Avrupa Birliği Fonlarının Türkiye’deki Vakıflara Aktarılması: Eleştirilerin Odağındaki Gerçekler

Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ve Dünya Etnospor Konfederasyonu, Avrupa Birliği’nden aldığı hibelerle dikkat çekiyor. Ulusal Ajans verilerine göre, TÜGVA’ya 711.212 avro, Dünya Etnospor Konfederasyonu’na ise 272.237 avro fon aktarıldı. Bu fonların gençlik projeleri ve spor faaliyetlerinde kullanılmak üzere tahsis edildiği belirtiliyor. Ancak, bu fonların gerçekten belirtilen amaçlar doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığı konusunda ciddi soru işaretleri var.

Fonlardan faydalanan bir diğer önemli kuruluş, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) oldu. Yönetiminde Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun’un bulunduğu TÜRGEV, Avrupa Birliği’nden hibe alan bir başka vakıf olarak öne çıkıyor. Ancak, bu fonların hangi projelerde ve nasıl kullanıldığı konusunda net bir bilgi bulunmuyor. Bu durum, TÜRGEV gibi kuruluşların şeffaflık ilkesine ne kadar uyduğunu sorgulayan eleştirilerin artmasına neden oluyor.

İHH, Diyanet Vakfı ve SETA gibi kuruluşlar da AB fonlarından yararlanan diğer vakıflar arasında yer alıyor. Bu kuruluşların aldıkları fonlar, eğitim, kültür ve sosyal projelerde kullanıldığı belirtiliyor. Ancak, fonların hangi spesifik projelerde kullanıldığı ve bu projelerin topluma ne tür katkılar sağladığı konusunda kamuoyuna yeterince bilgi sunulmadığı eleştiriliyor.

Eleştiri ve Çelişkiler: Fonlara Ulaşımda Adalet?

Bağımsız Medya organlarını ve gazetecileri “foncu” olarak nitelendirip hedef gösteren bazı çevrelerin, aynı zamanda AB fonlarından milyonlarca lira hibe alan vakıfları desteklemesi, bu konuda ciddi bir çelişki doğuruyor.

Özellikle TÜGVA, TÜRGEV ve İHH gibi vakıfların milyonlarca avroluk fonları almasına rağmen, bu fonların nerede ve ne amaçla kullanıldığına dair kamuoyuna yeterince bilgi verilmemesi, eleştirilerin odağında yer alıyor. Bu fonların şeffaf bir şekilde değerlendirilip değerlendirilmediği ve topluma ne tür somut faydalar sağladığı konusunda kamuoyunun daha fazla bilgilendirilmesi gerektiği düşünülüyor. Zira, AB fonlarının kullanımının, belirli gruplar ya da bireylerin çıkarları doğrultusunda mı, yoksa gerçekten toplumsal faydaya mı hizmet ettiği hala cevaplanmayı bekleyen önemli sorular arasında yer alıyor.