Toprağın çamura, çamurun hamura dönüştürülüp şekillendirilip pişirildiği, renklendirilip sanat eserine dönüştürüldüğü Edep’Siz Atölyesi’nde Gülden Kaya seramik sanatının çocuk, genç ve yetişkinlere sevdirilmesi, yaygınlaştırılması için yoğun çaba gösteriyor. Leyla Erbil, Tomris Uyar, Tezer Özlü, Nilgün Marmara, Mihri Hatun, Şükufe Hanım gibi isimlerin mısralarından yola çıkan Kaya, 24 kadın şair ve yazarın yaşamla olan kavgalarını Şiirli Tabaklar Projesi’ne yansıtmış.
Bir devlet hastanesinde laboratuvar personeli olan Gülden Kaya, çizgilerle olan hikâyesinin çok küçük yaşlarda başladığını belirterek, Cahit Malçok’un resim atölyesinde 18 ay desen eğitimi aldığını desen eğitiminin yanı sıra grafik, animasyon ve modern üslup tarihi eğitimi de aldığını söyledi. Uzun yıllardır sağlık sektöründe çalıştığını ailesinin de sağlıkçı olduğunu kaydeden Kaya, “Hem sağlıkçı hem de sanatçı yönümü ailemden almışım” dedi.
Dokunmayı çok sevdiği için özellikle seramik alanında çalışmayı tercih ettiğini ifade eden Kaya, 2013 yılında Edep’SİZ atölyesini kurduğunu Edep’SİZ’i açmadan önce, farklı atölyelerde çalışmalar yaptığını, kiminin fırınını, kiminin malzemesini kullandığını ama sürecin çok yıpratıcı olduğunu bu nedenle atölye açmaya karar verdiğini söyledi. “Kendi atölyemi açtığımda, her şey benim için daha da kolaylaştı, hayalimi gerçekleştirmiş oldum.” diyen Kaya, desen çizmediği ve seramik yapmadığı zamanlarda mutsuz ve içe kapanık olduğunu kile dokunduğunda kahkahaların yüzünden eksilmediğini ifade etti.
Kaya, sol kolunda sinir sıkışması oluştuğu için bir arkadaşının ‘Seramiğe niye yönelmiyorsun sinir sıkışmasına iyi gelir’ söyleminin onu harekete geçirdiğini belirterek, “Arkadaşım küçük bir seramik verdi elime. Seramik yaparken el kol hareketleri ağrılarımı azalttı. Sonraki süreçte araştırmaya başladım baktım yapabiliyorum devam ettim. Seramik çok keyif kattı yaşamıma.” dedi.
Edep’SİZ adının nereden geldiğini anlatan Gülden Kaya, “Edep’SİZ, aynı zamanda bir kelime oyunu. Edep sözcüğü üç harflidir; “elif”, “dal” ve “be” den oluşur. Anlamı da, “Eline, beline, diline sahip ol” demektir. O yüzden Edep “Siz” olun diyorum. Herkes burayı kullanabilir, ama düzenli kullansınlar mekanı sahiplensinler istiyorum. Edep’SİZ bireysel olarak seramik yapmak isteyenlere, öğrenmek isteyenlere, sohbet için kapıyı çalanlara açıktır” diye konuştu.
“ÖĞRENCİLERİN İHTİYAÇLARI İÇİN SATILIYOR”
8 yıldır sosyal sorumluluk projelerinde çalıştığını ifade eden Kaya, çizdiği desenlerin açık arttırma ile satıldığını oradan gelen gelirle köy okullarına kütüphane yapıldığını ve öğrencilerin ihtiyaçları için harcandığını söyledi.
2016 yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için ‘Şiirli Tabaklar’ diye bir proje geliştirdiğini o dönem zarfında o projenin Ankara’da hiçbir kurumda kabul edilmediğini belirterek şöyle konuştu:
“Türkiye’nin siyasi koşulları dolayısıyla hiçbir kurum kabul etmedi. Şiirli Tabaklar Projesi üç dönemden oluşuyor. Tanzimat, Cumhuriyet ve yakın tarihteki şair ve yazar kadınların dizelerinden oluşan bir projeydi. Yaptığım proje siyasi bir argüman içermiyordu ama o dönem Ankara’da yaşanan patlamalardan kaynaklı projenin sergilenmesine izin verilmedi. Bu yıl Ankara Route, 8 Mart’ta bu sergimi sanatseverlerle buluşturdum. Kadın şairleri seçme nedenim, beni çok etkilemiş olmaları… Tanzimat, Cumhuriyet ve yakın tarihteki kadın şairleri belirledim. Elliye yakın şair kadınımız var ve çoğunun unutulmuş olmasına çok üzüldüm. Hatırlatmak gerekiyordu ve ben de bunu yaptım..”
24 KADININ MISRALARI ŞİİRLİ TABAKLARDA
‘Şiirli Tabaklar’ serisini kadınlara adadığını belirten Kaya, “Hayatı başlatan ve hayatın başlangıcını oluşturan kadınlar. Bir kadın olarak birbirimizi desteklememiz gerekiyor. Şiirler de sanatın bir dalı ve beni de çok etkileyen bir dal. Ve bu şiirleri kendi desenlerimde kullanmak istedim ve ‘Şiirli Tabaklar’ projesi büyük bir beğeni topladı. Leyla Erbil. Tomris Uyar, Tezer Özlü, Nilgün Marmara, Mihri Hatun, Şükufe Hanım gibi isimlerin mısralarını seçtim. Projede 24 kadın şair ve yazar var. İster Tazminat ister Cumhuriyet ister günümüz kadınları olsun hepsi aynı duygu bloğunda buluşmuş. Buradaki kadınların hakimiyet ve itaat kavramları arasında sıkışmış olduklarını gördüm.”
“Kadınlar, çocuklar ve toplumdan dışlanmış insanlar yani ötekileştirilenler için özel projelerde yer almak istiyorum” diyen Kaya, “Malatya ve Elazığ’da seramik sergim olmuştu o sergiden gelen gelir cezaevinde tutuklu bulunan kadınlara aktarıldı.” dedi.
SİYAH BEYAZ TÜM RENKLERİN KESİŞİMİ
Tarzının progressive, kavramsal ve puantalizm olduğunu çoğunlukla çalışmalarında siyah beyaz renkleri kullanmayı tercih ettiğini belirten Kaya, “Siyah renk tüm renklerin kesişimi, beyaz da ana ve ara renklerden oluşmuş bir renk. Desenlerime bakıldığında renksiz gibi görünse de içindeki duygu tüm renklerin karışımı. Daha net bir duruşu gösteriyor biraz da kendimi gösteriyorum desem daha doğru olur. Hayata karşı daha net olduğumu gösteriyorum. Siyah beyazla dirençli yanımı gösteriyorum.” diye konuştu.
Oluşturduğu seramik çalışmalarının kullanılabilir ve çok amaçlı olmasını istediğini belirten Kaya, “Kullandığımız her eşyanın hazırı muhakkak ki var doğadan koptuğumuz zamanlardayız, üretimden koptuk, toprağa yabancıyız artık. Dokunmuyoruz insan ilişkilerinde de doğayla bütünleşmede de var olan bir durumken bir hijyen içerisindeyiz. Çocuklarımız beton yığını içinde sıkışmış ne yapmak istediğinin farkında değiller. Seramik vücuttaki statik enerjiyi kinetik enerjiye çevirebilen bir madde ve üç boyutlu düşünmeyi el, göz ve beyini ayna anda çalıştıran psikolog bir sanattır.” ifadelerini kullandı.
HER MALZEMENİN BİR DİLİ VAR
Toprağa dokunmanın önemli olduğunu ancak günümüzde sadece toprağa değil, insanların birbirlerine dâhi dokunmaktan kaçındıklarını ifade eden Kaya, “İnsanlar ilkçağdan itibaren toprağa dokunmaya başlamışlardır. Kendi kaplarını, kendi testilerini bu şekilde yapmışlardır. Toprağın sıcaklığını hissederek, dokunarak… İnsanlar genellikle toprağa korkarak yaklaşıyorlar, dokunmak istemiyorlar. Dokunmaktan o kadar uzaklaştık ki…”
“Her daim yaptığım denemeler var. Hep bir yol arayışı…” diyen Kaya konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Her ne ile çalışırlarsa çalışsınlar öncelikle kendileri olmaları, samimi olmaları, yapılanı tekrar emekten uzak kalmaları çok önemli. Ben malzemenin sadece bir dil olduğuna inanıyorum. Anlatmak istedikleriniz, ifade etmek istedikleriniz için bir dil oluşturuyorsunuz. Bu dilin tüm tekniklerini ve incelikleri öğrenmek yolunuzdaki engelleri aşmanıza yardımcı olur. Ama en önemlisi bu yolu biçimlendirecek olandır. O da kendinizi neyle nasıl beslediğinizle ilgili. Elbette, her sanatçının motivasyonu, üretime yönlendiren sebepler farklıdır. Kimi içsel bir takım motivasyonlarla hareket eder, kimi de toplumsal olaylara karşı duyarlıdır. İçerik, sanatçının tercihi ve duruşuyla alakalı. Kavramsal sanat ya da tırnak içinde güncel sanat dediğimiz olgu çerçevesinde üretilen sanat yapıtlarının sanki tek bir odaktan yönlendirildiği duygusu sarıyor insanı. Yaşamınıza dokunan olumlu-olumsuz her şey esin kaynağınız olabilir. Önemli olan sizi etkileyen konuları ne kadar içselleştirdiğiniz ve onu en doğru ifade edecek teknikleri, biçimleri yakalayıp ne kadar özgün bir anlatım dili oluşturduğunuzdur. Eseri özgün kılan, konuyu içerik olarak ifade biçiminde yakaladığınız orijinal yaklaşımlar ve yaptığınız buluşlar.”
Kaya, “Her çalışma dönemimde bir öncekinden beslenerek, bir seriden bir diğerine evirilerek yol alıyorum. Özgünlüğün, bireysel buluşlardan geçtiğini ve herkes tarafından bilinen, kullanılan bir teknikte, size özel tavır tavırlar ortaya koyabildiğiniz ölçüde farklılık yaratabileceğinizi düşünüyorum. Bu nedenle teknik çözümlemelerle şaşırtan, düşündüren çalışmaları önemsiyorum.” dedi.
- Ankara’da bir düş yolculuğu - 29 Aralık 2019
- Çekmecelere kilitlenen hikâyeler gün yüzüne çıktı! - 2 Aralık 2019
- Kadınlar sokakta buluşuyor - 24 Kasım 2019