Esenler’de Millet İradesine Saygı: İmamoğlu ve Dayanışma Mitingi

İstanbul’un Esenler ilçesi, bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingine ev sahipliği yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na destek için bir araya gelen binlerce yurttaş, hukuksuzluğa karşı kararlılık mesajı verdi. Ancak bu miting sadece bir dayanışma eylemi değil, aynı zamanda Türkiye’de yargının siyasallaşmasına dair kaygıların sahaya taştığı bir halk forumuna dönüştü.

“İddianamesiz Tutsaklık, Hukuksuzluğun Adıdır”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek’in miting öncesi yaptığı açıklama, yargı sürecine yönelik kamu vicdanını rahatsız eden detayları gözler önüne serdi. Ne bir iddianame var, ne deliller; yalnızca, savcılık eliyle tanıklara gerçek dışı beyanlara imza attırılmaya çalışıldığı iddiaları var. Bu tablo, muhalefetin sık sık dile getirdiği “yargı sopasıyla siyaseti dizayn etme” eleştirilerini doğrular nitelikte. Zeybek’in ifadeleri, siyasi hesapların mahkeme salonlarında değil, seçim sandığında görülmesi gerektiğine dikkat çekti: “Hani büyük dosya vardı? Her hafta operasyon yapıyorsunuz, hâlâ iddianame yok.”

İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili süreç, yalnızca bir kişiyle sınırlı değil; halk iradesinin cezalandırıldığına inanan büyük bir kesimin öfkesini büyütüyor. Yargı sürecinin geciktirilmesi, iktidarın olası bir siyasi risk karşısında süreci zamana yayarak kontrol altında tutma stratejisi olarak da yorumlanıyor. İmamoğlu’nun ifadesiyle: “İddianame yazılsın ki millet anlasın: Ortada bir ahtapot mu var, yoksa sen koltuk kaybetme kâbusu mu görüyorsun?”

‘Siyasi Yasak’ Hatırlatması ve Görüntü Sansürü

Mitinge CHP’nin hazırladığı İmamoğlu logolu pankartların alınmaması, partinin gençlik kollarının hazırladığı afişlere ise sonradan izin verilmesi, mitingin kendisinin dahi bir sansür alanına dönüştüğünü gösteriyor. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in sözleri dikkat çekiciydi: “Her gün 17.00 ile 19.00 arası meydanlarda, metrobüs duraklarında olacağız. Sandık gelene kadar vazgeçmeyeceğiz.”

Bu sansür yalnızca fiziksel değil; sosyal medya algoritmalarından basına, sokak afişlerinden İmamoğlu’nun sesine kadar uzanıyor. Türkiye’de seçimle kazanılamayan mevzilerin, bürokratik mekanizmalar yoluyla geri alınmaya çalışıldığı bir dönemde, bu durum sadece bir siyasi liderin değil, halkın siyasal katılım hakkının da tehdit altında olduğunu gösteriyor.

İmamoğlu’ndan Silivri’den Mektup: “Ahtapot Masallarıyla Gerçek Örtülemez”

Mitinge gönderdiği mesajda İmamoğlu, Erdoğan’a doğrudan seslendi: “Ben 11 yıldır kamu görevindeyim. 15,5 milyon insanın oyunu aldığım gün mü suç örgütü lideri olduğumu anladın?” Bu sözler, yalnızca bir siyasi savunma değil; Türkiye’nin son yıllarda tanıklık ettiği ‘düşmanlaştırma’ stratejisine karşı bir yüzleşme çağrısıydı.

Silivri Cezaevi’nden gelen mesajda İmamoğlu, hukuksuzluğun ötesinde bir şeyin altını çiziyor: Devletin temelinin adalet olduğunu ve bu temelin, bireysel iktidar hesapları uğruna yerle bir edildiğini. “Görüntümü bile yasaklamaya çalışanlar, bizi suçlu ilan edenler bir avuç insandır,” diyen İmamoğlu, aslında yalnızca bir savunma yapmıyor; yurttaşlara, devletin ortak değerlerine, eşit yurttaşlığa ve toplumsal barışa sahip çıkma çağrısı yapıyor.

Dayanışma, Umut ve Sandık

CHP lideri Özgür Özel’in mitingdeki sözleri, siyasal dayanışmanın ötesinde bir halk hareketinin zeminini tarif ediyordu: “Bir avuç insan kaybedecek, 86 milyonun kardeşliği kazanacak.” İmamoğlu’nun mesajında adı geçen küçük Ali Asaf’a yurttaşların gösterdiği seferberlik, siyasi farklılıkların ötesine geçilebileceğini ve iyilik etrafında kenetlenmenin hâlâ mümkün olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de son yıllarda yargının araçsallaştırılmasıyla birlikte siyasi alanın daraltılması karşısında halkın sokağı yeniden sahiplenmesi, sadece bir liderin değil, demokratik yaşamın kendisinin savunusu olarak okunmalı. Esenler’deki kalabalık, bu savununun hem sembolü hem de çağrısıdır.

Gelecek hafta mitingin Sancaktepe’de yapılacağı açıklandı. Görünen o ki, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingleri, sadece siyasi bir kampanyanın değil; adalet, eşitlik ve özgürlük taleplerinin toplumsallaştığı yeni bir mücadele döneminin yolunu açıyor.