Özgür Özel’den Meclis Komisyonu ve Anayasa Mesajı: “Bu Komisyon Anayasa Yapamaz”

CHP lideri Özgür Özel, iktidarın yeni anayasa girişimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Meclis komisyonlarının işleyişi, Erdoğan’ın eleştirileri ve muhalefetin pozisyonu üzerine dikkat çekici mesajlar verdi.

“Nitelikli Çoğunluk Yoksa O Komisyon Yok Hükmündedir”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa tartışmalarını odağına alan açıklamalarında, Meclis’te kurulması planlanan komisyonla ilgili net bir duruş sergileyen Özel, “Komisyon ya eşit temsil ile oluşmalı ya da mutlaka nitelikli çoğunlukla karar alınmalı diyoruz” ifadelerini kullandı. TBMM Başkanı’nın tutumuna da göndermede bulunan Özel, komisyonun bu ilkelere uygun kurulmadığı sürece meşru olmayacağını vurguladı.

Komisyonda yer alma kararlarının Erdoğan’ın beklentilerine göre şekillenmeyeceğini belirten CHP lideri, “CHP’nin olduğu değil, olmadığı komisyondan korksun herkes” diyerek, muhalefetin dışlandığı bir sürecin toplumsal meşruiyet kazanamayacağını söyledi. Bu çıkış, yalnızca teknik değil aynı zamanda siyasal bir pozisyonun da altını çiziyor: Meclis’te çoğunluğa dayalı her kurgu meşru değildir; meşruiyetin ölçütü temsil adaletidir.

“Anayasaya Uymayanla Anayasa Yapılmaz”

Erdoğan’ın Anayasa çağrısını da değerlendiren Özgür Özel, sürecin yapay ve manipülatif olduğunu ima etti. “Seninle menemen yapmam” sözünü hatırlatan Özel, “Bu komisyon anayasa yapacak bir komisyon değil. Ona niyetlenen bizi yanında bulamaz. Çünkü anayasaya uymayanla anayasa yapılamaz” diyerek, iktidarın hukuk tanımazlığını hatırlattı.

Bu açıklama, yalnızca teknik bir anayasa tartışması değil, aynı zamanda rejimin karakteri üzerine bir yorum içeriyor. CHP’nin pozisyonu, hukuksuzlukla meşruiyet üretilemeyeceği düşüncesine dayanıyor. Özel’in mesajı, iktidarın şekilsel reform çağrılarını “içeriksiz taktik manevralar” olarak değerlendiren bir yaklaşımı yansıtıyor.

Orman Yangınları Üzerinden Belediyelere Saldırıya Sert Tepki

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın orman yangınlarıyla mücadelede büyükşehir belediyelerini hedef alan sözlerine de sert yanıt veren Özgür Özel, bu suçlamaların gerçeklikle bağdaşmadığını ifade etti. “Hayatımda duyduğum en büyük yalan” diyen Özel, merkezi idarenin yerel yönetimleri dışlayıcı tutumunu eleştirdi: “Yetkileri yok. ‘Gelmeyin’ bile dedikleri oluyordu geçmişte. Büyükşehirlerin hava aracı bulundurma yetkisi de yok ellerinde.”

Bu sözler, merkeziyetçiliğin yerel çabaları görmezden gelen ve işlevsizleştiren niteliğine karşı bir çıkış olarak okunmalı. Özellikle iklim krizinin etkilerinin hissedildiği yaz aylarında, yangınlarla mücadele konusu, yalnızca idari değil siyasal sorumluluğun da tartışma alanı haline geliyor.

“Ankara Merkezli Siyaset” Eleştirisine Karşı: “Millet Merkezli Siyaset Yaparız”

Erdoğan’ın “Ankara merkezli siyaset” çağrısına da yanıt veren Özgür Özel, iktidarın siyaseti dar bir merkezde tekelci biçimde tanımlama çabasını eleştirdi. “Millet için İstanbul’da, Kars’ta, Saraçhane’de olmak gerekiyorsa orada oluruz” diyen Özel, siyasetin yalnızca Meclis kürsüsüne ya da protokol salonlarına sıkıştırılamayacağını belirtti.

Özel’in bu sözleri, iktidarın teknokratik ve merkezci siyaset anlayışına karşı, sahaya ve halka dayanan bir siyasetin savunusu olarak okunabilir. “Kendisini serin salonlardan çıkmaya, pazarlarda dolaşmaya, milletten alkış almaya davet ediyorum” sözleri ise, Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal figürün halktan uzaklaştığına dair örtük bir eleştiri niteliğinde.

Siyasi Alanın Yeniden Tanımı

Özgür Özel’in açıklamaları, yalnızca muhalefetin pozisyonuna değil, Türkiye’de siyasal alanın yeniden nasıl inşa edilmesi gerektiğine de dair güçlü mesajlar içeriyor. Eşit temsil, demokratik meşruiyet, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve anayasal sadakat ilkeleri, bu yeniden inşanın dayanaklarını oluşturuyor.

CHP liderinin sözleri, mevcut iktidarın baskın olduğu zemine karşı, temsilin genişletildiği ve halkın doğrudan öznesi haline geldiği bir siyasal tahayyülün ipuçlarını veriyor. Anayasaya uymayanlarla anayasa yapılamayacağı düşüncesi ise, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ön koşuluna işaret ediyor: Hukuk devleti yeniden kurulmadan, hiçbir reform kalıcı ve inandırıcı olamaz.