AP’den Kavala için ortak metin: ‘Türk hükümeti AB sürecini bilerek sona erdirmiştir’

Avrupa Parlamentosu (AP), müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala için bir karar metni yayınladı.

Metinde, bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararının yerine getirilmediği ve bu şekilde Türk hükümetinin “AB üyelik sürecini bilinçli olarak sonlandırdığı” ifadeleri dikkat çekti.

AP’de Hristiyan Demokrat, Sosyal Demokrat, Liberal, Yeşil ve Sol gruplarca ortak kaleme alınan metinde şu ifadelere yer verildi:

“AİHM’nin bağlayıcı kararına açıkça meydan okuyan Türk hükümeti, AB üyelik sürecini yeniden canlandırmaya, diğer müzakere başlıklarını açmaya, açılmış olanları kapatmaya dayalı her türlü umudu bilerek ortadan kaldırmıştır”

Karar metni perşembe günü genel kurulda oy çoğunluğu ile kabul edildi.

Amor: Bu, Avrupa’ya net bir siyasi mesajdır

Strasburg’daki genel kurul toplantılarında çarşamba günü ele alınan “Osman Kavala’nın Durumu” başlıklı karar tasarısı hakkında AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor de şunları söyledi:

“Bu, sadece bir adalet komedisi değil, Türk yargı sisteminin bir parçası olan AİHM kararlarını yerine getirmemenin siyasal sonuçlarından tamamen haberdar olan Türk makamlarının bize gönderdiği net bir siyasi mesajdır.”

Borrell: Türk yargısının bağımsız olmadığına dair yeni bir örnek
Kavala davasıyla ilgili olarak Avrupa Parlamentosu’nda yapılan görüşmelerde, Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de söz aldı.

Borrell, Kavala kararının sadece Türkiye’nin bir iç meselesi olmadığını, katılmayı arzu ettiği AB’nin temel değerleriyle de ilgili olduğunu belirtti:

“Kavala ve yedi sanıkla ilgili olarak derinden üzücü bir karar verildi. Bu karar, AİHM’i göz ardı etmekte ve Türkiye’de sivil toplum için var olan alanın küçüldüğüne dair ürkütücü bir işaret vermektedir. Avrupa Konseyi, halen devam etmekte olan ihlal sürecini başlatmış olup kararın akabinde, bir kez daha Sayın Kavala’nın serbest bırakılması çağrısında bulunulmuştur. Birçok usule aykırı ve kusurlu olan bu yargılama ve karar, Türkiye’nin temel haklar alanında daha da geriye gittiğini gösteren endişe verici işaretlerin bir yenisidir.

Sistematik olarak Türk yargısının bağımsız olmadığına dair yeni bir örnek teşkil eden bu trajik karar sonucu ortaya çıkan durum, sadece Türkiye’nin bir iç meselesi değildir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve katılmayı arzu ettiği Avrupa Birliği’nin temel değerleriyle ilgilidir.”