2023 kadın mücadelesi için altın bir yıl olabilir

2022’yi kadınlar açısından özetle, deseler, ne derdiniz? Peki, 2023 kadınlar için daha iyi bir geleceğin başlangıcı olabilir mi? Bu ikinci soruya, ne kadar iyimser olsam da, ilkini atlayıp yaşadıklarımızdan ders çıkarmadan cevap vermek mümkün değil maalesef. O yüzden 2022’de de sistemin biz kadınlara reva gördüklerine hızlıca bakalım. Yazının sonu, size söz veriyorum, iyi gelecek.

Bir Süper Kahraman: H.K.G.

Biz hikayesini yeni öğrendik, çok sarsıldık, ama o 6 yaşından beri büyük bir mücadele içindeydi. İsmailağa Cemaati’ne “gönül bağı” olan Hiranur Vakfı yöneticisi babası tarafından bir adama teslim edildiğinde daha küçücüktü. Yirmi iki yıllık hayatının 14 yılı istismar ve şiddetle geçti. Ailesi ve kendisine “koca” diye dayatılan istismarcısı, dünyayla bağlantı kuramasın diye bir akıllı telefon bile almasına izin vermemişti, ama o bir yolunu buldu ve hapsedildiği karanlıktan çıkmayı başardı. H.K.G. mağduriyetlerin en ağırını yaşadı, ama aynı zamanda şu yeryüzündeki en güçlü genç kadınlardan biri. Şimdi de istismarcılarından uzakta, kendisine ve çocuğuna yeni bir hayat kurmaya ve kendisine bu hayatı reva görenlerin cezalandırılmasını sağlamaya çalışıyor.

Sevgili dostum, gazeteci Timur Soykan haberini yapmasaydı, kim bilir dava açılması, istismarcıların tutuklanması daha ne kadar sürecekti? Bu arada, 2020’den bu yana davaya müdahil olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın iki yıldır öylece beklediğini, yargının da süreci haberden sonra hızlandırdığını hatırlatayım.

H.K.G.’nin hikayesi, yargının ve iktidarın ilgisizliği, istismarcıların soruşturma başlamasına rağmen elini kolunu sallayarak dolaşmaları, kadınların İstanbul Sözleşmesi’ne dair ısrarını çok iyi açıklıyor. Resmi adıyla “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi,” aile içinde çocukların da istismara ve şiddete uğramasını engellemeyi hedefliyor çünkü.

Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi kararı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meclisin onayladığı İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çekilme kararı, 2022’ye devreden konulardandı. Mecliste onaylanmış ve bu şekilde yürürlüğe girmiş bu sözleşme, 2021’de cumhurbaşkanı kararıyla yürürlükten kaldırılmak istendi ve ne yazık ki, kaldırıldı da. Bu nedenle kadınlar bireysel ve örgütlü şekilde Danıştay’da iptal davası açtılar. Ne var ki Danıştay 10. Dairesi, (Ayasofya’yı ibadete açan daire), savcının TBMM tarafından onaylanan sözleşmenin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceği yönündeki mütalaasına karşın, başvuruları ikiye karşı üç oyla reddetti. Kadınlar kararı temyize götürdü. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bu süreç devam ederken, 25 Aralık 2022 tarihi itibariyle erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 387 olarak kayda geçti.

Platforma kapatma davası

Bu sayıyı, öldürülen kadınları isim isim kaydeden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun internet sitesinden aldım. 2010 yılında Münevver Karabulut cinayetinin ardından kurulan, 2012’de dernekleşen bu kadın örgütü, Türkiye’de kadın cinayetlerine dair çok önemli bir farkındalık yarattı; üstü örtülmek istenen birçok cinayetin de faillerinin cezasız kalmaması için seferberlik yarattı. Bu dernek şimdi “ahlaka aykırı faaliyet yürüttüğü” iddiasıyla kapatılmak isteniyor. Üçüncü duruşma 2023’ün ilk günlerinde yapılacak.

Özgür müzisyen kadınlar hedefteydi

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını eleştiren kadın sanatçılardan biri de, şarkıcı Melek Mosso’ydu. Mosso, Isparta Uluslararası Gül Festivali’nde sahneye çıkacaktı, ama “ahlaki hassasiyetler” gibi bir gerekçeyle konseri iptal edildi. Aynı festivalde sahneye çıkacak olan Derya Uluğ ve Funda Arar, Mosso ile dayanışma içinde konserlerini iptal ettiler. Mosso 2020’de de bir konserinde “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demiş, birilerinin ihbarı üzerine sahneden polis eşliğinde indirildiğini anlatmıştı. Melek Mosso’ya ambargonun ardından, Zeytinli Rock Festivali de “ahlak” bahanesiyle iptal edildi. Bu yasakların ardında AKP-MHP’li yerel yöneticilerin dışında, onlarla sürekli alışverişte olan İlim Yayma Cemiyeti, Anadolu Gençlik Derneği gibi bazı kuruluşlar vardı.

Sezen Aksu, Gülşen…

Biraz daha geriye gidelim. 2022 yılının ilk günlerinde Sezen Aksu hedefteydi. Hayatımızda sadece müzisyen değil, özgür bir kadın rol modeli olarak da yer edinen Sezen Aksu, şarkı sözü nedeniyle hedef gösterildi. Yaşar Gaga ile birlikte kaydettiği “Şahane Bir Şey Yaşamak” şarkısındaki “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” sözleri, nedense şarkı yayınlandıktan 5 yıl sonra birilerinin dikkatini çekti. “Fırsat bu fırsat” diyenler, Sezen Aksu hakkında “dini değerlere hakaret ettiği” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Diyanet’in açıklamasında, “Hazreti Adem ve Hazreti Havva’ya yönelik gelişigüzel polemikler yapıldığı” ifadesine yer vermesi ise ayrıca kayda geçti.

Bir başka özgür kadın olan şarkıcı Gülşen de 2022’de hedefteki isimlerdendi. Bir konserinde, grubundaki bir müzisyene takılırken sarfettiği, “İmam hatipte okumuş bence daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor” cümlesi, sosyal medyada aylar sonra dolaşıma sokuldu. Sahne kıyafetleri ve LGBTİ+ destekçisi tavırları nedeniyle zaten kendisine diş bileyen çoktu, onlara gün doğdu. Gülşen hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan, H.K.G. soruşturmasında görmediğimiz bir hızla dava açıldı. Gülşen 25 Ağustos’ta tutuklandı, dört gün sonra ev hapsi şartıyla tahliye edildi; şimdi ise haftada bir karakolda imza veriyor. Bir ila 3 yıl hapsi istenen Gülşen’in gelecek duruşması 1 Mart 2023’te.

Bir başka özgür kadın olan şarkıcı Gülşen de 2022’de hedefteki isimlerdendi. Bir konserinde, grubundaki bir müzisyene takılırken sarfettiği, “İmam hatipte okumuş bence daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor” cümlesi, sosyal medyada aylar sonra dolaşıma sokuldu. Sahne kıyafetleri ve LGBTİ+ destekçisi tavırları nedeniyle zaten kendisine diş bileyen çoktu, onlara gün doğdu. Gülşen hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan, H.K.G. soruşturmasında görmediğimiz bir hızla dava açıldı. Gülşen 25 Ağustos’ta tutuklandı, dört gün sonra ev hapsi şartıyla tahliye edildi; şimdi ise haftada bir karakolda imza veriyor. Bir ila 3 yıl hapsi istenen Gülşen’in gelecek duruşması 1 Mart 2023’te.

Bu gazetecilerden biri de Ayşenur Arslan. Son olarak da Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Halk TV’ye, Ayşenur Arslan’ın mimik yapmak suretiyle terörü övdüğü iddiasıyla, hem yayın durdurma, hem de para cezası verdi. Kurul kararında mimik kelimesi geçmese de, bunun müzakerelerde konuşulduğunu RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşçı’nın yazdıklarından anladık.

İşte 2022’yi böyle kapatıyor, Cumhuriyet’in 100. Yılına böyle giriyoruz.

Erdoğan da geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, “Önümüzdeki seçimlerde kadınlarımızın hem AK Parti’nin kendilerine sağladığı kazanımlara, hem de Türkiye yüzyılına sahip çıkacaklarına inanıyorum” demişti. Erdoğan’ın “kazanım” derken, sadece başörtülü kadınlara kamusal alanda sağlanan eşitlikten bahsediyor. “Kadınlarımız” dediği de, kendi seçmenleri. Başı örtülü ya da örtüsüz, eşit haklar için mücadele veren feministler, Gezi Direnişi’ne katıldıkları için “sürtük” sıfatıyla andığı kadınlar değil. Bu vesileyle, Bartın’da dört kadının Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, ancak savcılığın soruşturmaya yer olmadığına karar verdiğini hatırlatalım.

Kadınların mücadelesi çok güçlü

Şimdi gelelim yazının iyimser kısmına: Türkiye’de kadın örgütleri ve feminist mücadele çok kuvvetli. Bir yanda ciddi bir baskı var, diğer yanda tüm kız kardeşlerine elini uzatan ve beraber yürümekte kararlı kadınlar. Öyle ki, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olan 8 Mart’ta ya da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım’da sokağa çıktıklarında, beraberce gördükleri şiddet, kadınları yıldırmak bir yana, aksine çoğaltıyor.

Erdoğan’ın merak etmesine gerek yok; kadınlar 2023’te Türkiye’ye sahip çıkacaklar, ama onun anladığı ve istediği şekilde değil. Eğer muhalefet büyük bir hata yapmazsa, iktidar da büyük oyunlar oynamazsa, 2023 Türkiye’de kadınların özgürlük mücadelesi açısından çok önemli bir yıl olacak. Özgürlükler Z kuşağıyla birlikte gelecek.

Banu GÜVEN