Die Linke: Yeni İşçi Partisi Olma Yolunda

Almanya’da solun temsilcisi Die Linke, uzun süredir kültürel mücadelelerle öne çıkıyordu. Ancak partinin son seçim başarısı, göç politikasındaki sert tutumundan değil, sosyal eşitsizlik ve işçi haklarına odaklanmasından kaynaklanıyor. Partinin geleceği, bu yeni yönelimde yatıyor.

Almanya’nın önde gelen yayın organlarından Welt’te yazan Jörg Wimalasena, Die Linke’nin son seçimlerdeki yükselişini analiz ettiği yazısında, partinin geleneksel “woke” politikalarından uzaklaşarak sosyal adalet ve ekonomik eşitsizlik konularına odaklandığını vurguladı. Wimalasena’ya göre, Die Linke’nin bu stratejik değişimi, partiyi yeniden bir işçi partisi olarak konumlandırma potansiyeli taşıyor.

Göç Politikası Değil, Sosyal Adalet

Wimalasena’nın analizine göre, Die Linke uzun süredir “açık sınırlar” ve “sığınmacıların geri gönderilmemesi” gibi politikaları savunarak kendini diğer partilerden ayırdı. Ancak seçim sonrası veriler, partinin bu tutumunun seçmenler arasında tam olarak karşılık bulmadığını ortaya koydu. Anketlere göre, Die Linke seçmenlerinin %25’i bile “Almanya’ya çok fazla yabancının geldiği” konusunda endişeli.

Parti, seçimlerde yaklaşık 700.000 Yeşil seçmeni kazanırken, aynı zamanda 340.000 oyu BSW’ye ve 100.000 oyu da göç karşıtı söylemleriyle bilinen AfD’ye kaptırdı. Bu durum, Die Linke’nin göç politikasındaki tutumunun seçmenler üzerinde sınırlı bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Yeşiller’in muhalefete geçmesi ve göç politikasında daha esnek bir tutum benimsemesi, Die Linke’nin bu alandaki “farklılığını” da ortadan kaldırabilir.

Sosyal Eşitsizlik ve İşçi Haklarına Odaklanma

Wimalasena, Die Linke’nin asıl başarısının sosyal eşitsizlik ve işçi haklarına odaklanmasından geldiğini belirtiyor. Parti lideri Jan van Aken, “milyarderleri ortadan kaldırma” çağrısı yaparak sınıf mücadelesini yeniden gündeme getirdi. Bu tutum, özellikle düşük ücretler, yüksek yaşam maliyetleri ve sosyal güvencesizlikle mücadele eden kesimler arasında karşılık buldu. Die Linke, bu konulara odaklanarak, sadece “woke” kültürüne ilgi duyan seçmenlerin değil, geniş bir kesimin desteğini kazanmayı başardı.

Berlin’de Konut Krizi ve Die Linke’nin Başarısı

Wimalasena’nın yazısında dikkat çektiği bir diğer nokta, Die Linke’nin Berlin’deki konut krizi üzerinden elde ettiği başarı oldu. Parti, kiraların yükselmesi ve uygun fiyatlı konut bulmanın zorlaşması gibi sorunlara odaklanarak, büyük konut şirketlerinin kamulaştırılması gibi radikal önlemleri savundu. 2021’de yapılan bir halk oylamasında, Die Linke’nin desteklediği kamulaştırma kampanyası, Berlin halkının büyük bir çoğunluğu tarafından desteklendi. Parti, bu tür somut ekonomik sorunlara odaklanarak, seçmenlerin güvenini kazanmayı başardı.

Die Linke’nin Geleceği: Yeni İşçi Partisi

Wimalasena’ya göre, Die Linke’nin geleceği kendisini yeni bir işçi partisi olarak konumlandırmasında yatıyor. Parti, sosyal adalet ve ekonomik eşitsizlik gibi temel sorunlara odaklanarak, geniş bir seçmen kitlesine hitap edebilir. Ancak bu yönelimin sürdürülebilir olması için, Die Linke’nin kültürel mücadelelerden uzaklaşarak, somut ekonomik politikalar üretmesi gerekiyor.

Almanya’da siyasi yelpazenin sol kanadında büyük bir boşluk bulunuyor. Die Linke, bu boşluğu doldurarak, hem işçi sınıfının hem de geniş toplum kesimlerinin sesi olabilir. Ancak bunun için, partinin kendisini yeniden tanımlaması ve gerçekçi politikalar üretmesi şart. Die Linke’nin başarısı, bu yeni yönelimi sürdürüp sürdüremeyeceğine bağlı olacak.