Haber

Gazeteci Fatih Altaylı Hakkında 5 Yıl Hapis İstemi: Karabay Hâlâ İddianame Bekliyor

17 Temmuz 2025

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Fatih Altaylı hakkında YouTube programında sarf ettiği sözler gerekçe gösterilerek hazırladığı iddianamede, “Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı” suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu’nun 310. maddesi uyarınca 5 yıldan az olmamak üzere hapis cezası talep etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “müştekî” sıfatıyla yer aldığı dosyada, Altaylı’nın 22 Haziran’da tutuklanmasının ardından yargı süreci hızla ilerletildi.

Altaylı hakkında iddianame kısa sürede hazırlanıp mahkemeye sunulurken, yaklaşık 64 gündür cezaevinde tutulan gazeteci Furkan Karabay için ise hâlâ iddianame düzenlenmiş değil. Karabay, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında “gizli görevdeki kamu görevlilerini hedef gösterme” suçlamasıyla daha önce üç kez tutuklanmış, bu davaların üçünden beraat etmişti. Hakkında halen devam eden tek dava bulunmasına rağmen, yeni tutuklamasıyla ilgili iddianamenin haftalardır yazılmaması yargıdaki çifte standardı yeniden gündeme taşıdı.

Gazetecilere yargı kıskacı: Giderek yaygınlaşan ‘susturma davaları’

Gazetecilere yönelik sistematik baskının bir başka boyutu da “Kamusal Katılıma Karşı Stratejik Dava” (SLAPP) olarak bilinen, ifade özgürlüğünü hedef alan ve yıldırma amacı taşıyan yargılamalar. Türkiye’de her yıl onlarca gazeteci bu tür davalarla yüz yüze kalıyor. Gazetecilik faaliyetinin kriminalize edilmesine karşı meslek örgütleri ve uluslararası insan hakları kuruluşları defalarca çağrıda bulunmasına rağmen, cezaevindeki basın mensuplarının sayısı artıyor. 2025 Temmuz itibarıyla cezaevlerinde en az 18 gazeteci ve medya çalışanı bulunuyor.

Öte yandan, Artvin merkezli yürütülen soruşturmada gözaltına alındıktan sonra tutuklanan gazetecilerden Dicle Baştürk, Eylem Yılmaz, Ozan Cırık ve Yavuz Akengin dün tahliye edildi. Aynı dosya kapsamında tutuklu bulunan Mezopotamya Ajansı muhabiri Metin Yoksu’nun ise cezaevi süreci devam ediyor. Gazetecilere dönük bu farklılaştırılmış adlî süreçler, Türkiye’de basın özgürlüğünün geleceği açısından kaygıları derinleştiriyor.