Söylencenin Ardındaki Gizemli Kutsal Eşyalar: Ahit Sandığı, Kutsal Kase ve Torin Kefeni

Milattan önceki dönemlere ait kutsal eşyaların hikayesi ve gizemi

National Geographic’nin“İnsanlığın Büyük Gizemleri” başlığı ile yayınlanan 14. özel sayısında yazar Pat Daniels tarafından  kaleme alınan bu yazıda, tarihin en büyük gizemlerinden üçü olan Ahit Sandığı, Kutsal Kase ve Torin Kefeni‘nin hikayesi ele alınıyor. Yahudi ve Hristiyan dinlerine ait olan bu kutsal eşyaların varlığı ve nerede bulundukları hala çözülememiş bir sır olarak duruyor.

Ahit Sandığı, Eski Ahit’in birkaç kitabında bahsedilen ve 1.20 metre uzunluğundaki yaldızlı (altın kaplama) bir sandık olarak tasvir ediliyor. Bu sandık, sadece On Emir tabletlerini değil, aynı zamanda etkileyici güçlere sahip olduğuna inanılıyor. İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışında, Lade’nin Ürdün Nehri’nin sularını ayırdığına dair bir inanış vardır ve Jericho etrafında taşındığında, şehir duvarlarını yıktığına inanılır. Ancak, Lade’nin izi, Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nda kaybolur ve Babil’in 586 M.Ö.’de Kudüs’e saldırması sonucu kayıtlardan çıkar. Ahit Sandığı’nın nerede olduğu konusunda birçok teori bulunmaktadır: Kimileri hala Tapınak Dağı’nda gömülü olduğuna inanırken, diğerleri Haçlı Seferleri sırasında Fransa’ya götürüldüğüne inanır. Ayrıca, Etiyopya Ortodoks Kilisesi de ona sahip olduklarını iddia etse de, henüz halka açık olarak sergilenmemiştir. Bazı araştırmacılar ise Lemba kabilesinin, potansiyel olarak İsrailoğulları’nın doğrudan soyundan gelen bir klanın Simbabwe’ye getirdiği “Trommel der Ahnen” (Ataların Davulu) adlı bir kutu ile ilişkilendirmiştir. Ancak C14 radyokarbon tarihlemesi, ilgili kutunun Ahit Sandığı’ndan daha genç olduğunu göstermektedir.

Ahit Sandığı

Kutsal Kase, genellikle İsa’nın Son Akşam Yemeği’nde içtiği kabın kendisi olarak kabul edilir. Ancak bu fikir, 12. yüzyılda Fransız şair Chrétien de Troyes tarafından yazılan “Perceval ya da Gral’in Hikayesi” adlı yapıtla ortaya çıkmıştır. Gral, burada genç Parzival’a gösterilen birkaç mistik nesneden biri olarak tasvir edilir. Sonraki yüzyılda ise Robert de Boron, “Joseph d’Arimathie” adlı şiirinde Kase’yi Son Akşam Yemeği ile ilişkilendirir. Kase efsanesi, kelt ve Hristiyan sembollerinin, gerçeklerin ve hayallerin bir karışımı olarak Artus efsaneleriyle birlikte gelişmiştir. Kutsal Kase’nin içenlere sonsuz yaşam vereceği söylenir. Tapınak Şövalyelerinin onu Kudüs’ten kurtardığı ve gizlediği düşünülse de, İspanya’dan Maryland’e kadar birçok yer, gerçek Kase’nin sahibi olduklarını iddia ediyor. Ancak genellikle Kutsal Kase’nin tamamen edebi bir yaratım olduğu düşünülüyor.

Kutsal Kase

Torin Kefeni, üzerinde İsa’nın çarmıha gerildiği düşünülen bir adamın izini taşıyan uzun dikdörtgen bir keten parçasıdır (fotoğraflarda daha net görülür). Bu kefen, üzerindeki imaj nedeniyle İsa’nın ölüm bezine dair olabileceği düşünülüyor. Kefenin gerçekliği, 14. yüzyılda ortaya çıktığından beri tartışma konusu olmuştur. 1988 yılında yapılan üç bağımsız C14 analizi, kefenin MÖ 1260-1390 yıllarına tarihlendiğini gösterdi, yani İsa’nın yaşadığı dönemden çok daha sonra yapılmış olabileceğini gösterdi. Ancak daha sonraki araştırmalar, testlerin onarım noktalarında yapıldığını iddia ederek kefenin çok daha eski olabileceğini öne sürdü ve bunun İsa dönemine ait olma ihtimalini gündeme getirdi. Torin Kefeni, günümüzde Torin Katedrali’nde saklanmakta ve bir kopyası Torin Kefen Müzesi’nde sergilenmektedir.

Torin Kefeni,

Ahit Sandığı Kutsal Kase ve Torin Kefeni gibi eşsiz kutsal nesnelerin gizemi hala çözüme ulaşmamış durumda. Bu efsanevi eşyaların hikayesi, araştırmacıların ve tarih meraklılarının ilgisini çekmeye devam ediyor ve onları takip eden nesiller boyunca sırlarını korumaya devam edecek gibi görünüyor.


Bu yazı, National Geographic Özel No. 14 “İnsanlığın Büyük Gizemleri” sayısında yer alıyor…