Bülent Şık: Arifoğlu baharatlarında tespit edilen kanserojen sorunu yeni değil

Arifoğlu markasına ait üç baharatın içerdiği renklendiriciler nedeniyle “potansiyel kanserojen” olduğu belirtilerek Singapur’da yasaklanmasının ardından, paketli yiyeceklerin içerdiği boyar maddeler yeniden tartışmaya konusu olmaya başladı.  Singapur Gıda Ajansı’nın (SFA) ülkede gıdalarda kullanılması yasak endüstriyel renklendiricileri içeren üç Türkiye menşeli baharatı açıkladı, Arifoğlu markası ve markayı raflarında bulunduran zincir marketler Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarının tepkisini çekti. Ancak gıda endüstrisinde kullanılan kanserojen boyalar Arifoğlu markasıyla sınırlı değil.

Gıda mühendisi ve akademisyen Bülent Şık, bu boyaların neden olduğu sağlık sorunları ve tüketilen ürünlerdeki varlığı üzerine bir yazı kaleme aldı.

Bianet’te yayınlanan yazısında Sudan boyası adı verilen kanserojen boyaların bir laboratuvar analiziyle tespit edilebileceğini söylerken kontrol sorumluluğunun ise Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait olduğunu ileri sürdü.

“Tespit etmek Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevidir”

Şık’ın verdiği bilgiye göre Türkiye’den Avrupa Birliği’ne ihraç edilen kırmızıbiber baharatlarında geçtiğimiz ocak ve şubat aylarında Sudan boyası kalıntıları tespit edildi.

Kanserojen Sudan boyaları iç piyasada ne düzeyde bir risk oluşturuyor? Bu soruya cevap arayan Şık, “Her şeyden önce Sudan boyaları baharatlara durduk yerde bulaşmadığına göre bu usulsüz ve insan sağlığına zararlı işlemi yapanları tespit etmek bir kamu kurumu olan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevidir” dedi.

“Kontrollerin gevşetildiğini gösteriyor”

2001-2009 yıllarında kanserojen boyaların oldukça yaygın bir sorun olduğunu belirten Şık, şunları yazdı:

“Sudan boyaları ile ilgili mesele 2001-2009 yılları arasında ülkemizde üretilen kırmızıbiber ve sumak gibi ürünlerde oldukça yaygın bir sorundu. O yıllarda alınan önlemlerle bu sorun büyük ölçüde giderilmişti. Ancak bu yıl Ocak ve Şubat aylarında ihraç edilen ürünlerde tekrar Sudan boya kalıntıları tespit edilmesi bu sorunun yeniden su yüzüne çıktığını ve yapılan kontrollerin çok gevşetildiğini gösteriyor.

“El birliğiyle başka çareler de aramak gerekecek”

Kamu kurumlarının işleyişinin tarumar edildiği, yurttaş iradesinin ve seçim sonuçlarının YSK gibi bizzat kamu kurumları eliyle tanınmadığı bir siyasal ortamda hala kamu kurumları varmış gibi davranmanın ya da bu kamu kurumlarına görevlerini hatırlatmanın ne önemi var diyecek olan okurlar olacaktır elbette. Haklısınız. Ama yine de bir yere not düşmek gerekiyor. Zamanla el birliğiyle başka çareler de aramak gerekecek…”