İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’ın kısa süre içinde nükleer silaha sahip olabileceğini öne sürerek, Tahran’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak uluslararası güvenlik ve Ortadoğu uzmanı Cornelius Adebahr, bu iddiaların gerçeği tam olarak yansıtmadığı uyarısında bulunuyor. FOCUS Online’a konuşan Adebahr, İran’ın şu ana dek bir atom bombası üretme yönünde kesin bir karar almadığını ve bu tehdidin sanıldığı kadar akut olmadığını belirtti.
“Tehdit Gerçekten Bu Kadar Yakın mı?”
Mart 2025’te yayımlanan bir Amerikan istihbarat raporuna dikkat çeken Adebahr, “İran’ın henüz bir nükleer bomba üretme kararı aldığına dair somut bir bulgu yok” dedi. İran’ın, uranyum zenginleştirme ve fırlatma sistemleri gibi teknik altyapı yatırımlarıyla nükleer silah geliştirme kabiliyetini elinde tutmaya çalıştığını belirten uzman, bu yaklaşımın daha çok stratejik caydırıcılık amacı taşıdığını vurguladı.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, İran’ın “birkaç ay ya da belki bir yıl” içinde nükleer silaha ulaşabileceğine dair açıklamalarının da spekülatif olduğunu dile getiren Adebahr, İsrail’in askeri operasyonlarını “gerçek ve akut bir tehditten ziyade” öngörüye dayalı bir hamle olarak değerlendirdi.
“Nükleer Caydırıcılık, Kullanımdan Daha Etkili”
Adebahr, İran’ın eline nükleer silah geçirmesi durumunda bunun aktif kullanımından ziyade caydırıcılık işlevi göreceğini belirterek, “Nükleer silahlar çoğunlukla kullanılmak için değil, tehdit oluşturmak için geliştirilir. Aktif kullanım, yaygın nükleer doktrinle çelişir” dedi.
Ancak İslam Cumhuriyeti’nin mevcut siyasi yapısı nedeniyle bu silahları gerçekten kullanıp kullanmayacağı sorusunun tümüyle göz ardı edilemeyeceğini de ekledi. “Böyle bir rejimin atom bombasını gerçekten kullanacağına dair mutlak bir güven olamaz; bu düşük olasılıklı ama ciddi bir endişe kaynağıdır” diye konuştu.
“İsrail’in Saldırıları Ters Etki Yaratabilir”
Tahran’daki düşünce yapısının, İsrail saldırılarının ardından yeniden şekillenmiş olabileceğini belirten Adebahr, “Şu anda İran’da şu tür hesaplar yapılıyor olabilir: Eğer atom bombamız olsaydı, İsrail bu saldırıları yapamazdı” değerlendirmesini yaptı.
Bu düşünce tarzının Tahran’ı nükleer silah üretme yönünde daha ciddi adımlar atmaya sevk edebileceğine işaret eden uzman, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerin de benzer adımlar atabileceğini söyledi: “Suudi Arabistan, İran bomba geliştirirse biz de geliştiririz diyor. Türkiye de benzer beyanlarda bulundu.”
Nükleer Domino Etkisi: Sadece İran Sorunu Değil
İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarının, İran’ın nükleer altyapısına ciddi zarar verse bile, nükleer bilgi birikimini ortadan kaldıramayacağını belirten Adebahr, “Natanz gibi tesisler yok edilebilir ama nükleer kabiliyete dair bilgi bombalanarak yok edilemez” dedi. Teknik engellemeler yalnızca gecikmelere yol açabilir; kalıcı engelleme ise neredeyse imkânsız.
Buna bağlı olarak Adebahr, Ortadoğu’daki nükleer silahlanma yarışının engellenememesi halinde, küresel ölçekte nükleer silahların yayılmasını önlemeye yönelik rejimin sarsılabileceği uyarısında bulundu.
Batı’ya Uyarı: “Yanlış Adım, Bölgesel Krizi Derinleştirir”
Adebahr’a göre Batı’nın ve özellikle İsrail’in saldırgan nükleer önleyici politikaları, İran’ı ve diğer ülkeleri nükleer silah edinmeye teşvik eden ters etki yaratabilir. “Ortadoğu’da yaşanacak bir nükleer domino etkisi, yalnızca bölgeyi değil, küresel güvenlik mimarisini de tehdit eder” diyen Adebahr, diplomatik çözümlerin, güven artırıcı önlemlerin ve nükleer silahsızlanma çabalarının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Uzmanların uyarıları, İran’a yönelik askeri operasyonların sadece anlık krizleri tetiklemekle kalmayıp, uzun vadede daha geniş çaplı ve kalıcı bir nükleer tehdit ortamı yaratabileceğini ortaya koyuyor.
- CHP’li Asu Kaya’dan “Komşu Anne” Projesine Tepki: Çocuk Bakımı Devlete Ait Sorumluluk - 26 Ağustos 2025
- CHP’li Kara: Çocuk Sağlığı, İktidarın Önceliği Olmalı - 26 Ağustos 2025
- Gazze’de Saldırılar 246 Gazeteciyi Hayattan Kopardı - 26 Ağustos 2025