İmamoğlu’na Uygulanan Tecrit: Hukukun Çöküşü ve Demokratik İlkenin İhlali

Henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamasına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik hukuksuzluk zinciri her geçen gün genişliyor. Gizli tanık ifadeleriyle başlatılan süreç, sabaha karşı yapılan gözaltıyla başladı, delilsiz tutuklamayla devam etti. Şimdi ise ziyaret taleplerine dahi yanıt verilmemesi ve İmamoğlu’nun kamusal alandaki görünürlüğünün yasaklanmasıyla yeni bir boyuta ulaştı: Görsel, fiziksel ve siyasal bir tecrit.

Ziyaret Talepleri Sessizlikle Reddediliyor

Cumhuriyet gazetesinden Engin Deniz İpek’in haberine göre, aralarında İBB Başkanvekili Nuri Aslan, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve çeşitli belediye başkanlarının da bulunduğu birçok siyasetçi, Silivri Cezaevi’nde tutulan İmamoğlu’nu ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Ancak bu yasal taleplere iki haftadır herhangi bir yanıt verilmedi.

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, CHP’nin Silivri Cezaevi önünde düzenlediği mitingde durumu şöyle özetledi:

“Başkanımıza çok yakın bir yerdeyiz ama görüşemiyoruz. Özellikle belediye başkanlarına görüş engeli getirildi, bu yüzden kendisiyle görüşmekte zorlanıyoruz.”

Görsel Sansürle Kamusal Hafıza da Silinmek İsteniyor

Ziyaret taleplerine yanıt vermeyen Adalet Bakanlığı, yetkisi dışında bir başka yasaklama hamlesine daha imza attı. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Ekrem İmamoğlu’nun afişlerinin, ses kayıtlarının ve görsellerinin kamusal alanda kullanımına dair resmi bir yasak getirildi. Ceza hukukçularının açıkça belirttiği üzere, savcılığın böyle bir yetkisi bulunmamasına rağmen bu talimat, polis marifetiyle uygulamaya sokuldu. Meydanlara, billboardlara, belediye etkinlik alanlarına asılmış İmamoğlu afişleri emniyet güçleri tarafından toplatıldı. Hukuken dayanağı olmayan bu yasak, fiili bir sansür operasyonu haline getirildi.

Ceza Hukukçuları: “Bu Emrin Hiçbir Hukuki Temeli Yok”

Konuyu değerlendiren ceza hukukçuları, cumhuriyet başsavcılıklarının kamusal alandaki görsellerin yasaklanması yönünde tek taraflı karar alma yetkisinin olmadığını vurguluyor. İdari veya yargısal bir karar olmadan uygulanan bu tür sansürlerin açıkça hukuka aykırı olduğunu belirten hukukçular, savcılık talimatıyla afiş toplatılmasının “kanunsuz emir” kapsamında değerlendirileceğini ifade ediyor. Ancak emniyet birimleri, bu talimatı harfiyen yerine getirerek, İmamoğlu’nun ismini ve yüzünü kamuoyundan silme çabasına ortak oluyor.

Seçilmiş Bir Belediye Başkanına Karşı Görülmemiş Bir Tecrit Politikası

Ekrem İmamoğlu’na karşı yürütülen bu çok katmanlı operasyon artık yalnızca yargı süreçleriyle değil, siyasi ve sembolik araçlarla da sürdürülüyor. Bir yandan kamuoyu ile teması kesiliyor; diğer yandan siyasal varlığı, afişleri ve sesi toplumsal mekândan siliniyor. Bu sadece bir kişiyi değil, ona oy veren milyonları cezalandırma anlamı taşıyor.

İmamoğlu’na dönük bu uygulamaların amacı artık gizlenmiyor: Seçilmiş bir siyasi figürün yalnızca yargılanması değil, tamamen etkisizleştirilmesi, hafızadan silinmesi hedefleniyor. Ancak kamuoyu, bu uygulamaların yalnızca İmamoğlu’na değil, halkın iradesine ve demokrasiye yöneldiğinin farkında.

Hukuk Mu, Keyfilik Mi?

Ziyaret hakkı engellenen, afişleri yasaklanan, ses kayıtları bile hedef alınan bir siyasetçiye karşı yürütülen bu sürecin adı hukuk değil, keyfi cezalandırmadır. Türkiye’de seçilmiş bir belediye başkanına karşı yürütülen bu operasyonun boyutları artık yalnızca hukuku değil, demokrasinin asgari değerlerini dahi tehdit eder hale gelmiştir.

Artık mesele, bir şahsın değil; halkın oyunun, seçme hakkının ve anayasal düzenin savunusudur.