Kuraklık Felaketi Derinleşiyor: Güneydoğulu Çiftçi Borç Kıskacında

Tanrıkulu: “Hasat yok, biçerdöver parası bile ödenemiyor”

Güneydoğu Anadolu’da etkili olan kuraklık, bölgedeki tarımsal üretimi neredeyse durma noktasına getirdi. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bölgedeki çiftçilerle yaptığı görüşmelere dayanan açıklamalar, durumun vahametini bir kez daha gözler önüne serdi. Tanrıkulu, özellikle buğday, arpa ve mercimek gibi temel ürünlerde hiçbir verim alınamadığını, çiftçilerin biçerdöver parasını dahi ödeyemeyecek duruma geldiğini söyledi.

TARSİM de ÇKS de kurtaramıyor: Destek istisnasız olmalı

Tanrıkulu, kuraklık karşısında tarım sigortası (TARSİM) ya da Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) ayrımı yapılmaksızın tüm çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini vurguladı. “Don zararları için bir komisyon kurulmuşken, kuraklık için henüz hiçbir adım atılmış değil. Tarım sadece hasat zamanında değil, yıl boyunca desteklenmesi gereken bir üretim alanıdır,” dedi.

Kuraklık, iklim krizinin bir yansıması olarak bölgeyi yıllardır kıskacına alıyor. Ancak hükümetin ve Tarım Bakanlığı’nın bu yapısal değişime yönelik somut bir önlem planı olmadığı gibi, mevcut krizlere de günü kurtaran geçici çözümler dışında bir yaklaşımı bulunmuyor.

Borçlar birikiyor, üretim duruyor

Görüşülen çiftçilerin büyük çoğunluğu, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’na olan borçlarını ödeyemediği için yeni üretim sezonuna hazırlık dahi yapamıyor. Tanrıkulu, çiftçilerin bu borçlarının ertelenmesini ve faizsiz yeni kredi imkanlarının sağlanmasını talep ederek, “Bu insanlar yalnızca kendi geçimlerini değil, ülkenin gıda güvenliğini sağlıyorlar,” diye konuştu.

Üreticinin üzerindeki borç yükü, yalnızca bir ekonomik mesele değil; aynı zamanda tarımı toprağından koparan sistematik bir baskı aracı haline dönüşmüş durumda. Üretimden çekilen her çiftçi, yerini büyük sermaye gruplarının toprak işgaline terk ediyor.

Tarımın çöküşü kırsalın tasfiyesidir

Kuraklık yalnızca doğanın değil, aynı zamanda uygulanan tarım politikalarının da sonucu. Yıllardır özelleştirme, desteklerin kaldırılması ve neoliberal uygulamalarla köylü üretici kaderine terk edildi. Güneydoğu’daki bu tablo, tarımda piyasa bağımlılığının nasıl bir felakete dönüştüğünün en somut örneği.

Tanrıkulu’nun çağrısı yalnızca günü kurtarmaya değil, aynı zamanda kırsal üretimin sürdürülebilirliği için bir yeniden yapılanma zorunluluğuna işaret ediyor. Bugün borç nedeniyle üretim yapamayan çiftçiye sırtını dönen bir siyasal akıl, yarın sadece boş tarlalara değil, gıda krizine, toplumsal göç dalgalarına ve kırsal yoksulluğun büyümesine yol açacaktır.

Ankara’ya çağrı: Destek şimdi, hemen, koşulsuz

Tanrıkulu, Diyarbakır’daki üretici birlikleri, odalar ve kooperatiflerle yapılan görüşmelere dayanarak taleplerini yeniden Ankara’ya taşıdı. Kuraklığa karşı acil destek, borçların ertelenmesi, yeni kredi sağlanması ve çiftçilere doğrudan gelir desteği verilmesi çağrısında bulunan Tanrıkulu, “Eğer bu adımlar atılmazsa, Güneydoğu’da tarım tamamen bitecek” dedi.

Bu çağrı yalnızca bir milletvekilinin değil; toprağa, emeğe ve üretime tutunmaya çalışan on binlerce çiftçinin çığlığı olarak yükseliyor. Ve bu çığlık, iktidarın tercihlerine dair açık bir soruyu da beraberinde getiriyor: Üretim mi, yıkım mı? Toprak mı, beton mu? Halk mı, sermaye mi?