Beni Metin Göktepe köşe yazarı yaptı

Elbette bir seçim yazısı yazmayacağım. Gına geldi. Elbette kendini yasa koyucu sanan YSK’ye laf bile çarptırmayacağım. SeçilmiÅŸ baÅŸkana OHAL KHK’larına dayanarak mazbata vermeyen hukuk cambazlarını dilime dolamayacağım. Ahmet Türk’le Adnan Selçuk Mızraklı’ya mazbata verilmemesi için kimin nasıl bir bahane bulacağını filan da sorgulamaya niyetim yok.

Genç, çok genç bir meslektaşımı hem anacağım, hem başıma açtığı iş yüzünden sataşacağım. Bir de meslek hayatımdan bir anı dilimciği aktaracağım.

Buyrun.

* * *

ÇarÅŸamba günü Metin Göktepe’yi andık. Evrensel Gazetesinin onun adına koyduÄŸu gazetecilik ödüllerini alan genç meslektaÅŸlarımızı alkışladık ve Metin Göktepe’yi andık.

Metin Göktepe’yi bildiniz deÄŸil mi ?

23 yıl önce, haber izlerken gözaltına alınıp götürüldüğü Eyüp Spor Salonunda devletin zorba gücünün cop, tekme, odun, levye ve kalaslarla dövüp öldürdüğü, Evrensel Gazetesi’nin genç habercisi Metin Göktepe’yi? Fadime Göktepe’nin “kuzu”su, Meryem Göktepe’nin biricik kardeÅŸi, mesleÄŸimizin kanayan yarası Metin Göktepe’yi…

1996’ydı. Karanlık ve kanlı bir yıldı. Tansu Çiller diye biri -nedense- ülkenin baÅŸbakanı olmuÅŸtu. Mehmet AÄŸar da yargı aygıtının tepesine getirilmiÅŸ -inanması güç ama- Adalet Bakanı olmuÅŸtu. “Tak-Åžak paÅŸalar”ın, beyaz Renault’ların Kürt illerinde ölüm saçtığı, tıka basa doldurulmuÅŸ hapishanelerde hükümlü ve tutukluların uzun süreli açlık grevlerine baÅŸladıkları günlerdi.

Ãœmraniye Cezaevi’ndeki açlık grevini kırmak için saldıran zorba gücün öldürdüğü tutukluların cenaze töreni vardı. Polis töreni olabildiÄŸince engelleme, en azından kamuoyuna duyurulmasını önleme talimatı almıştı. Gazetecilerin de polis barikatını aÅŸmadan geçmesi mümkün deÄŸildi.

Polis, barikatın aÄŸzında kimlik sordu. Sarı basın kartımı gösterip geçtim. Metin Göktepe’nin sarı basın kartı yoktu. Geçemedi. Ä°tiraz edince yaka paça götürülmüş. Haberi biz habercilere ulaÅŸtığında artık çok geçti. Ertesi günü öğrendik. Götürüldüğü yerde öldürülmüş.

* * *

BaÅŸta Evrensel’deki arkadaÅŸları olmak üzere mesleÄŸimizin genç gazetecileri bu cinayetin savcılığın tozlu dosyalarında unutulmaya terk edilmesini önlemeye, devlet memuru katillerin yakasını bırakmamaya ant içmiÅŸ gibiydiler.

Merkez medyada yuvalanmış, çoğu bir köşe kapmış, kimileri karar verici konumlarda yer tutmuş ağır toplar ise Metin Göktepe cinayetiyle ilgilenmeyi adeta reddediyorlardı. Duruşma haberleri birinci sayfada hemen hiç yer bulamıyor, iç sayfalarda da pek nadir gösteriliyordu.

Bir gün medyamızın amiral gemisi sayılan gazeteden bir kaç ağır top mesleÄŸimize onur kazandıran büyüklerimizden Nail Güreli aÄŸabeyimin başında bulunduÄŸu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) CaÄŸaloÄŸlu’ndaki binasında düzenlediÄŸi bir toplantıya lûtfedip katılmışlar; ardından da bir kaç adım uzaktaki Cumhuriyet’e uÄŸramış, çay içip sohbet ediyorlardı. Söz Metin Göktepe cinayetine geldi. Ağır toplardan biri suratında yılışık bir gülücükle bir inci sıçtı:

  • Yav o çocuk tam gazeteci miydi sizce? Onun sarı basın kartı yoktu ki…

Kan tepeme sıçradı. Bilgisayarın başına çöktüm, o öfkeyle bir yazı döktürdüm, Başlığı pek yalındı:

  • Gazeteleri sarı basın kartı deÄŸil gazeteciler çıkarır…

Yazıyı -galiba- en arka sayfaya ama iyi görülebilir bir yere koyduk. Öfkemi paylaÅŸan yazı iÅŸleri ve haber merkezi “ameleleri” yazıyı daha basılmadan okudular; birer birer gelip sarıldılar, gazetenin mutfağındaki kızlar gelip ÅŸapır ÅŸupur öptüler. (Merhaba Deniz Teztel, merhaba Åženay Kalkan, merhaba Sevim Ertemur, merhaba Berat Günçıkan).

Ertesi gün İlhan Selçuk yukarıya çağırdı. Gittim. Kıs kıs güldü, kısa bir cümleyle tebliğ etti.

  • Bana bak komünist, seni köşe yazarı yaptım…

Biraz nazlanayım dedim:

  • Abi ben haberciyim ve haberciliÄŸi seviyorum. Onu bırakıp köşe yazmak… Yani bence…

Sözümü kesti; ilk kez ondan duyduÄŸum ve sonraları sık sık kullandığım bir “mantık cümlesi” ile aÄŸzımı kapattı:

  • Ulan sakız çiÄŸnerken merdiven çıkılır, türkü söylerken yol yürünür. Hem habercilik yap, hem köşe yaz…

Bir kaç gün sonra Cumhuriyet’te haftada altı gün Tırmık yayınlanmaya baÅŸladı. Oysa ne güzel sadece habercilik yapıyor, sık sık da kaytararak tembelliÄŸin tadını çıkarıyordum.

Haydi ÅŸimdi gelin bugünkü Tırmık’ın baÅŸlığını bir daha okuyun:

“Beni Metin Göktepe köşe yazarı yaptı”