Melih Bulu istifa edemezdi. Koskoca Cumhurbaşkanı karar vermiş, o kadar kişinin arasıdan onu atamış, haddine mi istifa etmek? Olsa olsa görevden alınırdı, zaten öyle de oldu. Adet olduğu üzere, geceyarısı yayınlanan bir adet Cumhurbaşkanı kararıyla azledildi. Haberi bile olmadı. Peki Bulu şimdi ne olacak? Herkes bu sorunun cevabının peşinde. Baktım, bazıları kimin rektör olması gerektiğini, Boğaziçili öğretim üyelerinin şimdi ne yapıp ne yapmaması gerektiğini falan yazmış. Ben ise doğrudan Cumhurbaşkanı’nın ne yapmaması gerektiğini yazacağım: Erdoğan, şu an vekaleten rektörlük yapan ve ilk icraatı öğretim görevlisi Can Candan’ın görevine son vermek olan Naci İnci’yi rektör olarak atamamalı. İnci, Melih Bulu’nun görevden alınmasının akabinde uzun bir Cuma mesaisi yaptı. Önce akşamüzeri 5’e doğru rektörlüğe resmen aday olduğunu e-mail yoluyla öğretim üyeleriyle paylaştı. İnci, üniversitede Melih Bulu ve ekibine karşı direnişin video ve fotoğraflarla adeta güncesini tutan öğretim görevlisi Can Candan’ı belli ki gözüne kestirmişti. Vekil rektör, görev süresi bittiği, tekrar başvuruda bulunmadığı ve hakkında disiplin soruşturmasını olduğu bahaneleriyle, Boğaziçi’nde 2007’den beri ders veren Candan’ın görevine son verdi. Bence bu hareketiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da ne kadar cevval bir rektör olacağının teminatını vermek istedi.
İşte bu yüzden, “Naci İnci Boğaziçi’nde hoca, dışarıdan değil, kariyeri de şahane. O rektör olsun, hocalar da kabul etsin” deme cüretini kendinde bulanların tersine, “Boğaziçi’nde hocalık ve bölüm başkanlığı yapması bir şey ifade etmez. Şu an sevilmeyenler sırasında 1 numara olan İnci’nin rektörlüğü asla kabul görmeyecektir” diyeceğim. Öğrencilerin ne düşündüğünü de, İnci Cuma günü rektörlük binasına geldiğinde gördük, “Naci İnci istifa”, “Seni de göndereceğiz” sloganlarından duyduk. Dolayısıyla, YÖK İnci’yi adaylar arasına sokar, Cumhurbaşkanı da atarsa, Boğaziçi’nde altı ayı da geçecek protestolara tanık olabiliriz.
Boğaziçi Üniversitesi’nin hocaları ne yapabilir?
Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne adaylık için başvuru süresi 2 Ağustos’a kadar. Hocaların bu kısa süre içinde gayrıresmi bir seçimle de olsa aday belirlemesi güç. Bu durumda, üniversiteden akademik kadroların tam desteğini alacak birden çok adayın çıkması ve başvuruda bulunması beklenebilir. Düşünsenize, bir tarafta desteklenmeyen bir aday, bir tarafta desteklenen, akademik ve idari açıdan da kuvvetli özgeçmişlere sahip birden çok aday. Cumhurbaşkanı da, meseleyi siyasileştirmeyip Boğaziçili hocaların desteklediği adaylardan birini atayıverir artık, değil mi?
Erdoğan ısrar ederse…
Ne var ki, Cumhurbaşkanı inatçı bir insan. AKP’li mezunların davetlisi olarak bundan 3 yıl önce, hem de üniversite kampüsünde yaptığı konuşmada “Boğaziçi Üniversitesi ülke ve milletin değerlerine yaslanamadığı için uluslararası alanda beklediği yere gelememiştir” demiş bir insan kendisi. Boğaziçi Üniversitesi’ni de kendisine benzetmeye çalıştığı için, uzlaşmacı olacağı konusunda pek ümitli değilim doğrusu. Dolayısıyla Erdoğan’ın kendi modeline uygun bir atama yapacağını, Melih Bulu’nun etkisiz kalıp tamamlayamadığı işleri binbir katakulliyle tamamlayabilecek birini görevlendireceğini düşünüyorum. İşte Naci İnci bunun için parmak kaldırıyor bile.
Direniş sırt dönmekten ibaret değil
Melih Bulu’nun atanmasından görevden alındığı güne kadar 193 gün geçti. Öğretim üyeleri yağmur, kar, güneşte her gün toplanıp rektörlüğe sırtını döndüler. Ama utanma gibi bir vasfını göremediğimiz Melih Bulu ve ekibini sadece bu eylem zor durumda bırakmadı. Erdoğan’ın istediği dönüşüme karşı direniş, asıl okulun idari karar mekanizmalarında yaşandı. “Şahsım”ın kararıyla iletişim ve hukuk fakültelerinin açılmasının amacı, üniversitenin karar mekanizmalarında dengeleri değiştirmekti. Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na atanan Selami Kuran Senato’ya giriverdi ve içi boş bir fakültenin temsilcisi olarak oy hakkı talep etti. İletişim Fakültesi’ne Boğaziçililer’in tanımadığı dışarıdan bir temsilci atandı. Buyrun size bir oy daha. Öğretim üyelerinin belirlediği Mühendislik Fakültesi dekanı, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü müdürleri de, öğretim üyeleri tarafından belirlenmelerine rağmen Melih Bulu tarafından atanmadılar. Onların yerine rektör yardımcıları vekâleten görevlendirildi ve oy hakları böylece gasp edildi. Ama Bulu kadrosu bu şekilde de çoğunluk sağlayamadı. Öğrendiğime göre bu ekip, bazı yüksek okul müdürleri ve dekanları da soruşturmalarla tehdit etti. Bazılarına, öğrencilere verilen disiplin cezalarını neden uygulamaları için baskı yapıldı ve haklarına soruşturma ya da dava açılacağı söylendi, bir kişi bu tehditlere dayanamadı ve görevini bıraktı. Ama bu durum da Boğaziçi Üniversitesi’nde istenen oyunun kurulmasına imkan tanımadı. Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK), Bulu ve İnci ekibine geçit vermedi. Şahsım kararıyla kurulan fakültelere kadro açılması için gereken kararlar çıkamadı. Muhtemelen dizginleri eline alan Naci İnci buna rağmen, hukuk fakültesine doçent, doktor ve araştırma görevlisi alınması için ilan verdi. Oysa Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin, hukukla birlikte iletişim fakültesinin kuruluşuyla ilgili Danıştay’a açtığı itiraz ve yürütmeyi durdurma davası vardı.
Dahası da var. Cumhurbaşkanı eski danışmanı Şeref Malkoç’un akrabası Nedim Malkoç, Rektörlük Genel Sekreteri oldu. Kimsenin tanımadığı Malkoç, okulun içinde lüks arabalarla gezip, kampüste gördüğü hocalara “Sen kimsin? Ne arıyorsun burada” diye sorma cüretinde bulunan bir adam. Bir rivayete göre, üniversiteye öğrencilerin girmesini yasaklayan da bu yeni genel sekreter.
Melih Bulu gitti gitmesine, bunda da Boğaziçili hocaların kararlılığı yukarıda anlattıklarım nedeniyle somut bir rol oynadı, ancak Bulu’yu oraya getiren ruh, “Şahsım ruhu” hâlâ kampüste geziniyor. Öğretim üyeleriyse, o ruhu kapı dışarı etmekte kararlı.
Kaynak: DW
- Daha iyi bir ikinci yüzyıl için… – Banu Güven - 28 Ekim 2023
- Türkiye’nin “yeni yüzyılı” bağnazlıkla mücadeleyle başlıyor - 17 Eylül 2023
- Akşener kaybettirir, sol ittifakla güç birliği kazandırır - 6 Mart 2023