BirGün Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında İlhan Cinanher, Türkiye’de anayasa tartışmalarının arka planını ve AKP’nin bu süreci nasıl yönettiğini kapsamlı biçimde ele aldı.
Türkiye’nin siyasal gündemini son günlerde üç ana başlığın belirlediğini ifade eden İlhan Cinanher, bunları şöyle sıralıyor: 19 Mart’ta yaşanan ve muhalefetin “darbe” olarak nitelendirdiği süreç, AKP-MHP ittifakı ile Abdullah Öcalan etrafında şekillenen ve adı konulamayan bir “çözüm süreci”, ve nihayetinde anayasa tartışmaları. Cinanher’e göre bu üç gündem başlığı aslında aynı yerde kesişiyor: Erdoğan’ın yerel yönetimlere ilişkin “kayyum sistemini kaldırma” bahanesiyle başlattığı anayasa sinyali ve bu süreci, Kürt meselesi ve genel sağ ideolojinin anayasayla olan kadim problemiyle harmanlama çabası.
Cinanher, bu süreci şöyle özetliyor:
“AKP genelde herhangi bir kurumu ele geçirmek, dönüştürmek istediğinde önce o kurumu felç edip çalışamaz hale getiriyor, sonra da ‘görüyorsunuz, değiştirmemiz gerekiyor’ diyor. Anayasa tartışmasında da daha özgürlükçü bir hedef gösterip daha baskıcı bir sonuç elde etti daha önce de.”
Anayasayı Kim, Nasıl Yapar?
Cinanher, tartışmaları sadece içerikle değil, anayasanın nasıl yapıldığıyla da ilişkilendirmek gerektiğini vurguluyor. Ona göre anayasa, yalnızca devletin teşkilat yapısını belirleyen teknik bir metin değil; aynı zamanda hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir toplumsal sözleşmedir. Ancak bu sözleşmenin meşruiyeti, katılımcılığı ve temsil kabiliyeti olmadan, ortaya çıkacak metin ezilen kesimlerin lehine sonuç üretmeyecektir:
“Anayasalar barış, demokrasi, özgürlük isteyen toplumsal yapıların katılmadığı geniş bir seferberlik olmadan yapılırsa çıkan sözleşmeden ezilen kesimler lehine bir sonuç elde edilemeyecektir.”
Bu noktada Şili örneğini hatırlatıyor Cinanher. Şili’de anayasa yapımı sürecinin katılımcı, toplumsal kesimlere açık bir şekilde yürütüldüğünü, her ne kadar sonuç başarısız olsa da yöntemin örnek alınabilir olduğunu belirtiyor.
“AKP’nin Getireceği Anayasa Mevcut Pratiklere Yasal Zemin Kazandırma Amacı Taşır”
Yazar, Erdoğan’ın “Sarayda 10 kişilik bir hukukçu grubu çalışmaya başladı” açıklamasını hatırlatarak, anayasa metninin meclis dışı, halktan kopuk bir yapı tarafından şekillendirildiğine dikkat çekiyor. Asıl hedefin ise mevcut fiilî durumu anayasal güvenceye almak olduğunun altını çiziyor:
“AKP’nin yapacağı anayasa, her şeyden önce mevcut pratiğin hukuki güvence altına alındığı bir metin olacak. Mevcut pratik neyse ona uygun bir anayasa yapmak isteyecekler. Dolayısıyla anayasadan özgürlük beklemek hayal olacaktır.”
Bu bağlamda Cinanher, anayasa değişikliği tartışmasının bir tuzak olduğunu düşünüyor. Özellikle ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı gibi temel özgürlüklerin zaten mevcut anayasada yer aldığını ancak fiilen ortadan kaldırıldığını hatırlatarak, metnin değil mücadelenin esas olduğunu vurguluyor.
Askeri Anayasa Söylemi: Gerçekten Sivil Bir Talep mi?
AKP’nin “1982 Anayasası bir darbe anayasasıdır” argümanını eleştiren Cinanher, bu söylemin bir meşrulaştırma aracı olduğunu, oysa 20’ye yakın değişikliğin neredeyse tamamının AKP döneminde gerçekleştiğini ifade ediyor:
“Bu başlı başına bir yalandır çünkü bu anayasa yirmi defa değiştirildi, tümü de AKP zamanındaydı. Her yapılan değişiklik yaşanabilir bir Türkiye idealinden bizi daha fazla uzaklaştırdı.”
Ayrıca anayasa yapımını asker-sivil dikotomisine indirgemeyi de yanlış bulan yazar, meseleye daha yapısal bir yerden bakılması gerektiğini savunuyor. Anayasaların altyapı kurumları, üretim ilişkileri ve siyasal mücadele koşullarından bağımsız bir şekilde oluşamayacağını vurguluyor.
Anayasa Tartışmasının Arka Planında Yatan Hedefler
İlhan Cinanher’e göre AKP’nin öncelikli hedefi, fiilî başkanlık rejimini kurumsallaştırmak. Bunu yaparken ise kamuoyuna “barış” ve “darbe anayasasından kurtulma” gibi söylemler sunarak meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak yaklaşmakta olan anayasa değişikliği süreciyle hedeflenen şey; LGBTİ+ haklarına saldırı, tek adam rejimini kalıcılaştırma ve yürütmenin denetlenmesini sağlayan fren mekanizmalarının ortadan kaldırılması.
“Anayasa tartışmasında ilk gündemlerinden biri LGBTİ haklarına saldırı olacak. İkincisi, tek adam rejimini kalıcılaştırmak ve direnç noktalarını ortadan kaldırmak.”
Peki Ne Yapmalı?
Cinanher’in çağrısı, bu tartışmaları AKP’nin masasından değil, mücadele alanlarından yürütmek yönünde. Anayasa meselesini toplumsallaştırmak, farklı toplumsal kesimlerin taleplerini görünür kılmak ve yeni nesil gençliğin siyasallaşma süreçlerine entegre etmek gerektiğini savunuyor.
“Bu tartışmalarla bağdaştırabileceğimiz birtakım teorik tutamaklar bu gençliğin siyasallaşmasının önünü açıp birleştirebilir. Öteki türlü tüm dünyada olduğu gibi küçücük dokunuşla Nazilere dönüşebilecek potansiyelin önüne geçilemeyebilir.”
İlhan Cinanher’in yazısı, anayasa tartışmalarına sadece hukuki değil, sosyolojik ve siyasal bir perspektifle yaklaşılması gerektiğini vurgulayan önemli bir metin. Özellikle 19 Mart süreci ve Kürt sorunu gibi başlıkların anayasa üzerinden çözülmeye çalışılması, meseleyi daha da karmaşık hale getiriyor. Cinanher, anayasa üzerinden yapılacak bir siyasal mücadele ile Türkiye’nin otoriterleşmesine karşı yeni bir direniş hattının kurulabileceğini savunuyor. Ancak bunun AKP ile yapılacak bir müzakere değil, halkın bizzat kendi sözünü söyleyeceği bir seferberlik ile mümkün olabileceğini hatırlatıyor.
Kaynak: İlhan Cinanher, “AKP ile Anayasa Tartışmak Mümkün Değil”, BirGün Gazetesi, köşe yazısı.