Türkiye’de 10 Milyona Yakın Çocuk “Yoksulluğun İkinci Vatandaşları” Haline Geldi

Son rakamlar, Türkiye’de 9,6–10 milyon çocuğun yoksulluk sınırında yaşadığını ortaya koyuyor; bu çocukların büyük bölümü temel hakkî ihtiyaçlardan (beslenme, sağlık, eğitim) mahrum, bu da orta ve uzun vadede bir “kayıp kuşak” uyarısını gündeme getiriyor.

Son yıllarda yapılan araştırmalar ve saha raporları, Türkiye’de çocuk yoksulluğunun kronik, çok boyutlu ve alarm verici bir düzeye ulaştığını gösteriyor. Çocukların yalnızca günlük gelir eksikliğiyle değil; beslenme, eğitim, sağlık, barınma ve sosyal katılım alanlarında ciddi yoksunluk yaşadığı; bu durumun hem bireysel geleceği hem toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdiği vurgulanıyor.

Çarpıcı Rakamlar: Kaç Çocuk Gerçekten Yoksul?

  • Bağımsız bir çalışma, Türkiye’de yaklaşık 9,59 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığını ve bu sayının çocuk nüfusunun yaklaşık %31–34’üne denk geldiğini ortaya koydu.
  • Özellikle 0–14 yaş grubunda yoksulluk oranı %43’ün üzerine çıkıyor; bu da her iki çocuktan birinin hayati risk altında olduğunu gösteriyor.
  • Çocuk yoksulluğu, yetişkin yoksulluğuna göre açık ara daha yüksek; yetişkin yoksulluğu %17–18’lerde seyrederken, çocuklarda %30’un üzerinde.

Bu rakamlar, yalnızca parasal yoksulluğu değil; sosyal dışlanmayı da kapsayan bir tabloyu gözler önüne seriyor. Eğitim, beslenme, sağlık gibi alanlarda “yoksunluk” yaşayan milyonlarca çocuk, bu ülkede ikinci sınıf yaşam koşullarına mahkûm ediliyor.

Çok Boyutlu Yoksulluk: Sadece Para Meselesi Değil

Yoksulluk artık sadece düşük gelir değil; temel hak ve hizmetlere erişememek anlamına geliyor. Araştırmalar, çocukların yalnızca yeterli gıda alamadığını değil, aynı zamanda sağlık hizmetlerine ulaşamadığını, eğitimde eşitsizliklerle karşılaştığını ve sosyal hayata katılamadığını kaydediyor.

Uluslararası örgütlerin analizleri de benzer bir tablo çiziyor: Küresel olarak milyonlarca çocuk, beslenme, barınma, sanitasyon ve eğitim gibi birden fazla alanda yoksunluk yaşıyor; bu durum uzun vadede hem fiziksel hem zihinsel gelişimi olumsuz etkiliyor.

Türkiye özelinde ise sosyal koruma politikalarının baskın ihtiyaçlara karşı yetersiz kalması ve bölgesel eşitsizliklerin derinleşmesi, yoksulluğu hem yaygınlaştırıyor hem kronikleştiriyor.

Geleceği Karartan Sessizlik: Neden Çocuklar Görünmüyor?

Çocuk yoksulluğu yalnızca bugünün değil, yarının toplumsal yapısını da şekillendiriyor. Yetersiz beslenme, okul imkanlarına erişememe, sağlık hizmetlerinden uzak kalma gibi imkânsızlıklar, çocukların eğitimden kopmasına, iş gücüne erken itilmesine, erken yaşta çalışma veya sokakta hayatta kalma mücadelesine sürüklenmesine neden oluyor. Bu, yalnızca bireylerin değil, toplumun belleğinin, üretkenliğinin ve adalet duygusunun zayıflaması demek.

Uzun vadede bu çocuklar, “kayıp nesil” olarak anılabilir; çünkü fırsat eşitsizliği, geleceklerini baştan kırıyor. Bu da toplumsal eşitsizlikleri kalıcılaştırıyor, sosyal adaleti yok ediyor.

Politika Açığı ve Sosyal Koruma: Ne Yapılmalı?

Uluslararası raporlar, çocuk yoksulluğuyla mücadelede aktif sosyal koruma, kapsamlı destek paketleri, eğitim ve sağlık yatırımlarının hayati önem taşıdığını vurguluyor.  Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranları OECD ve Avrupa standartlarının çok üzerinde. Bu tablo sadece ekonomik değil, politik bir tercih ve başarısızlıktır.

Eğer bu gidişata dur denmeyecekse, milyonlarca çocuk “yaşam mücadelesi” verirken; ülkenin geleceği, nitelikli insan kaynağı, toplumsal barış ve refah da tehlikeye girecek.

Devletin, toplumsal koruma, çocuk refahı, eğitim- sağlık hizmetlerine erişim ve maddi destek politikalarını yeniden gözden geçirmesi artık sadece bir sosyal sorumluluk değil; toplumsal bir zorunluluk haline gelmiştir.


Kaynaklar:
— TEPAV çocuk yoksulluğu raporu, 2023 verileri (Türkiye Today)
— Türkiye genelinden yoksulluk ve sosyal dışlanma analizi (Türkiye Today)
— Uluslararası analiz: UNICEF / World Bank çocuk yoksulluğu küresel raporları (UNICEF Türkiye)
— Türkiye’de sosyal yoksunluk ve çalışma yaşamı üzerine medya analizleri (Bianet)