Medya–İktidar İlişkilerinde “İğne” Tartışması Derinleşiyor

AKP’li siyasetçilerin ekranlardan geri çekilmesiyle oluşan boşluğun gazeteciler tarafından doldurulduğu tartışması, Hürriyet yazarı Hande Fırat’ın çıkışıyla alevlenirken, Cem Küçük’ün ardından Sabah yazarı Hilal Kaplan’ın yanıtı iktidara yakın medya içindeki güç ilişkilerini ve kırılgan dengeleri görünür kıldı.

Tartışmanın Çıkış Noktası: “Gazeteci Parti Sözcüsüne Dönüşüyor”

Tartışma, Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat’ın 23 ve 25 Aralık tarihlerinde yayımlanan yazılarıyla başladı. Fırat, AKP’li siyasetçilerin televizyon programlarına çıkmaktan ve kamusal alanda doğrudan açıklama yapmaktan kaçındığını, bu boşluğun ise bazı gazeteciler tarafından doldurulduğunu savundu. Bu durumu “Gazeteci siyasi parti sözcüsüne dönüyor” sözleriyle tanımlayan Fırat, siyaset–medya ilişkisindeki rol karmaşasına dikkat çekti.

Fırat’ın “Şimdi iğneyi batırma zamanı” başlıklı yazıları, özellikle iktidara yakın medya çevrelerinde rahatsızlık yarattı ve tartışmanın kısa sürede kişisel polemiklere evrilmesine zemin hazırladı.

Cem Küçük’ten Sert Tepki: Hedef Alınan Gazeteciler

Fırat’a ilk yanıt, TGRT programcısı ve Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük’ten geldi. Küçük, Fırat’ın eleştirilerinin kendisini hedef aldığını öne sürerek, yazıların ima ettiği “parti sözcülüğü” rolünü reddetti. Tartışmayı kişisel bir savunma zeminine çeken Küçük’ün açıklamaları, iktidara yakın medya içindeki hassas konumların ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Hilal Kaplan Tartışmaya Dahil Oldu: “İğne Yanlış Yere Batırılıyor”

Cem Küçük’ün ardından Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan da tartışmaya katıldı. Kaplan, Hande Fırat’ın yazılarına doğrudan atıfla kaleme aldığı “İğneyi batıralım” başlıklı yazısında, eleştirilerin yönünün hatalı olduğunu savundu. Kaplan, “İğne batırılacaksa gerçekten acıtacak yere batırılsın” diyerek tartışmayı yalnızca gazetecilerin ideolojik konumları üzerinden yürütmenin eksik ve yüzeysel olduğunu ileri sürdü.

Kaplan yazısında, AKP’yi açık biçimde savunan yorumcuların hem iktidar çevreleri hem de muhalif kesimler tarafından hedef alındığını, buna karşılık “herkesle mesafesini koruduğunu” iddia eden gazetecilerin siyasetle daha ayrıcalıklı ilişkiler kurabildiğini öne sürdü.

“Tarafsızlık Konforu” Eleştirisi Ve Medya Gücü

Kaplan’ın en dikkat çekici vurgusu, medya içindeki görünmez hiyerarşilere ilişkin oldu. Batı’daki siyaset–medya ilişkilerinin “steril bir vitrin” gibi sunulduğunu belirten Kaplan, Türkiye’deki güç ilişkilerinin bu çerçeveyle yargılanmasının kolaycılık olduğunu savundu. Asıl sorunun, “kimin hangi bedelleri ödeyerek konuştuğu, kimin ise tarafsızlık konforu içinde her kapıyı açabildiği” olduğunu ifade etti.

Bu yaklaşım, tartışmayı kişisel polemiklerin ötesine taşıyarak, iktidar medyasında dokunulmazlık ve harcanabilirlik ayrımının varlığına dair daha derin bir sorgulamayı beraberinde getirdi.

Siyasetin Geri Çekilişi, Yorumcuların Yükselişi

Kaplan ayrıca, AKP’li siyasetçilerin önemli bir bölümünün televizyon programlarına katılmaktan ve hatta sosyal medyada açıklama yapmaktan imtina ettiğini vurguladı. “Çoğu kritik meselede televizyona çıkmayı bırakın, sosyal medya paylaşımı yapmaktan bile kaçınan bir kesim var” diyen Kaplan, siyaset yorumcularının bu denli görünür hale gelmesinin temel nedeninin de bu yokluk olduğunu savundu.

Bu tespit, Fırat’ın başlangıçtaki eleştirisiyle dolaylı bir kesişim yaratırken, iktidar cephesinde siyasal sorumluluğun giderek medya figürlerine devredildiği tartışmasını güçlendirdi.

İktidar Medyasında Açık Çatlaklar

Karşılıklı suçlamalar ve üstü kapalı ithamlar, iktidara yakın medya yapısının yekpare olmadığına işaret ediyor. Gazeteciler arasındaki bu polemik, yalnızca bireysel çıkışlar olarak değil, medya içindeki güç mücadelelerinin ve pozisyon savaşlarının dışavurumu olarak okunuyor.

Gözlemcilere göre, Cem Küçük ve Hilal Kaplan’ın açıklamaları, uzun süredir perde arkasında süren gerilimlerin kamusal alana taşındığını gösteriyor. Bu durum, önümüzdeki günlerde medya–siyaset ilişkilerine dair daha sert ifşaların ve yeni polemiklerin kapısını aralayabilir.