Asgari Ücrette Çıkmaz: Komisyon Tartışması Gerçeği Perdeliyor

Türkiye’de asgari ücret belirleme süreci bir kez daha “Komisyon krizi”ne sıkıştı. Ancak uzmanlara göre esas mesele temsil değil; milyonların yaşamını belirleyen ücretin hangi kurallara göre saptandığı. DİSK’in uyardığı gibi, demokratik görünen modeller bile Türkiye’nin sendikal gerçekliğiyle bağdaşmıyor.

Komisyon Tartışması Esası Örtüyor

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanamaması üzerine yeniden alevlenen temsil tartışması, Türkiye’de ücret belirleme mekanizmasının yapısına ilişkin soruları gündeme taşıdı. Türk-İş’in mevcut komisyon yapısına itirazı ve Hak-İş’in “Almanya modeli” önerisi, belirleyici olanın kimlerin masada oturduğu olduğuna işaret ediyor.

DİSK’e göre ise sorun çok daha köklü: Asgari ücret, ne demokratik zemini zayıf bir temsil düzeniyle ne de dışarıdan ithal edilen modellerle çözülebilir. Çerkezoğlu’nun vurguladığı gibi, “Komisyonun yapısı değil, ücretin neye göre belirleneceği” kritik önemde.

Hak-İş’in ‘Almanya Modeli’ Gerçeklerle Uyuşmuyor

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın Almanya’daki sistemi örnek göstermesi, sendikal yapı ve işgücü piyasasındaki derin farkların göz ardı edilmesine neden oluyor. Almanya’da çalışanların yalnızca yüzde 8’i asgari ücretle veya biraz üzerinde çalışırken Türkiye’de bu oran yüzde 50’ye dayanmış durumda. Toplu iş sözleşmesi kapsamı Almanya’da yüzde 49 iken Türkiye’de yüzde 7–8 seviyesinde.

Almanya’da asgari ücret komisyonu, tarafsız bir teknokratın başkanlığında çalışıyor. Ancak Türkiye’de hem işçi hem işveren tarafının üzerinde mutabık kalacağı böyle bir “tarafsız” kişinin bulunması neredeyse imkânsız. Dahası, milyonların kaderini atanmış tek bir kişinin inisiyatifine bırakmak demokratik açıdan ciddi soru işaretleri doğuruyor.

Asıl Mesele: Bağlayıcı Kurallarla Belirlenen Ücret

DİSK’e göre çözüm, asgari ücretin temsil müzakerelerine değil, bağlayıcı kurallara bağlanması. Dünyada farklı modeller bulunsa da önemli olan ortak ilke: asgari ücretin enflasyon, büyüme, ortalama ücretler ve işçinin ailesiyle birlikte geçinebileceği insani yaşam ölçütlerine göre hesaplanması.

Belçika, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde asgari ücret otomatik endeksleme mekanizmalarıyla kendiliğinden artıyor; bazı ülkelerde ise asgari ücret ortalama ücretin belirli bir oranının altına düşemiyor. AB’nin Asgari Ücret Yönergesi de benzer bir çerçeve öngörüyor.

Türkiye’de ise böyle bir mekanizma bulunmadığı için her yıl pazarlık süreçleri siyasi baskılar, ekonomik krizler ve temsil tartışmaları arasında sıkışıyor.

Küresel Örnekler Var, Mucize Model Yok

Ülkeler arasında üç ana yaklaşım öne çıkıyor: hükümet tarafından belirleme, danışma/müzakere yoluyla belirleme ve toplu pazarlıkla belirleme. Ancak hiçbir ülke modeli Türkiye’ye doğrudan uyarlanabilir değil; çünkü sendikal güç, işgücü yapısı ve siyasal işleyiş belirleyici.

DİSK’e göre Komisyonun yapısı değişse dahi, güçlü sendikal mücadele ve bağlayıcı kurallar olmadan asgari ücrette kalıcı iyileşme sağlanamaz. BM, ILO ve Avrupa Konseyi standartlarının altını çizdiği insana yaraşır ücret hakkı, Türkiye’de hâlâ normatif bir hedef olarak duruyor.

Asgari ücret tespitinde çözüm, dışarıdan alınan modellerde ya da temsil tartışmalarında değil; kurallara bağlanmış, öngörülebilir, uluslararası standartlara dayanan bir mekanizmada. Aksi halde milyonlarca işçi için her yıl tekrarlanan bu süreç, belirsizlik ve siyasal müdahaleler arasında şekillenmeye devam edecek.


  • NHY / DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), ILO 131 Sayılı Sözleşme, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, BirGün Gazetesi (Aziz Çelik’in köşe yazısı)