İngiltere ve ABD’nin HTŞ ile Teması: Geçmişe Dayanan Bir İlişkinin İzleri mi?

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İngiliz hükümetinin Suriye’de faaliyet gösteren Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ile diplomatik temas kurduğunu açıkladı. BBC’nin haberine göre Lammy, HTŞ’nin hâlâ İngiltere’nin yasaklı terör örgütleri listesinde olduğunu ancak diplomatik ve istihbarata dayalı kanallarla gerektiğinde iletişim kurduklarını belirtti. Bu açıklama, İngiltere ve ABD’nin Suriye’deki iç savaşa dair yaklaşımlarında yeni bir dönem mi başladığı, yoksa zaten süregelen bir ilişkinin mi ifşa olduğu sorusunu gündeme getiriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise kısa süre önce, Washington’un HTŞ ile doğrudan temas kurduğunu açıklamıştı. Her iki ülkenin bu açıklamaları, ilişkilerin geçmişine dair soru işaretlerini artırıyor. HTŞ’nin elindeki gelişmiş silahlar, mühimmat ve dron teknolojisi göz önüne alındığında, bu temasların yeni olmadığı yönünde güçlü bir izlenim oluşuyor.

Diplomatik Temasın Amacı

Lammy, İngiltere’nin Suriye’de temsili ve kapsayıcı bir hükümet kurulmasını, kimyasal silahların güvence altına alınmasını ve şiddetin sona ermesini istediğini belirtti. Ancak bu diplomatik temasın örgütün meşruiyet kazanması anlamına gelmediğinin altını çizdi. “Onları eylemlerine göre yargılayacağız,” diyen Lammy, HTŞ’nin El Kaide kökenine atıfta bulunarak grubun geçmişteki faaliyetlerinden duyulan endişeyi dile getirdi.

Buna rağmen İngiltere’nin, HTŞ’nin gelecekte yasaklı terör örgütleri listesinden çıkarılması ihtimalini tamamen dışlamadığı anlaşılıyor. Lammy, bu konuda net bir yorum yapmazken, İngiltere’nin diplomatik ve istihbarat kanallarını kullanarak Suriye’deki durumla başa çıkmaya çalıştığını söyledi.

HTŞ’nin Güçlenmesi ve İlişkilerin Olası Geçmişi

HTŞ’nin Suriye içindeki hızlı yükselişi, özellikle gelişmiş silahlar ve dronlarla donatılmış olması, Batılı ülkelerle olan olası geçmiş ilişkilerini gündeme getiriyor. ABD ve İngiltere’nin şimdiye kadar bu ilişkiyi açıkça dile getirmemesi, HTŞ’ye sağlanan dolaylı desteğin ya da müdahale stratejilerinin uzun süredir devam ettiğini düşündürüyor. HTŞ’nin elindeki askeri ekipmanların kaynağı hâlâ net değil, ancak bu durum Suriye’deki vekalet savaşlarının dinamiklerini de gözler önüne seriyor.

İngiltere ve ABD’nin Bölgedeki Çıkarları

Hem İngiltere hem de ABD, Esad rejiminin zayıflatılmasını stratejik bir hedef olarak görüyor. İngiltere, Şam’daki büyükelçiliğini 2013 yılında kapatarak Esad rejimiyle diplomatik bağlarını kesmişti. Ancak, Ürdün’de düzenlenen son toplantıda, İngiltere’nin Suriye’ye yönelik insani yardım paketini duyurması, bölgede yeni bir denge kurma çabasını da ortaya koyuyor. Bu kapsamda İngiltere, Suriye içinde 30 milyon sterlinlik bir yardım yaparken, Lübnan ve Ürdün’deki mülteci programlarına da toplam 20 milyon sterlinlik fon sağladı.

HTŞ’nin Yönetimi Altındaki Endişeler

HTŞ’nin dinci kimliği ve El Kaide geçmişi, Suriye ve komşu ülkelerdeki dini azınlıklar için ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. HTŞ’nin kontrol ettiği bölgelerde, radikal grupların baskıcı uygulamalarını hayata geçirebileceği yönündeki korkular artıyor. İngiltere ve ABD’nin HTŞ ile temas kurması, örgütün uluslararası meşruiyet kazanmaya başladığı bir süreç olarak değerlendirilebilir. Ancak bu durum, bölgesel istikrar açısından yeni riskler doğurabilir.

Geçmiş ve Gelecek: Bir Strateji mi, Zorunluluk mu?

İngiltere ve ABD’nin HTŞ ile olan ilişkisini açıkça dile getirmesi, bu temasların geçmişteki bir stratejiye dayandığını düşündürüyor. HTŞ’nin sahip olduğu teknolojik ve askeri kapasite, Suriye’deki iç savaşın yalnızca bir iç dinamik değil, aynı zamanda bir vekalet savaşı olduğunu da gösteriyor. Ancak bu ilişkilerin geleceği ve HTŞ’nin Suriye’deki rolü, hem Batı’nın hem de bölge ülkelerinin politika tercihlerini belirleyecek kritik bir unsur olmaya devam edecek.