İslam devriminden önce İran’ın yüzlerce yıllık şarap üretim geleneği bulunuyordu. Geleneğin merkezinde ise tarihi Şiraz kenti vardı. Peki bu kent ile dünyanın dört bir yanında içilen Şiraz şarabı arasında bir bağ var mı?
“Babamın üzüm getirip büyük bir kil fıçıya doldurduğunu hatırlıyorum” diyor Kaliforniya’da şarap üretimi yapan İran kökenli Darioush Khaledi, İslam devrimi öncesinde geçen çocukluğunu anlatırken.
“Fıçının tepesine çıkıp şarabı koklar ve tadını çıkarırdım”.
Darioush’un ailesi, bir zamanlar şarap kültürü, bağcılık ve şiirle anılan İran’ın güneybatısındaki meşhur Şiraz kentindendi.
Ailesinin bir araya gelip toprak kaplardan şarap içerek 14. yüzyıl Fars şairi Hâfız-ı Şirâzî’den dizeler söylediğini hatırlıyor.
“Yapılan sadece şarap içmek değildi, bir sergüzeştti aynı zamanda”.
Dairoush’un hatıralarında yaşayan bu dünya 1979’daki İslam devriminin ardından alkolün yasaklanmasıyla sonlandı.
Şaraphaneler kapatıldı, imalathaneler imha edildi ve binlerce yıllık geçmişi olan bir kültür yok edildi.
Tarihin tortusu
ABD’nin Philadephia kentindeki Pennsylvania müzesinde tarihi bir kil kap sergileniyor.
Bu, Amerikalı arkeologların İran’ın kuzeyindeki Zagros Dağları’nda 1968’de keşfettiği 6 kaptan biri.
Neolitik döneme ait ve 7 bin yıldan daha eki olan kap, İran’daki şarap üretiminin antik tarihine uşık tutan ilk bilimsel kanıt olma özelliğini taşıyor.
Kaplardan birine yapılan kimyasal analizde kabın dibindeki lekenin şarap tortusu olduğu ortaya çıktı.
“Bu, dünyada kimyasal testlerle tespit edilmiş en eski şarap kabı” diyor Profesör Patrick McGovern.
Şiraz’da üzüm yetiştiriciliğine dair ilk kanıt milattan önce 2500 yılına ait. O tarihlerde şarap üreticiliğinin dağlardan, güney batı İran’ın ovalarına indiğini anlatıyor profesör.
- yüzyıla gelindiğinde ise Şiraz şarabı, aynı kentte bulunan mezarı bugün hâlâ ziyaret edilen Hâfız-ı Şirâzî’nin şiirlerinde ölümsüzleşti.
“Döndür kadehi ey sâkî” diyordu bir şiirinde, “Sun bana ve meclistekilere”.
1680’lerde Fransız elmas tüccarı Jean Chardin, Safevi İmparatorluğu’na giderek Şah Abbas’ın sarayına çıktı.
Saraydaki mükellef ziyafetlere katılan Chardin, Şiraz şarabının nasıl tattığını kayıtlara geçiren ilk Avrupalı oldu.
“Özgün bir kırmızı rengi vardı” diyor Fransız tarihçi ve Chardin uzmanı Francis Richards, “Kısa sürede sirkeye dönen diğer yerel şarapların aksine uzun süre saklanabilen bir şaraptı”.
Peki bugün dünya çapında içilen Şiraz şarabıyla Hâfız-ı Şirâzî’nin bahsettiği “Misk gibi kokan koyu kırmızı şarabın” bir alakası var mı?
İngilizce’de bu şarap türünü belirtirken Şiraz’ın yanı sıra Şirah (Syrah) ismi de kullanılıyor. Acaba Şirah, Şiraz’ın deforme olmuş hali olabilir mi?
Bunu araştırmak için ilk durağım Fransa’nın güneyindeki, ülkenin en ünlü bağlarından birinin bulunduğu ve Syrah şarabının üretildiği Rhone Vadisi oldu.
Yerel bir söylenceye göre Hermitage bağı 13. yüzyılda Gaspard de Sterimberg’in Haçlı Seferleri’nden dönüşte yanında bir Fars şarabı getirmesiyle başladı.
Şiraz ve Syrah üzümlerinin kökenine dair sonuca 1998’da yürütülen bir DNA testiyle varıldı.
“Bazıları Syrah şarabının Perslerden, bazıları da Sicilya’daki Siraküza kentinden geldiğini iddia ediyordu” diyor üzüm genetikçisi Jose Vauillamoz, “Ama bugün hiçbirinin doğru olmadığını biliyoruz”.
“İki ayrı laboratuvarda yürütülen testler sonucunda Syrah’ın Rhone Vadisi’ndeki iki ayrı yerel üzümün melezleşmesiyle oluştuğu ortaya çıktı.”
Yani adı nereden gelirse gelsin, bugün dünyada yaygın olarak satılan Syrah şarabının Şiraz kentiyle bir bağı bulunmuyor.
Ama izler burada bitmiyor.
Fransa dışında Syrah şarabının en büyük üreticisi Avustralya ve orada bu şarap türü her zaman Şiraz olarak adlandırılıyor.
Ülkedeki üretim 19. yüzyılda Hermitage bağından Avustralya’ya şarap ihraç eden James Busby adlı bir İskoç’a kadar geri götürülebiliyor.
Busby’nin irsaliye belgelerinde şarabın türü “scyras” olarak geçse de herkes bunun Syrah’ın yanlış yazılmış hâli olduğunu sanıyordu.
Fakat günlüklerini okuduğumda, Hermitage bağındaki söylenceyi onun da aynı şekilde aktardığını gördüm. “Bu bölgedeki söylenceye göre scyras bitkisi ilk olarak Perslerin Şiraz kentinden getirilmiş” diye yazmıştı günlüğüne.
O zamanlarda Avrupa’daki bazı şarap üreticileri günümüz İran’ının bulunduğu topraklardan getirdikleri Fars şaraplarını, tatlılık ve gövde eklemesi için kendi şaraplarına katıyorlardı.
Belki de Busby kadim Şiraz adının Yeni Dünya’daki şarap üretimi uğraşlarına Farsî bir gizem ve rahiya katmasını umuyordu.
Persepolis’in yankıları
ABD 1970’lerde ithal etmeye başladığı bu tür şaraplara her zaman Syrah diyordu – bir istisna hariç.
Bir Şirazlının oğlu olan Darioush Khaledi, Kaliforniya’nın Napa Vadisi’ndeki 50 hektarlık bağında ürettiği şarabın Şiraz olarak adlandırılması gerektiği konusunda ısrarcı:
“Fransız arkadaşlarım Şiraz/Syrah türü şarabın Rhone Vadisi’nden geldiğini ve 500 yıllık bir tarihi olduğunu söylüyorlar.
“Ama dünya atlasını açıp bakarsanız adı Şiraz olan tek bir yer görürsünüz ve orada 7 bin yıllık bir şarap geleneği var”.
Bağda İran kökenini de öne çıkarıyor: Ana binaya giriş antik Persepolis kentindeki Fars stili sütunlarını andıran sütunlar arasından yapılıyor.
Bağı ziyaret ettiğimiz gün pazarlama müdürü Dan de Polo, Çinli alıcılar için bir şarap tadımı düzenliyordu.
“Şiraz şarabının en güzel özelliği her zaman çok hisli bir şarap olması” diyor Çinlilere.
Hissiyat, ruh ve şiir – Şiraz şarabından bahsederken her zaman karşımıza çıkan kavramlar oluyor.
Ve Darioush için, ayrıca benim için de, en önemli şey bu.
Üzümlerin DNA’sı değil, Şiraz’ın bizi uzaklardaki evimizin ruhuna ve efsanevi şarabının romantizmine bağlaması.
Kaynak: BBC Türkçe
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024