Kime sorarsanız korkma sönmez, memleketini seviyor, devleti için çalışıyor.
Döven, dövülen, vuran vurulan, hırlı hırsız, katil… Siyasiler, cami hocası, futbolcu, dopingli halterci, şarkıcı, söz yazarı, kemancısı zurnacı hepsi memleketini seviyor devleti için çalışıyor.
Donsuz çocuklar, doğru çalışkan biraz sıska ama memleketini seviyor, devleti için mendil satıyor.
Banka hortumlayanlar, malı götürenler onlar da memleketi seviyor, devlet için çalışıyorlar. Sokağa tüküren de, denizi kirleten de memleketi seviyor, devleti için çalışıyor. Yerin altını üstünü zehir edenleri de unutmayın.
En çok siyasiler, bürokratlar, polisler, askerler seviyor memleketi, en çok onlar çalışıyor devleti için canla başla…
Polisler boşuna mı cop sallıyor sanıyorsunuz. Memleket sevgisinden, devlete hizmet olsun da ne olursa olsun.
Memleket sevgisi bayrak sallamak, maçlarda küfür etmek midir, sokakta adam dövmek, linç etmeye çalışmak mıdır ve sorulduğunda “Ben insanlarımızı seviyorum, yediden yetmişe dağdaki, bayırdaki, şehirdeki kardeşimdir” demek midir?
Allah Allah, takke tarak, sarık saçak, tesettür turban, korkma sönmez memleketi seviyorlar. Dualarla, tekbirlerle yürümek midir memleket sevgisi?
Gün yetmez aylar gerek saymaya, ben bıraktım, işiniz yoksa birazda siz sayın.
Ne tuhaf değil mi?
Saymakla bitmiyor.
Bu kadar memleketini seven, devleti için çalışan olmasına rağmen memleketin hali de içler acısı.
Bir de bu kadar memleketini seven, devleti için çalışan olmasaydı ne yapardık bilmiyorum.
Geçen merak ettim, önüme gelene sordum.
Memleketini sevip kendi için çalışan var mıdır diye?
Bir Allahın kullu çıkıp da demedi “Ben memleketimi seviyorum kendime çalışıyorum” diye. Ama kaşlarını çatıp dövecek gibi bakanlar “Bu ne biçim soru?” diyen çok oldu. Neyse ki aklımdan zorum var sandılar da karışan eden olmadı.
Ayıp mıdır, günah mıdır memleketi sevip kendine çalışmak.
Hem devlet dediğiniz nedir, kimdir ki?
Kaç kez oturup yemek yediniz karşılıklı, kahve içip keyif yaptınız. Halinizi hatırınızı mı sordu. Onca bayram gördünüz, sevinçli günleriniz oldu, yaslar yaşadınız geldi mi ziyarete. Çocuğunuz oldu da göz aydınlığı mı diledi.
Çalışıp verdiğinizin karşılığını mı aldınız bir gün.
Şimdi aklıma geldi, sormasam çatlarım: Memleketi sevmek nasıl olur, nasıl bir şeydir. Elinizi sırtına götürüp babacan bir eda ile hafif incitmekten korkar gibi vurmak mıdır toprağa, yoksa dizinize oturtup çocuğunuzu okşar gibi parmaklarınızla saçlarını tarayarak şekil vermek midir dağına taşına?
Korkma sönmez, vatan millet Sakarya, pencerede bayraklar, ben memleketimi seviyorum dediniz de, nasıl seviyorsunuz onu anlamadım ben…
Bir ağaç diktiniz mi yeşil, bir deniz yüzdünüz mü mavi, bir çocuk sevdiniz mi gülen, bir yaşlı eli tutup yürüdünüz mü yorgun adımlarıyla.
Güvercinleri sevdiniz mi zeytin dalı taşıyan.
Çalışıp ürettiniz, taş üstüne taş koydunuz mu hiç?
- Huzurun Bedeli: Mutluluğun Sahiciliği Üzerine… - 23 Şubat 2025
- Putin Modeli: Kontrollü Muhalefet Senaryosu - 17 Şubat 2025
- Başpınar’da Yanan Ateş: Çarkları Durduran Eller - 17 Şubat 2025