1496 yılında kaşif ve gezgin Kristof Kolomb bugün Dominik ve Haiti olarak iki ayrı devleti barındıran adaya ayak basar. Kolomb adaya Hispanyola adını verir. Kolomb tarafından ayak basılan bu ada uzun yıllar İspanyol sömürgesi olarak kalır. Adanın insanları uzun yıllar baskı ve şiddet altında yaşadılar.
Bağımsızlığını kazandıktan sonra adını Dominik Cumhuriyeti olarak değiştiren adanın doğusunda kurulan devlet, 1900’lerin başında bu defa Amerika tarafından işgal edildi. Amerika askeri birliklerince 8 yıl eğitilen Rafael Leonidas Trojillo, 1930’da dönemin başbakanı Horacio Vesquez’i darbe ile devirerek Dominik’te diktatoryasını kurdu.
1961 yılında suikastla öldürülene kadar ülkede baskı ve şiddet had safhadaydı. Dikta rejimine karşı insanlar direnmeye çalışıyorlardı.
Adları Maria Teresa Mirabel, Minerva Argentina Mirabel ve Patria Mercedes Mirabel olan üç kız kardeş Clandestina hareketini kurdu. Dikta rejiminin baskı ve şiddetine karşı kurulan bu hareket kısa zamanda büyüdü ve halkın kitlesel desteğini kazandı.
Dünyada çok okunan kitaplar arasında yer alan, insan varlığının etnik ve cinsel engeller ötesindeki gerçeklerini gözler önüne seren yazar Julia Alvarez’in “Kelebekler Zamanı” kitabında kaleme aldığı bu üç kelebek, dönemin en vahşi diktatörlüğüne karşı başkaldıran koca yürekli kadınlardı.
“Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” diyen Maria Teresa Mirabel, “Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü” diyen Minerva Argentina Mirabel ve “Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da” diyen Patria Mercedes Mirabel.
Birçok kez yakalanıp işkenceye tabi tutulurlar. Hatta diktatör tarafından haremine girme teklifi yapılır kız kardeşlere. Teklif kabul görmez. Mücadelelerinden asla geri adım atmazlar.
Diktatör Rafael Leonidas Trojillo tarafından “tehdit unsuru” olarak hedef gösterilen bu üç kız kardeş, cezaevlerinde bulunan eşlerini ziyarete giderken araçlarından zorla indirilir. İşkencelerden geçirilir ve tecavüz edilirler. Daha sonra da bir uçurumda aşağı atılırlar. Tarih 25 Kasım 1960’dır.
Ertesi günü ölmüş bedenleri bulunur. Dikta yönetimi trafik kazası olarak basına yansıtırsa da bedenlerinde bulunan işkence izleri nedeniyle gerçek çabuk anlaşılır.
Halkın dikta yönetimine karşı öfkesi iyice artar. Mücadele keskinleşir ve kısa sürede dikta yönetimi yıkılır.
Mirabel kardeşler, cesaretleri, kararlılıkları, mücadelelerine olan inançları ve asla boyun eğmemeleri ile asla unutulmazlar.
Mirabel kardeşlerin ardından, 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde Latin Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Kongresi toplandı. Kongrede, 25 Kasım tarihini, Mirabel kardeşlerin anısına “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan etti.
Bu kararın ardından 18 yıl sonra BM, 1999 yılında 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etti.
Kadına karşı şiddet, baskı, taciz, tecavüz ve öldürme olaylarının gittikçe arttığı ülkemizde de durum pek iç açıcı değil. Her yıl gittikçe artan kadın cinayetlerinin failleri olan erkeklerin çoğu kadının yakınları. Kocası, babası, kardeşleri veya sevgilisi. Baskı, şiddet ve öldürmelerde bahaneler gittikçe basitleşiyor. Yemeği tuzlu yapmak, telefona cevap vermemek gibi bahaneler de şiddetin veya öldürmenin nedenleri arasına girdi.
Kadına karşı işlenen suçlardan yakalananlara uygulanan adalet (sizlik) ise isyan ettirici boyutlarda. Taciz veya tecavüz davalarında uygulanan iyi hal indirimleri, kadın cinayetlerinde uygulanan ağır tahrik indirimleri, çocuk tecavüzlerinde “çocuğun rızasının aranması” isteği mide bulandıracak cinsten uygulamalar olarak karşımızda duruyorlar.
Özellikle de ispatı çok zor olan taciz ve tecavüz davalarında, mağdurun ifadesinin esas alınması gerekirken, fail olan erkeğin ifadesinin esas alınması ise adaletin erkek egemen tarafını ispatlar nitelikte.
2016’nın ilk 10 ayında erkekler en az 220 kadın öldürdü, 65 kadına tecavüz etti; 104 kadını taciz etti; 352 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu; 282 kadına şiddet uyguladı.
Sadece Ekim 2016’da erkekler 23 kadın ve iki kız çocuğunu öldürdü; dört kadına tecavüz etti; 17 kadına zorla seks işçiliği yaptırdı; 13 kadını taciz etti; 32 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu; 27 kadını yaraladı.(1)
Ülkede gittikçe artan taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri nedeniyle, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nü yeniden hatırlatma gereği duydum.
Ağır bedeller ödeyerek yaşamaya çalışan ve mücadelelerinden geri durmayan kadınları, bu mücadele günlerinde saygıyla selamlıyorum.
http://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/180340-erkek-siddeti-ekim-2016
- Af mı yoksa Ekmek mi? - 30 Eylül 2018
- Sudan Sebepler - 17 Eylül 2018
- O günleri de göreceğiz… - 8 Eylül 2018