Gazeteci Barış Pehlivan Halk TV Önünde Gözaltına Alındı

Gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV’de yayımlanan Kayda Geçsin programına katılmak üzere geldiği kanalın bahçesinde polis tarafından gözaltına alındı. Olay, basın özgürlüğü ve eleştirel gazetecilere yönelik baskılar konusundaki endişeleri yeniden gündeme taşıdı.

Gözaltının Nedeni: Telefon Görüşmesi

Gazeteci İsmail Saymaz, Pehlivan’ın gözaltına alındığını sosyal medya platformu X’te (eski adıyla Twitter) şu sözlerle duyurdu:

“Gazeteci arkadaşımız Barış Pehlivan, yayına çıkmak üzere geldiği Halk TV’de polis tarafından gözaltına alındı.”

Halk TV ise gözaltının gerekçesini açıklayarak, olayın Ekrem İmamoğlu’nun adını verdiği bir bilirkişiye cevap hakkı tanınan bir telefon görüşmesiyle bağlantılı olduğunu belirtti:

“Ekrem İmamoğlu’nun adını verdiği bilirkişiye cevap hakkı tanıdığı telefon görüşmesi nedeniyle gazeteci Barış Pehlivan Halk TV binasının önünden gözaltına alındı.”

Basın Özgürlüğüne Darbe

Pehlivan’ın gözaltına alınması, iktidarın eleştirel basına yönelik sistematik baskıları arasında değerlendiriliyor. Gazeteci, daha önce de yazıları ve haberleri nedeniyle sık sık hedef alınmış ve çeşitli davalarla karşı karşıya kalmıştı. Bu son olay, gazetecilerin mesleklerini yaparken karşılaştığı zorlukların ve iktidarın kontrolündeki yargının bağımsız basın üzerindeki etkisinin bir başka örneği olarak görülüyor.

Barış Pehlivan’ın gözaltına alınma şekli de dikkat çekici: Bir gazetecinin, program öncesinde bir televizyon kanalının bahçesinden gözaltına alınması, hukukun araçsallaştırılarak kamuoyuna bir mesaj verilmek istendiği şeklinde yorumlanıyor.

Cevap Hakkı Suç mu Oldu?

Pehlivan’ın gözaltına alınmasına gerekçe gösterilen telefon görüşmesi, hukuk devleti ilkesine yönelik başka bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Bir bilirkişiye cevap hakkı tanımanın gazetecilik etiğinin bir gereği olduğu açıktır. Ancak bu durumun suç olarak değerlendirilmesi, yargı sisteminin ifade özgürlüğü ve basın etiği konusundaki tutumuna dair ciddi soru işaretleri yaratıyor.

“Hukukun Gücü Yerine Güçlünün Hukuku”

Pehlivan’ın gözaltına alınması, Türkiye’de giderek artan bir şekilde gazetecilik faaliyetlerinin kriminalize edildiğini ve yargının eleştirel sesleri susturmak için bir araç olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Gazetecilere yönelik bu tür uygulamalar, sadece bireyleri değil, halkın haber alma hakkını da hedef alıyor.

Eleştirel basının üzerindeki baskılar, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıfladığı ve adalet mekanizmasının siyasallaştığı yönündeki eleştirileri güçlendiriyor. Demokratik bir toplumun temel taşlarından biri olan basın özgürlüğü, bu tür uygulamalarla ciddi şekilde zedeleniyor.

Gözaltı Tepkiler Yarattı

Pehlivan’ın gözaltına alınması, meslektaşları ve basın özgürlüğü savunucuları tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Sosyal medyada olayla ilgili tepkiler çığ gibi büyürken, basın mensupları dayanışma çağrısında bulundu.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) olayla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Barış Pehlivan’ın gözaltına alınması, eleştirel gazeteciliğe yönelik baskının yeni bir örneğidir. Gazeteciler suçlu değildir; halkın haber alma hakkını savunuyoruz.”

Pehlivan’ın gözaltına alınması, gazetecilere yönelik yargı baskısının yeni bir halkasını oluştururken, Türkiye’nin demokratik normları açısından ciddi bir gerilemeyi işaret ediyor. Bu tür uygulamalar, basın özgürlüğünü kısıtlamakla kalmıyor; aynı zamanda hukukun, güç odaklarının elinde nasıl bir baskı aracına dönüştüğünü de gözler önüne seriyor.

Pehlivan’ın serbest bırakılması ve benzer davaların son bulması, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokratik standartların yeniden tesis edilmesi için kritik bir adım olacaktır. Basın susturuldukça, toplumun gerçeklere ulaşması daha da zorlaşacak.