Gazeteci Fatih Altaylı’ya, YouTube yayınındaki sözleri nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na yönelik tehdit” suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi; İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, geniş kitlelere ulaştığı gerekçesiyle tutukluluğun devamına hükmetti.
Gazeteci Fatih Altaylı hakkında 26 Kasım’daki duruşmada verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasının gerekçesi açıklandı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altaylı’nın YouTube kanalında yaptığı değerlendirmelerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öldürülebileceği ya da suikasta uğrayabileceği yönünde “tehdit” içerdiği sonucuna vardı. Mahkeme, ceza ile birlikte Altaylı’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
YouTube yayını ve “kast” değerlendirmesi
Gerekçeli kararda, programda sunucu tarafından yöneltilen sorular ve Altaylı’nın yanıtlarının, Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin değerlendirmeler çerçevesinde incelendiği belirtildi. Altaylı’nın söz konusu ifadeleri, erişimi Türkiye’de de mümkün olan YouTube üzerinden herkese açık biçimde paylaştığı, kanalının abone sayısının bir milyonu aştığı ve videonun yüz binlerce kez izlendiği vurgulandı. Bu nedenle mahkeme, sanığın “tehdit söylemini iletme kastına sahip olduğunun sübuta erdiğini” kaydetti.
Basın özgürlüğü savunmasına ret
Mahkeme, Altaylı’nın gazeteci kimliği ve ifadelerinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki savunmaları da ayrıntılı biçimde ele aldı. Bu kapsamda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2007 tarihli kararına atıf yapılarak, haber verme hakkının hukuka uygun sayılabilmesi için “gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve biçim-öz ilişkisi” kriterlerinin birlikte bulunması gerektiği hatırlatıldı.
Kararda, ifade ve basın özgürlüğünün mutlak olmadığı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10/2. maddesi uyarınca kamu güvenliği ve meşru amaçlar doğrultusunda sınırlandırılabileceği belirtildi.
“Şiddete teşvik” vurgusu
Mahkeme, Altaylı’nın söylemlerinin, demokratik toplumda korunması gereken eleştiri sınırlarını aştığı kanaatine vardı. Kararda, söz konusu ifadelerin “hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, düşmanlık ve şiddet yaratma potansiyeli taşıyan” nitelikte olduğu değerlendirilerek, bu nedenle basın ve ifade özgürlüğü kapsamında görülemeyeceği ifade edildi.
Bu yaklaşım, mahkemenin kararında “çağdaş ülkelerin çoğunda iftira, onur ve saygınlığı zedeleyici beyanlar ile şiddeti teşvik eden ifadelerin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmediği” yönündeki genel değerlendirmeyle gerekçelendirildi.
Tartışmanın odağında ifade özgürlüğü
Karar, Türkiye’de gazetecilere yönelik yargılamalar ve ifade özgürlüğünün sınırları konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Altaylı’nın geniş bir izleyici kitlesine hitap eden bir gazeteci olması ve söylemlerinin siyasi analiz kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde süren tartışmaların merkezinde yer alıyor.
- NHY / Anadolu Ajansı










