Foreign Policy: ErdoÄŸan, Türkiye’yi Çin’in müşterilerinden birine dönüştürüyor

Amerikan Foreign Policy dergisi, Türkiye’nin Çin’le ticari iliÅŸkilerinin nasıl geliÅŸtiÄŸini kaleme alan “ErdoÄŸan Türkiye’yi Çin’in müşterisi olan bir devlete dönüştürüyor” adlı bir makale yayımladı.
Makalede CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın eskiden Sincan’daki Müslüman Uygur Türklerine yönelik ağır insan hakları ihlâlleri içeren politikaları nedeniyle Çin’i yüksek sesle eleÅŸtirdiÄŸi ve Türkiye’nin Uygur Türkleri için sığınılacak bir liman haline geldiÄŸi hatırlatılıyor:
“Sonra birden bire, beklenmeyen bir sapma yaÅŸandı. 2016’da Türkiye, 2001’den beri Türkiye’de yaÅŸayan, önde gelen Uygur aktivistlerinden Abdülkadir Yapcan’ı tutuklayarak ülkeden çıkardı. 2017’de de Türkiye ve Çin, gerçekleÅŸtirilen eylem taraf ülkelerden sadece birinde suç olarak kabul edilse bile suçluların iade edilmesini öngören bir anlaÅŸma imzaladı. 2019’dan bu yana Türkiye yüzlerce Uygur’u tutuklayarak geri gönderme merkezlerine gönderdi. ErdoÄŸan’ın bu konudaki ifadeleri de daha diplomatik olmaya baÅŸladı, hükümete yakın medyanın da Uygur sorununu ele alan haberlerinin dili deÄŸiÅŸti.”
Foreign Policy, Uygur Türkleriyle ilgili Türkiye’nin politikasındaki deÄŸiÅŸimi, Türkiye’deki ekonomik krize baÄŸlıyor. Makalede, Ankara’nın “geride kalan birkaç müttefikiyle birlikte Çin’den de medet umduÄŸu ve bu sebeple Çin’in taleplerine uyum saÄŸlamak durumudna kaldığı” belirtiliyor.
Ekonominin yabancı yatırımcının çekilmesi, koronavirüs salgını ve daha az turist gelmesi gibi sebeplerle daha da kötüye gittiÄŸi yazılan makalede, “Bir zamanlar bölgede demokrasi ve yükselen ekonomi modeli olarak görülen ülke, artık Liberal Demokrasi İndeks’ine göre batı demorkasilerri yerine Çin’e daha yakın otoriter bir yönetim” ifadelerine yer veriliyor.
Çin’in geniÅŸleme istediÄŸi ErdoÄŸan için ‘hayat kurtarıcı‘
Böyle bir ortamda Çin’in Batı Asya ve Avrupa’ya geniÅŸleme isteÄŸinin ErdoÄŸan için “hayat kurtarıcı” olduÄŸu belirtilen yazı, 2016’dan bu yana iki ülkenin saÄŸlık ve nükleer enerji iÅŸbirliÄŸini de içeren 10 farklı anlaÅŸma imzaladığını hatırlatıyor:
“Çin ÅŸu an Rusya’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük ithalat ortağı. 2016-2019 yılları arasında Çin, Türkiye’ye 3 milyar dolarlık yatırım yaptı; bir yıl içinde bu rakamı ikiye katlamayı planlıyor. Çin’den gelen nakit akışı ErdoÄŸan için hayat kurtarıcı oldu ve kritik anlarda CumhurbaÅŸkanı’nın elini güçlendirdi. 2018’de Türk Lirası yüzde 40’tan fazla deÄŸer kaybettiÄŸinde, devlete ait Çin Endüstri ve Ticaret Bankası, Türk hükümetine enerji ve ulaşım projeleri kapsamında 3.6 milyar dolarlık kredi saÄŸladı. Haziran 2019’da, İstanbul’da seçimler yenilenirken Çin Merkez Bankası, iki ülkenin merkez bankaları arasında 2012’de yenilenen swap anlaÅŸması kapsamında 1 milyar dolarlık nakit akışı saÄŸladı. Bu yıl da TL deÄŸer kaybederken ve ülke salgının olumsuz etkileriyle mücadele ederken, Haziran ayında Çin yeniden devreye girdi ve Türk ÅŸirketlerin ticaret ödemeleri için Çin Yeni kullanmasına izin verdi.”
Çin’in yeni ipek yolu ismi verilen KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi’ne (BRI) de makalesinde yer veren Foreign Policy, bu proje kapsamında Türkiye’ye daha fazla nakit akışı saÄŸlanırken Çin’in de bir elini Akdeniz’e uzatabildiÄŸini yazıyor. Türkiye’de Kars’tan yola çıkarak Tiflis, Bakü ve Hazar Denizi üzerinden Çin’e ulaÅŸan demiryolunun ve Çin’in yüzde 65’ine sahip olduÄŸu İstanbul’daki Kumport konteyner terminalinin bu kapsamda önemli olduÄŸu belirtiliyor.
‘Çin’in KuÅŸak ve Yol Projesi kapsamında Türkiye’ye milyarlarca dolar nakit para transferi yapıldı‘
ErdoÄŸan’ın “mega projelerini de Çin’in desteklediÄŸi” belirtilen makalede, 3. boÄŸaz köprüsü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51’inin Ocak 2020’de Çinli bir konsorsiyum tarafından satın alındığı bilgisine yer veriliyor.
BRI projesi sayesinde ErdoÄŸan’ın altyapı çalışmalarına ağırlık verdiÄŸi ve iç politikada elini güçlendirdiÄŸini yazan dergi, bu projelerde kullanılmak üzere Çin’in İhracat ve Kredi Sigorta Åžirketi’nin Türkiye’nin Varlık Fonu’na 5 milyar dolar aktardığı bilgisine yer veriyor.
Makalede, Türkiye’de enerji sektörünün de BRI projesi kapsamında Çin’den gelen nakit paradan yararlandığı hatırlatılıyor:
“Çin, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 3’ünü karşılaması planlanan Akdeniz’deki Hunutlu kömür santrali için 1,7 milyar dolar aktardı. Ankara, ülkedeki üçüncü nükleer santrali inÅŸa etmesi için Çin’in Devlet ükleer Güç Teknoloji Åžirketi’yle bir anlaÅŸma imzalamak üzere de görüşmeler yürütüyor.”
Gelişmiş silahların modelleri paylaşılıyor
Makalede, güvenlik ve askeri iÅŸbirliÄŸi alanında da “istihbarat ve siber savaşı” kapsayacak ÅŸekilde iki ülke arasında anlaÅŸmaların yürürlükte olduÄŸuna deÄŸiniliyor:
“Türkiye’nin Bora balistik füzesi, Çinli B-611 füzesi model alınarak 2017’de yapılmaya baÅŸladı ve 2019’da Türk ordusu bu füzeyi PKK’ya yönelik operasyonlarda kullanmaya baÅŸladı. Türkiye’nin 2018’deki Efes askeri tatbikatına da Çinli askeri yetkililer katılmıştı.”
Çin hükümeti ve ordusuyla baÄŸları sebebiyle ABD’de ulusal güvenlik tehdidi oluÅŸturduÄŸu kabul edilen Huawei’nin de Türk piyasasındaki payının 2017’den 2019’a kadar yüzde 3’ten yüzde 30’a çıktığına makalede dikkat çekiliyor:
“Bir diÄŸer Çin teknoloji ÅŸirketi ZTE de, 2016’da Türkiye’nin anahtar konumdaki telekomünikasyon araçları üreticisi NetaÅŸ’ın yüzde 48’ini satın aldı. NetaÅŸ, İstanbul Havalimanı’nın telekomünikasyon sistemleri ve ulusal saÄŸlık verilerinin dijitalleÅŸmesi gibi projeleri yürütüyor.”
‘ErdoÄŸan Çin’le iÅŸbirliÄŸi sayesinde IMF’ye gitmek zorunda kalmıyor‘
Åžu an için Çin ve Türkiye arasında artan iÅŸbirliÄŸinin “iki ülkenin de çıkarına olduÄŸu” belirtilen yazıda, Çin’in bir NATO üyesiyle böylesine geniÅŸ çaplı stratejik iliÅŸki geliÅŸtirebilmiÅŸ olmasının önemli olduÄŸuna deÄŸiniliyor:
“Türkiye ve ErdoÄŸan için, Çin, mega projeler için bu ekonomik ÅŸartlarda çaresizce ihtiyaç duyulan kaynakları saÄŸlıyor. Aynı derece önemli bir baÅŸka husus da; Çin’den gelen nakit para ErdoÄŸan’ın IMF gibi Batılı kurumlardan yardım istemesine gerek bırakmıyor. Çünkü Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kredi almak, ülkede bazı reformlar yapmasına ve ülke ekonomisi üzerindeki sınırsız kontrolünün kısıtlanmasına yol açar.
Türkiye ve Çin arasındaki yakınlaÅŸmanın diÄŸer bir sebebinin de Batılı ülkelerin “antidemokratik uygulamalar sebebiyle” sırayla çekildiÄŸi bu iki ülkenin, bölgelerinde pek fazla dostlarının kalmamasına baÄŸlayan makale, ÅŸu ifadelerle sona eriyor:
“İki ülke, ABD’nin hegemonyasına ve Batı’nın yarattığı kurumların oluÅŸturduÄŸu uluslararası düzene karşı gelme vizyonunu paylaşıyor. Bu stratejik ortaklıktan yara alan da Uygurlar ve muhalifler oluyor, zira bunların korunması için ekonomi ve büyümeyi birinci plana almayan demokratik kurum ve süreçler tarafından korunan hak ve özgürlüklerin bulunduÄŸu siyasi sistemlerin varlığını gerektiriyor.”