Cumhuriyet Halk Partili belediyelere dönük siyasi operasyonların merkezine yerleştirilen iş insanı Aziz İhsan Aktaş’ın, kamu kurumlarında dönen çürümüş ilişkiler ağını ifşa ederken kendisinin ailesinden gelen ağır bir yolsuzluk dosyasının ortasında olduğu ortaya çıktı.
Adı, etkin pişmanlıktan faydalanarak CHP’li belediyelere yönelik birçok soruşturmanın “tanığı” ya da “dayanağı” haline gelen Aktaş’ın kardeşi Melek Kara’nın, TEDAŞ’ta görev yaptığı yıllarda 4 milyon lirayı aşkın kamu kaynağını sahte evraklarla zimmetine geçirdiği anlaşıldı. Kara’nın yargılanmasına ilişkin iddianamede “resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırmak, görevi kötüye kullanmak” gibi ağır suçlamalar yer alıyor.
Çürüyen Kamu Ahlakı ve Seçici Adalet Mekanizması
2019-2021 yılları arasında TEDAŞ bünyesinde avukat olarak görev yapan Melek Kara’nın, sahte icra evraklarıyla kurumun çeşitli müdürlüklerinden ödeme aldığı, bu ödemelerin önemli kısmını yakınlarının banka hesaplarına havale ettiği tespit edildi. Kara’nın kamu kurumuna verdiği zarar sadece 2019 yılı için 4 milyon liraya yaklaşırken, olayın fark edilmesinin ardından TEDAŞ Melek Kara’nın iş akdini feshetti ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
TEDAŞ müfettişlerinin hazırladığı raporda, UYAP sisteminde görünmeyen 32 sahte icra dosyasına yer verildi. Bu dosyalarla TEDAŞ’ın iki ayrı işlemde toplam 4 milyon lira dolandırıldığı tespit edildi. Paraların bir kısmının, Kara’nın yeğeni Ferhat Aktaş’ın hesabına gönderildiği, oradan da kendisine havale edildiği ortaya çıktı.
Aile İlişkileri Üzerinden Yolsuzluk Zinciri
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Ferhat Aktaş, halasının banka hesabında “sıkıntı olduğunu” söylediğini, bu nedenle üç farklı havale aldığını ve ardından bu parayı kendisine geri gönderdiğini beyan etti. Kara’nın çocuk bakıcısı Gülistan Ayaz ise, kendisinden banka kartını istediğini, “çocuğuna yatırım yapacağım, kocamdan gizli olacak” şeklinde bir gerekçeyle hesap bilgilerini aldığını belirtti. Ayaz, olayın ardından kartın kendisine iade edildiğini ve süreci anlayamadığını ifade etti.
Tüm bu ifadeler, aile içi ilişkiler aracılığıyla kamu kaynaklarının sistemli şekilde yağmalandığını ve bu yolsuzluğun sıradan kişisel menfaatlerin ötesinde örgütlü bir ağın parçası olabileceğini düşündürüyor. Ancak daha çarpıcısı, tüm bu ilişkiler ağına rağmen kamuoyuna “tanık” olarak sunulan Aktaş’ın beyanlarının sorgulanmadan CHP’li belediyelere yöneltilen operasyonların merkezine yerleştirilmesi.
İtiraf Geldi, Ama Soru: Neden Şimdi Ortaya Çıktı?
Yargılama sürecinde hakim karşısına çıkan Melek Kara, hakkındaki tüm suçlamaları kabul etti. Kara’nın kabul ettiği suçlar, sadece bir kamu kurumunu değil, aynı zamanda devletin iç denetim ve yargı mekanizmalarının ne kadar seçici işlediğini de gözler önüne seriyor.
Zira kamuoyuna CHP’li belediyelere karşı yürütülen operasyonların “en güvenilir tanığı” olarak sunulan birinin ailesinin, bu kadar büyük bir kamu dolandırıcılığına karışmış olması, tanıklığın nesnelliği ve etik meşruiyeti konusunda ciddi sorular doğuruyor.
Siyasi Operasyonların Zemini: Sahte Tanıklık mı, Çifte Standart mı?
Aziz İhsan Aktaş’ın bu kadar geniş bir dolandırıcılık ağına sahip bir aileden gelmesine rağmen “etkin pişmanlık” adı altında kamuoyunda itibarlı hale getirilerek muhalif belediyelere yönelik soruşturmaların merkezine oturtulması, yargının iktidar eksenli bir araç haline geldiğine dair kaygıları güçlendiriyor.
CHP’li belediyelere dönük soruşturmalarda, Aktaş’ın iddiaları esas alınırken; ailesindeki bu büyük çaplı dolandırıcılık dosyasının bugüne dek kamuoyundan gizli tutulması, yargı süreçlerinin ne denli siyasal hedeflere göre yönlendirildiğini gözler önüne seriyor.
Siyasal Hesaplaşmanın Aracı Olarak Hukuk
Ortaya çıkan bu bilgiler, muhalefeti zayıflatmak amacıyla açılan dosyalarda kullanılan tanıkların geçmişinin ne kadar karanlık olabileceğini bir kez daha gösteriyor. Melek Kara’nın itiraf ettiği suçlar, devletin içinde bulunduğu çürümüşlüğün sadece bir yüzünü oluşturuyor. Bu çürümüşlüğün üzeri, seçici bir medya diliyle örtülürken, siyaseten hedef alınan belediyelere karşı kullanılan tanıklık mekanizmalarıysa sorgulanmaksızın meşrulaştırılıyor.
Hukukun araçsallaştırıldığı bu ortamda, yolsuzluk dosyalarının değil, muhalif belediyelerin yargılandığı bir sistem işliyor. Oysa asıl soru artık şu olmalı: Kimin tanıklığı, kimin suçunu örtmek için kullanılıyor?
- MHP’li Semih Yalçın’dan Yangın Üzerinden CHP’ye Sert Sözler: Muhalefete “Sessiz Kalın” Mesajı mı? - 29 Temmuz 2025
- Türkiye’de 56 İl 40 Derecenin Üzerini Gördü - 29 Temmuz 2025
- Korku Edebiyatının Önemli İsmi Şafak Güçlü Hayatını Kaybetti - 29 Temmuz 2025