Türkiye ekonomideki problemleri bir kez daha kamu kontrolünün daha aktif olduğu bir kur politikasıyla çözmeyi deniyor. Merkez Bankası’nın (MB) rezerv kaynaklı müdahaleleri ocakta azalmasına rağmen devam etti. Muhalefet söz konusu müdahaleleri ‘arka kapıdan döviz satışı‘ olarak niteliyor.
Reuters’ın bankacılık kaynaklarından aktardığına göre rezervler geçen hafta olması gerekenden 600 milyon dolar ile 1 milyar dolar daha az arttı. Yine bankacılara göre tutar kurdaki istikrarlı seyir için kullanıldı.
Bankacılara göre MB’nin döviz müdahaleleri aralıkta gerçekleşen belirgin müdahalelere göre çok daha düşük tutarlarda.
Burada da bankanın yeni uygulamaya aldığı, ihracatın yüzde 25’i ve gayrimenkul alımı dahil vatandaşlık döviz gelirlerinin tamamının MB rezervlerine kazandırması uygulamaları belirleyici.
Bu nedenle artık MB rezervlerinden ne kadar kullanıldığının hesaplanması daha zor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve ihracatçıların döviz alımları gibi veriler için hala ekonomi yönetimi ya da siyasilerin bu verileri telaffuz etmesine de ihtiyaç duyuluyor.
Dolar/TL 13.5 etrafında çok dar bit bantta adeta sabitlenirken siyasiler 18’ün üzerindeki tarihi zirvelerden düşüşü ‘kurdaki köpük alındı‘ olarak yorumluyor ve sırada enflasyon düşüşü olduğunu söylüyor.
Bu tarz döviz kuru rejimleri başka ülkelerce de uygulanıyor.
İngilizce ‘dirty float‘ ya da ‘managed regime’ adı verilen bu sistemlerde kur üzerinde kamu kısmen yada tamamen belirleyici. Bankacılar kamunun döviz riskindeki ve işlemlerindeki payının artmasıyla birlikte Türkiye’de de artık bu rejimlerin bir benzerinin oluştuğunu düşünüyor.
Kabul görmüş iktisat teorilerini benimseyen ekonomist ve akademisyenlerin neredeyse tamamı mevcut politikaların sürdürülebilir olmadığını ya da başarı şansının düşük olduğunu belirtiyor. Bazı akademisyenler ise uygulamaların bir ‘iktisat politikası bile sayılamayacağı‘ eleştirileri getiriyor.
‘8’deki kuru 13’e düşürdük diye seviniyoruz’
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Refet Gürkaynak’ın konu ile ilgili değerlendirmeleri şöyle: “Kur korumalı mevduat ilk getirildiğinde ertesi gün erken seçim bekliyordum. Bu uygulama adeta bir saatli bomba gibi duruyor. Saatli bomba patlamadan önce hemen seçime gideceklerini sanıyordum. Bunu yapmadılar. Eğer sorunu çözdük zannediyorlarsa benim korktuğumdan daha kötü durumdalar. Biz kuru 8’den 18’e çıkardık ve 13’e düşürdük diye seviniyoruz. Olacak iş değil bu. Türkiye doğru yönetilmiyor.”
MB’nin aralık ayında 20 milyar doları bulan doğrudan ve dolaylı müdahaleleriyle zaten negatifte olan swap hariç döviz rezervi eksi 60 milyar dolara kadar geldi.
Ancak bankacılar bu kez geçmiş satışlardan farklı olarak bireysellerin panik döviz alımlarının olmadığını, yabancı yatırımcının sıcak para yatırımının çok düşük olduğunu, düşük faizle bireysel kredi ile finanse edilen döviz birikimi artışı görülmediğini, MB’nin yüzde 14 politika faizine rağmen bireysel kredi maliyetlerinin yüzde 40’a ulaştığına dikkat çekiyor.
Bankacılara göre piyasadaki her faiz zaten aralıktan beri MB’nin politika faizinin çok üzerinde oluşuyor. Buna yüzde 23’lü seviyelerdeki 10 yıllık Hazine tahvil getirisi ve bir çok kredi de dahil.
MB artık ihracatçıların döviz gelirlerinin yüzde 25’ini doğrudan rezervlerine alıyor. Benzer şekilde gayrimenkul dahil vatandaşlık işlemlerindeki döviz gelirlerinin yüzde 100’ü de MB’ye satılmak zorunda.
KKM’den de şu ana kadar 5 milyar dolara yakın dövizden dönüş yaşandı.
Kurumsalların katılımı ile tutarda MB artış beklediğini de söylerken Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye göre ise bu tutar 10 ile 20 milyar dolar arasında olacak.
Kurumlar vergi teşvikleri ve kamu bankalarının en üst düzey yöneticilerinin telefonları öncülüğünde dövizden TL’ye kurumların ve bireylerin de geçmesi özendirilirmiş durumda. Kamu bankalarına bu süreç performans kriteri olarak bile belirlendi.
Kamunun kur riski her geçen gün artıyor
Döviz dengesi geçmişe göre daha olumlu görünüyor. Ancak her geçen gün kamunun daha çok kur riski üstlendiği bir süreç, olumsuz bir senaryoda ekonomiye negatif etkisinin daha da yüksek olacağı anlamına geliyor.
Bir bankanın döviz masası işlemcisinin değerlendirmeleri şöyle: “Basit bir hesap ile 20 milyar dolar aylık ihracat yapıyoruz desek haftada 1 milyar doların MB rezervlerine girmesi gerekir. Resskont da var swap da var. Ancak MB rezervlerinde bu artışın sınırlı bir bölümünü görebiliyoruz. Farkın aralıkta olduğu gibi dövizin stabil seyri için arz olarak piyasaya satıldığını söyleyebiliriz. Öncü veriler aralıkta başlayan döviz satışlarının ocakta da belirgin yavaşlayarak devam ettiğini gösteriyor.”
MB, rezervlerin satışına ilişkin Reuters haberine yorum yapmadı ancak MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu dünkü konuşmasında MB rezervlerinden yapılan hesaplamalara ve bu yöndeki çıkarımlara katılmadığını zaten söylemişti.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ekonomistlerle son yaptığı toplantıda kamu kurumlarının gerekli gördüğü durumlarda dövize müdahale etmesinin ‘yetki alanı içindeki bir konu‘ olduğunu söyledi.
Üst düzey bankacı ise şunları söyledi: “Yabancı yatırımcı artık çok az. Bireysel tarafta panik döviz yönelimi 20 Aralık’ta durmuştu. Sonrasında sınırlı bir çözülme görüldü dövize yeni yönelim yok. Kurumsal tarafta ise yatırımcıların döviz bozdurması isteniyor. Kamu özellikle bu konuda öncü. Yabancı az, yerli bir şekilde dövize yönelmiyor ve sınırlı bozduruyorsa ise bu şekilde döviz dengesi daha sınırlı rezerv satışlarıyla şu anki gibi sabit kalıyor.”
Kurda artık yabancının etkisi çok düşük. Lokallerin ise KKM ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Aralık konuşmasıyla birlikte dövize yastık altına yönelimi artık görülmüyor. Yani son tabloya göre piyasada bireysel kaynaklı panik sonlandı.
Bu konuda eleştiri ise daha önceki faiz indirimi gibi yanlış adımların oluşturduğu bir soruna geçici tedbirler alındığı yönünde.
Yine de ekonomi yönetimi ve siyasilerden gelen yorumlar ise son dönemde TL’nin ‘istikrarlı seyrinden‘ memnuniyet duyulduğunu gösteriyor. Ancak ocakta tüketici enflasyonun yüzde 45’i biraz aşması, üretici enflasyonun ise yüzde 100 civarına ulaşmasını bekleniyor.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024