İBB’ye yönelik yürütülen ve giderek daha da politikleşen yargı sürecinde “delil” üretme çabası, artık teknolojik zaman çizelgeleriyle de çelişir hale geldi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklanan Ahmet Çiçek’in “etkin pişmanlık” kapsamında verdiği ifade, yalnızca içeriğiyle değil, mantık dışılığıyla da tartışma yarattı.
Ahmet Çiçek, ifadesinde kendisine ödeme yerine 7 adet iPhone 16 Pro Max verildiğini, bu telefonların ise CHP’nin 2023 yılındaki kurultayında “delegelere dağıtılıp artan cihazlar” olduğunu iddia etti. Ancak ortada ciddi bir zaman paradoksu var: Apple, bu telefon modelini 2024 Eylül ayında piyasaya sürdü. Oysa iddia edilen CHP Kurultayı tam bir yıl önce, 4-5 Kasım 2023’te gerçekleşti.
Yani, özetle: Piyasaya çıkmamış bir teknoloji ürününün, bir yıl öncesindeki bir kongrede “dağıtıldığı” ileri sürülüyor. Yalnızca hukuk değil, fizik kuralları da zorlanıyor.
Yalanın Anatomisi: Gizli Tanıklar, Etkin Pişmanlık, Zaman Makinesi?
AK Parti çevresine yakın medya organlarının manşetlere taşıdığı bu beyan, İBB’ye ve doğrudan Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen siyasi kampanyanın geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Daha önce kamuoyunda yoğun tepki çeken gizli tanık uygulamalarının ardından şimdi de etkin pişmanlık adı altında verilen ifadelerle, kurguya dayalı ithamlar meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Üstelik bu iddialar, kontrolü mümkün teknolojik verilerle dahi çürütülmesine rağmen, resmi belgelerde ve haber bültenlerinde dolaşıma sokuluyor.
Gerçek mi, Montaj mı?
Yeni Şafak’ın aktardığı haberde geçen beyan, bir iftiranın zaman çizelgesine takılmasını da gözler önüne seriyor. Haberde geçen iPhone 16 Pro Max, 13 Eylül 2024’te ön siparişe açıldı, 20 Eylül’de de piyasaya sunuldu. O tarihten yaklaşık bir yıl önce yapılan CHP kurultayında böyle bir telefonun nasıl dağıtıldığı sorusu, savcıların değil, sanki bilim kurgu yazarlarının ilgisini çekecek türden.
Bu açık çelişki, yalnızca davadaki “delil üretme” çabasını değil, aynı zamanda CHP’ye yönelik yürütülen itibarsızlaştırma kampanyasının da ne denli çürük temellere dayandığını ortaya koyuyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından kamuoyunda oluşan tepkiyi bastırmak isteyen iktidar, şimdi de bu tür fantastik iddialarla algı yönetimini sürdürmeye çalışıyor.
Siyasi Hesaplaşmanın Araçsallaşan Hukuku
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik açılan davanın, artık yalnızca bir “yolsuzluk” dosyası olmadığı gün gibi ortada. Açık kanıtsızlık, gizli tanıklar, zaman uyumsuz beyanlar ve medya desteğiyle yürütülen bu sürecin, 2028 seçimlerine doğru muhalefeti dizginleme ve kamuoyunu şekillendirme aracı haline geldiği anlaşılıyor. CHP’nin kurultayı gibi iç meseleler bile kriminalize edilerek İmamoğlu’na dolaylı yollarla yüklenmeye çalışılıyor.
Ancak kamuoyunun bu tür teknik ve akıl dışı iddialara olan güveni giderek azalıyor. AK Parti’nin yaptırdığı son ankette ekonomi yönetimine güven yüzde 25’in altına düşmüş durumda. Siyasi mühendisliğe yönelik artan kuşkular da benzer şekilde bu tür iddiaların etkisini zayıflatıyor.
Henüz satışa sunulmamış bir telefonun “delil” sayılması, yargı sürecinin geldiği absürd noktayı gösteriyor. Hukukun değil, kurgu kurgunun işlediği bu düzende, gerçekleri zaman çizelgesi bile koruyamıyor.
Ama tarih not alıyor. Ve bazı saatler, geriye doğru çalışsa da, zamanı kandıramıyor.
- SETA Raporunun Uluslararası Medya Üzerindeki Etkileri: Fişleme, Baskı ve Diplomatik Krizler - 15 Haziran 2025
- İran-İsrail Savaşı Derinleşiyor: Hayfa’ya Füze Yağdı, Tahran’da Patlamalar, Dünya Endişeli - 15 Haziran 2025
- Mahfi Eğilmez’den Eğitim Sistemine Eleştiri: “Çocuklar Öğreniyor Ama Yaratamıyor” - 14 Haziran 2025