Çevre katliamında, sırada Kaz Dağları var!

Homeros’un İlyada Destanı’nda “bin pınarlı İda” olarak adlandırdığı İda, yani Kaz Dağları tehlikede!

Kaz Dağları’nın yüzde 70’i Çanakkale, yüzde 30’u Balıkesir sınırları içerisinde yer alıyor. Kaz Dağları’nın Balıkesir’deki güney kısmının, sadece yüzde 30’u milli park. Çanakkale sınırları içinde kalan yüzde 70’lik kısım milli park değil. Kaz Dağları, endemik, jeolojik, kültürel, mitolojik ve arkeolojik açıdan bir bütün oluşturuyor.

Kaz Dağları son dönemde eşsiz güzellikleri, yemyeşil ormanları, bol oksijeni ile değil, dağı delik deşik eden altın arama sondajları ile gündemde.
2000 yılından itibaren Kaz Dağları’nda altın, bakır, kurşun, çinko gibi madenleri aramak için 37 noktada ruhsat alan 11 şirket çalışmalarına devam ediyordu. Ne zamanki köylülerin içme suyu çamurlu akmaya başladı, işte o zaman işin rengi değişti. Yaklaşmakta olan tehlike anlaşılmaya başlandı.

Kaz Dağlarında, 47 çeşit endemik bitki türü, milyonlarca ağaç, zengin doğal örtü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya!

Kaz Dağları’nda 250-300 ton altın olduğu tahmin ediliyor. Altın doğada saf halde bulunmuyor. Toprağın derinliklerinde zerrecikler halinde bulunan altının çıkarılması için, yüzlerce metre toprağın kazılması, tonlarca toprağın siyanür ile ayrıştırılması gerekiyor.  Topraktan bir gram altının ayrıştırılması için yarım ton su, 175 gram siyanür gerekiyor. Örneğin Bergama’nın Ovacık Köyü’nde işletilen altın madeninde, 1 ton topraktan ortalama 10 gram altın elde edilmektedir. Bugüne kadar 17 ton altın çıkarılmıştır. Bu binlerce ton toprağın kazıldığı, siyanürle ile ayrıştırıldığı anlamına geliyor. Sonuç; altın çıkarılan bütün alanlarda, geriye siyanür ile zehirlenmiş toprak, ormanı yok edilmiş bir alan, toprağı alınmış dev çukurlar kalıyor.
Yürürlükte olan Maden Yasası’na göre; Enerji Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak, koordinatları verilen bölgede arama ruhsatı kolaylıkla alınabiliyor. Arama ruhsatının alındığı bölgede, madenin varlığını tespit etmek için yapılan sondaj ve kazılarda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme Raporu) raporu istenmiyor. ÇED ancak aranan sahada maden bulunursa, işletme ruhsatı için gündeme geliyor. Arama ruhsatı ile bulunan madenin yüzde 10’u çıkarılıp işletilebiliyor.

Ver parayı kes ağaçları!
Arama ruhsatı alan şirketler, sondaj çalışması için ağaç kesimine başlıyorlar. Sondaj yapılan bölgeye yol yapımı için ve sondaj alanında ağaçlar kesiliyor. İlginç olan ağaç kesimi için hektar başına 5 bin YTL “doğayı tahrip” bedeli alınıyor. Bu ülkenin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bununla övünebiliyor! “Parasını alıyoruz daha ne istiyorsunuz” demeye getiriyor!

Enerji Bakanı Hilmi Güler, “Türkiye’de başka madenler de var. Ama konu altın olunca, ülkemizin altın konusundaki zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı bazı grupların etkinliğinin olduğunu düşünüyorum.” (19 Ekim, Radikal) diyerek Kaz Dağları’nda altın aranmasına karşı çıkanları “dış mihrakların ajanı” olarak gösterdi.

Bay bakan, söyledikleri ile icraatları ile kimin Bakanı olduğunu ele veriyor. Uluslararası şirketlerin, yerli işbirlikçilerinin çıkarlarını korumaya soyunmuştur Bakan. Altın aranması, bulunması, işlenmesinde aslan payını alacak olan altını çıkaran şirketlerdir. Altın madeni işleten, çıkaran şirketler, devlete çıkarılan altının yüzde 2’si kadar vergi verecektir. Bütün bu kuru gürültü yüzde iki içindir! Devlet yüzde iki için çevre felaketlerini göze almaktadır.

Kaz Dağları’nda altın için sondaj yapan şirketler, Teck Cominco,  Eldorado Gold, Fronteer, Eldorada Gold’un yerli versiyonu Tüprag,   Global Madencilik vd. bu şirketlerden bazılarıdır. Altın arayan, çıkaran şirketlerin büyük çoğunluğu emperyalist ülkelerin şirketleridir.

Bu devlet yüzde iki vergiyi almak için şunlara göz yumacaktır:

*Kaz dağlarında tahminen bir milyar ton kaya, toprak kazılıp sağa sola savrulacak.

*Çanakkale ve ilçelerinin kullandığı kadar su yok yere tüketilecek.

*300-400 bin ton siyanür kullanılacak.

*Altın arayanların geride bıraktıkları çevre felaketini temizlemek için altın çıkaran şirketlerden alınan yüzde iki verginin birkaç katı para harcanacak!

Bu coğrafyada Kaz Dağları’nda olduğu gibi çok çeşitli yerlerde altın aranmakta, çıkarılmaktadır. Uşak-Kışladağ, Bergama-Ovacık, İzmir-Efemçukuru, Havran-Küçükdere, Artvin, Gümüşhane, Sivrihisar vd. bunlardan bazılarıdır. Önümüzdeki dönemde Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane, Kırşehir’de tespit edilen altın sahaları Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarılması planlanmaktadır. Bu anlamda sorun sadece Kaz Dağları ile sınırlı değildir. Sadece Kaz Dağlarında değil, nerede olursa olsun, altın aranmasına, çıkarılmasına doğaya verdiği zararlardan ötürü karşı çıkmalıyız.

Kaz dağlarında, çevre felaketi yaşanmamasını istiyorsak, yapılacak tek şey altın aranmasına, çıkarılmasına karşı mücadele etmektir. Kaz dağları kar uğruna yok edilmek isteniyor. Su kaynaklarının siyanüre bulanmaması,  ormanların, dünyada oksijen açısından oldukça zengin olan bölgenin yok olmaması için mücadele etmeliyiz.

Kaz Dağları’nda yaşanılanların da gösterdiği gibi, kar uğruna doğa, çevre yok edilmektedir. Kar uğruna yaşam temelleri dinamitlenmektedir. Kara dayalı üretim yapan kapitalizmdir. Kapitalizm kar uğruna geleceğimizi ipotek altına almaktadır. Buna izin vermeyelim. Kar uğruna üretime, doğanın yok edilmesine dur diyelim!