Avrupa’da Aşırı SaÄŸ YükseliÅŸte

Avrupa’da son yıllarda aşırı saÄŸ partilerin ve hareketlerin güç kazanması, siyasi ve toplumsal bir sorun olarak gündemdeki yerini koruyor. Avrupa BirliÄŸi (AB) üyesi 27 ülkeden 12’sinde aşırı saÄŸ partiler ya iktidarda ya da iktidar ortağı konumunda. Bu ülkeler arasında Macaristan, Polonya, İtalya, Avusturya, Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan bulunuyor. Ayrıca Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Danimarka ve Belçika gibi ülkelerde de aşırı saÄŸ partilerin oy oranları yüzde 10 ila 25 arasında deÄŸiÅŸiyor.

Aşırı saÄŸ, genellikle milliyetçi, ırkçı, göçmen karşıtı, İslamofobik, anti-semitik ve Avrupa BirliÄŸi karşıtı görüşleri savunan siyasi bir akımdır. Aşırı saÄŸ partiler, son yıllarda Avrupa’da ekonomik kriz, terör saldırıları, mülteci akını ve kültürel çatışmalar gibi faktörlerden yararlanarak popülaritesini artırmıştır.

Avrupa’da aşırı saÄŸ partilerin yükseliÅŸi, 2010’lu yılların başından beri devam eden bir eÄŸilim. Bu eÄŸilimin arkasında birçok faktör var. Bunlardan bazıları ÅŸunlar:

Ekonomik kriz: 2008 yılında baÅŸlayan küresel ekonomik kriz, Avrupa’da birçok ülkeyi etkiledi. Kriz sonucunda iÅŸsizlik, yoksulluk ve eÅŸitsizlik arttı. Bu durum, aşırı saÄŸ partilerin ekonomik güvenlik vaat eden ve sosyal yardımları kesmeyi savunan politikalarına destek veren bir kitle yarattı.

Göçmen sorunu: Avrupa’ya son yıllarda gelen mülteci ve göçmen akını, aşırı saÄŸ partilerin en önemli gündem maddesi oldu. Bu partiler, göçmenleri istismar eden, suçlu gösteren ve asimile etmeyi reddeden söylemler kullandı. Ayrıca, göçmenlerin kültürel ve dini farklılıklarını tehdit olarak algılayan ve Avrupa’nın kimliÄŸini korumak isteyen bir kesim de aşırı saÄŸ partilere yöneliÅŸ gösterdi.

Popülizm: Aşırı sağ partiler, popülist bir siyaset izledi. Bu siyasette, elitlere, medyaya, akademisyenlere ve diğer siyasi partilere karşı çıkarak halkın yanında olduklarını iddia ettiler. Ayrıca, basit ve radikal çözümler sunarak halkın korkularını ve öfkelerini sömürdüler. Bu şekilde, kendilerini alternatif bir güç olarak sundular.

Bu faktörlerin etkisiyle, Avrupa’da aşırı saÄŸ partilerin oy oranları arttı. Bazı ülkelerde ise iktidara yaklaÅŸtılar veya iktidara ortak oldular.

Fransa: Fransa’da aşırı sağın lideri Marine Le Pen’in baÅŸkanlığındaki Ulusal Birlik Partisi (Rassemblement National), 2022 yılında yapılan cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalmış ancak Emmanuel Macron’a yenilmiÅŸti. Ancak bu seçimde aldığı %34’lük oy oranı ile tarihi bir baÅŸarı elde etmiÅŸti. 2023 yılında yapılan yerel seçimlerde ise Ulusal Birlik Partisi, %28’lik oy oranı ile birinci parti oldu. Bu sonuç, Ulusal Birlik Partisi’nin Fransa’da güçlü bir muhalefet oluÅŸturduÄŸunu gösteriyor.

Almanya: Almanya’da aşırı sağın temsilcisi Alternatif için Almanya Partisi (Alternative für Deutschland), 2017 yılında yapılan federal seçimlerde %12,6’lık oy oranı ile üçüncü parti olmuÅŸtu. Bu seçimde, göçmen karşıtı ve Avrupa BirliÄŸi’ne eleÅŸtirel bir tutum sergileyen parti, DoÄŸu Almanya’da daha fazla destek bulmuÅŸtu. 2021 yılında yapılan federal seçimlerde ise Alternatif için Almanya Partisi, %10,3’lük oy oranı ile dördüncü parti oldu. Son yapılan anketlerde AfD, Sosyal demokrat Partinin önüne geçmiÅŸ gözüküyor. Böylece Almanya’nın ikinci büyük partisi olmuÅŸ gözüküyor. Bu sonuç, Alternatif için Almanya Partisi’nin Almanya’da etkili bir rol oynamaya devam ettiÄŸini gösteriyor.

İtalya: İtalya’da aşırı sağın öncüsü Matteo Salvini’nin liderliÄŸindeki Lig Partisi (Lega), 2018 yılında yapılan genel seçimlerde %17,4’lük oy oranı ile ikinci parti olmuÅŸtu. Bu seçimde, göçmen karşıtı ve milliyetçi bir söylem kullanan parti, beÅŸ yıldızlı hareket ile koalisyon hükümeti kurmuÅŸtu. Ancak 2019 yılında Salvini, hükümeti bozarak erken seçim istemiÅŸ ancak baÅŸarılı olamamıştı. 2023 yılında yapılan genel seçimlerde ise Lig Partisi, %21,5’lik oy oranı ile birinci parti oldu. Bu sonuç, Lig Partisi’nin İtalya’da iktidar olma ÅŸansını artırdığını gösteriyor.

Polonya: Polonya’da aşırı sağın temsilcisi Adalet ve Hukuk Partisi (Prawo i Sprawiedliwość), 2015 yılında yapılan genel seçimlerde %37,6’lık oy oranı ile tek başına iktidar olmuÅŸtu. Bu seçimde, muhafazakar ve milliyetçi bir politika izleyen parti, Avrupa BirliÄŸi’ne karşı çıkarak Polonya’nın egemenliÄŸini savunmuÅŸtu. 2019 yılında yapılan genel seçimlerde ise Adalet ve Hukuk Partisi, %43,6’lık oy oranı ile yeniden iktidar oldu. Bu sonuç, Adalet ve Hukuk Partisi’nin Polonya’da gücünü koruduÄŸunu gösteriyor.

Macaristan: Macaristan’da aşırı sağın lideri Viktor Orban’ın baÅŸkanlığındaki Fidesz Partisi, 2010 yılında yapılan genel seçimlerde %52,7’lik oy oranı ile tek başına iktidar olmuÅŸtu. Bu seçimden sonra Orban, otoriter ve milliyetçi bir yönetim kurarak Macaristan’ın demokratik kurumlarını zayıflatmıştı. Ayrıca, göçmen karşıtı ve Avrupa BirliÄŸi’ne eleÅŸtirel bir tutum sergilemiÅŸti. 2018 yılında yapılan genel seçimlerde ise Fidesz Partisi, %49,3’lük oy oranı ile yeniden iktidar oldu. Bu sonuç, Fidesz Partisi’nin Macaristan’da tartışmasız bir güç olduÄŸunu gösteriyor.

Avrupa’da aşırı sağın diÄŸer önemli merkezleri ise İsveç’tir. Bu ülkelerde de aşırı saÄŸ partiler son yıllarda oy oranlarını artırmış ve hükümet ortağı veya muhalefet lideri olmuÅŸtur. Aşırı saÄŸ partilerin ortak noktası ise demokratik deÄŸerleri ve insan haklarını tehdit eden politikalar izlemeleridir. Aşırı saÄŸ partiler, basın özgürlüğünü kısıtlamakta, yargının bağımsızlığını zayıflatmakta, azınlıklara ve sivil topluma baskı uygulamakta ve Avrupa BirliÄŸi ile iliÅŸkileri bozmaktadır.

Avrupa Aşırı Sağı’nın Putin ile iliÅŸkisi

Avrupa Aşırı Sağı’nın Putin ile iliÅŸkisi ise daha karmaşık bir konudur. Bazı aşırı saÄŸcı partiler ve liderler, Putin’in milliyetçi, otoriter ve Batı karşıtı politikalarını desteklemekte ve onu bir rol model olarak görmektedir. ÖrneÄŸin Fransa’daki Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen, Putin’i “Avrupa’nın savunucusu” olarak nitelendirmiÅŸ ve Rusya’ya yakınlaÅŸma çaÄŸrısı yapmıştır. Benzer ÅŸekilde Macaristan’daki Fidesz Partisi’nin lideri Viktor Orban, Putin’in “yeni dünya düzeninin mimarı” olduÄŸunu söylemiÅŸtir. Bu partiler ve liderler, Rusya’nın Avrupa BirliÄŸi’ne karşı bir alternatif güç olduÄŸunu ve Avrupa’nın çıkarlarını koruduÄŸunu iddia etmektedir.

Ancak bu iliÅŸkinin arkasında sadece ideolojik yakınlık deÄŸil, aynı zamanda pragmatik çıkarlar da vardır. Bazı aşırı saÄŸcı partiler, Rusya’dan maddi veya siyasi destek almaktadır. ÖrneÄŸin Ulusal Cephe Partisi, 2014 yılında Rusya’dan 9 milyon euro kredi almıştır. Ayrıca bazı aşırı saÄŸcı liderler, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini veya Suriye’de Esad rejimini desteklemesini meÅŸru görmekte veya sessiz kalmaktadır. Bu durumda Rusya’nın da aşırı saÄŸcı partileri kullanarak Avrupa BirliÄŸi’ni zayıflatmak ve bölünmeye sebep olmak gibi bir stratejisi olduÄŸu söylenebilir.