Tanrıkulu: “Kişi Özgürlüğü ve Güvenlik Hakkı Bu Düzende Ciddi Tehdit Altında”

248 gündür cezaevinde tutulan menajer Ayşe Barım’ın tahliyesi sonrası açıklama yapan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, duruşmada dinlenen ihbarcının ifadelerine dikkat çekerek, “Herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkının nasıl tehlikede olduğunu bu düzende bir kez daha gördük” dedi.

Televizyon sektöründe tekelleşme suçlamasıyla gözaltına alındıktan sonra, 12 yıl önceki Gezi Parkı eylemlerinde sanatçıları yönlendirdiği iddiasıyla tutuklanan Ayşe Barım, 248 gün sonra ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağıyla tahliye edildi. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Gökçek, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve PM üyesi Baran Seyhan da takip etti.

Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapan Tanrıkulu, Barım’ın tutukluluğunu “absürd” ve “hukuka aykırı” olarak nitelendirdi. “24 Ocak’ta tutuklanmıştı, bugün 248 gündür özgürlüğünden yoksundu. Aslında 12 yıl önce gerçekleşmiş ve bitmiş olan Gezi itirazıyla ilgili tamamen absürd bir biçimde tutuklanmıştı. Bu tutuklama bana göre sanatçılara bir mesajdı” dedi.

Sanatçılar Tanıklık Etti, Yönlendirme İddialarını Reddetti

Duruşmada Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Selma Ergeç, Dolunay Soysert, Nejat İşler, Mehmet Günsür, Zafer Algöz ve Hümeyra’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı tanık olarak dinlendi. Oyuncular, Gezi Parkı’na özgür iradeleriyle katıldıklarını ifade ederek yönlendirme iddialarını reddetti.

Tanrıkulu, bu tanıklıkların davanın temelsizliğini ortaya koyduğunu belirterek, “Tutuklanmasının nedeni Türkiye’nin en önemli aktörlerine mesaj vermekti. Delilsiz tutuklamalarla sanatçılara ve kamuoyunu etkileme gücü olan isimlere gözdağı verilmek istendi” dedi.

İhbarcı İfadesi ve Hukuksal Güvenceler

Duruşmada SEGBİS üzerinden bağlanan ihbarcı Sedat Gün, Barım hakkında sosyal medyadan edindiği bilgileri yazdığını, ancak şahsen hiçbir şey görmediğini söyledi. Gün’ün beş sayfalık ihbar mektubunun içeriğini hatırlamadığını belirtmesi dikkat çekti.

Tanrıkulu ise ihbarcının yetersiz ifadelerine vurgu yaparak, “Beş sayfalık bir ihbar mektubunu değil, iki kelime dahi yazamayacak bir ihbarcı dinlendi. Bu metnin anayasa ve yasa maddeleri içeren bir ihbar olduğu düşünüldüğünde, o şahıs tarafından yazılamayacağı kanaati bende bir kez daha oluştu” dedi.

“Hukuk Siyasetin Gölgesinde”

Tanrıkulu, ihbar mekanizmasının yurttaşların haklarını tehdit eden bir araç haline geldiğini söyleyerek, “Bir eski hükümlü ya da kriminal işlere bulaşmış bir kişi bulunuyor, yazılar yazdırılıp ihbar yapılıyor ve yurttaşlarımız hakkında soruşturma başlatılıyor. Bu, herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkının ne kadar tehdit altında olduğunu açıkça gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Tahliye kararını memnuniyetle karşılamakla birlikte sürecin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını vurgulayan Tanrıkulu, “Bu dava Türkiye’de yargının siyasetin etkisi altında olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Benim şahsi sevincim, ağır sağlık sorunları yaşayan bir yurttaşımızın tahliye edilmiş olmasıdır” diye konuştu.