‘Hayır’a kadar dans!

Referandum süreci başlar başlamaz, bir birinden ilginç kampanyalarda başladı. Özellikle “Hayır” cephesinde bir birinden ilginç kampanyalar sosyal medya üzerinden  örgütlenmeye başlandı. Onlardan biri de, “Hayır”a kadar dans kampanyası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın masasında referandum için onay bekleyen Anayasa değişiklik paketine “Hayır” diyen “Hayır’lı Danslar”grubu, sayfada neden ‘Hayır’ dediklerini içeren videolar paylaşıyor. “Hayır’lı Danslar” üyeleri Banu Özbek, Koray Türkay ve Mehmet Ceyhan verecekleri ‘Hayır’ oyunun nedenlerini anlattı.

Dansı “sosyal bir uğraş” olarak nitelendiren salsa yapan dansçı Banu Özbek, referandumda neden ‘Hayır’ diyeceğini, “Bunun milyonlarca sebebi var. Ama tek bir cümle ile özetlemem gerekirse ‘tek adam rejimine ‘Hayır’ diyorum. Yüzyıllar öncesine dönmeye, krallığa, padişahlığa ve daha kötü bir rejime ‘Hayır’ diyorum” sözleriyle açıkladı.

‘KAYGILARIMIZI DANSLA ANLATTIK’

Bir rejim değişikliği ile herkesin hayatının kısıtlanacağını ancak kadınların daha fazla kısıtlanacağına vurgu yapan Özbek, “Biz kadınların hayatı inanılmaz derecede zorlaşacak. Bunun örneklerini komşularımızda, çok yakın tarihte gördük. En iyi bildiğimiz örnek İran’dır. Bugün kadınların erkeksiz araba bile kullanamadıkları, sokağa çıkamadıkları, hatta kamçılandıkları, cezalarının sokak ortasında verildiğini biliyoruz. Dolayısı ile biz komşu ülkelerin yaşadıklarını ve tarihi irdelediğimiz zaman bunun bize çok uzak olmadığını görüyoruz” diyerek ülkedeki sıkıntıyı bu şekli ile gördüğünü belirtti.

Dansta neden ‘Hayır’ ekibi kurduklarını da anlatan Özbek, “Dansta ‘Hayır’ı birlikte olabilmek, dans üzerinden bütün ülkeye çağrı yapabilmek ve isteklerimizi, korkularımızı ya da olacakları halka anlatıp bilinçlendirmek böyle bir yola başvurduk” dedi.

‘DANS ETME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ SAVUNACAĞIZ’

Dans ederken çok mutlu olduğunu ve her alanında aslında kendi ilgi alanı ile ilgilendirmesinin kendisini mutlu ettiğini dile getiren Özbek, “Dans özgürlüğümün elimden alınması gerçekten beni dehşete düşürüyor” dedi. Dışardan bakan insanların “Bu rejim değişikliğinin dansla ne alakası olabilir” sorusunu sorabileceklerine dikkat çeken Özbek, “Dans mı düşüneceğiz? Dans etme özgürlüğü bizim aklımıza gelecek en son şey olacak’ diyebilirler. Ama tam da bu noktada şunu belirtmek istiyorum. Dans edilebilen bir ülkede zaten temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmış demektir. Burada hareket ile dans etme özgürlüğümüzü sonuna kadar savunmaya çalışacağız” dedi.

Yaklaşık 30 yıldır dans ile uğraşan dansçı Mehmet Ceyhan ise, dansın kendisi için “Aynı acı gibi dini, dili, rengi, cinsiyeti, ırkı yoktur. Dans evrensel bir dildir. İkinci dünya savaşından sonra ilk defa siyahlar ile beyazlar dans etmişler. Dansın böyle birleştirici, evrensel bir gücü vardır” diye tanımladı.

Yaklaşık 20 yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şiir okuduğu için cezaevine girdiğini, o zaman sokağa çıktığını ve bunun nasıl bir şey olduğunu sorduğunu belirten Ceyhan, “Şimdi bakıyoruz, o zaman mağdur olan kişi, bugün yine başkalarını mağdur edip, kendi isteği üzerinden bir şeyleri dikte etmeye çalıştığı için ‘Hayır’ diyoruz” dedi.

‘HAYIR’A ÇAĞRI

“Dans aynı zamanda bir karşı duruştur, direnmektir” diyen Ceyhan, şöyle devam etti: “İnsanlar neye ‘Evet’ neye ‘Hayır’ diyeceklerini bilmediklerini söylüyorlar. Anayasa görüşmeleri sırasında insanlara anlatılmaması için ellerinden gelen her şeyi yaptı iktidar. Dolayısı ile insanlar bu 18 maddenin ne olduğuna bir açıp kabataslak okusalar zaten ‘Hayır’ diyecekler. Herkes geleceği, çocukları için açıp bunlara baksın. Birde insanlar ‘Hayır’ demeye korkmasın istiyorum.”

‘HESAPLAŞMAK İSTİYORUZ’

2000 yılından beri dans ile uğrasan Dansçı Koray Türkay da, dansın politik olduğunu söyledi. Türkay, “Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bir nevi kanuna karşı meydan okuma, bir kurtuluş mücadelesi olarak ifade edilebilir. 14 yıldır iktidarın yaşattıkları ortada. Neden ‘Hayır’ dediğimize dair binlerce sebep ortaya konulabilir. Ama kısaca karanlığa, insanların ufku, vicdanını, erdemini ortadan kaldırmaya yönelik bu saldırıya karşı ‘Hayır’ diyoruz. 14 yıllık bu karanlığın tamamı ile ortadan kalkması ve bu iktidarın, bu zihniyettin son bulması için ‘Hayır’ diyorum” dedi.

Laikliğin en başta aslında kadınların meselesi olduğunu dile getiren Türkay, “Erkekleri de elbette ki ilgilendiriyor ama kadınlar için var olma meselesidir. Öncelikle kadınların bu meselede en önde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de hayata geçilmeye çalışılan karanlık tablonun hedefi kadınlar… Bu bakımı ile kadınlar çekimser olmamalı, sesini haykıra bilmelidir” diye konuştu. (DİHABER)