Afroamerikalıların ayrımcılıkla mücadelesi

ABD’deki protestolar, Afroamerikalıların hem George Floyd’un ölümüne duyduğu öfke, aynı zamanda maruz kaldıkları ayrımcılığa karşı da bir isyan. ABD’deki kurumsal ırkçılık ve kanunlar eşitsizliği derinleştiriyor.

ABD’de George Floyd’un polis ÅŸiddeti sonucu hayatını kaybetmesiyle baÅŸlayan kitlesel protestolarda, güvenlik güçleri ile gösteriler arasında tansiyon tırmandığı sırada ABD’nin eski baÅŸkanı Barack Obama’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.

Obama, geçen Çarşamba akşamı canlı yayımlanan video konuşmasında, Afroamerikalılara şu sözlerle seslendi:

“Önemli olduÄŸunu bilmeni istiyorum… Hayatının ve hayallerinin önemli olduÄŸunu bilmeni istiyorum.”

Ancak ABD’deki pek çok Afroamerikalı, kendilerine önem verildiğine, hayallerini gerçekleştirmelerine fırsat verileceğine inanmıyor. Bu nedenle ülke geneline yayılan kitlesel gösterilerde ırkçılığın ve bunun yol açtığı sosyal adaletsizliğin giderilmesi beklentisi dile getiriliyor.

Yurttaş Hakları Kanunu’nun 1964 yılında kabul edilmesinden bu yana ABD’de ırk ayrımı yasak. Buna rağmen günümüzde, çoğunluk toplumunu oluşturan beyazların refah ve eğitim düzeyi siyahilere kıyasla daha yüksek, sağlık durumları da daha iyi.

Gelir adaletsizliÄŸi

Afroamerikalı halkın, son 10 yıldaki ortalama geliri, beyazların gelirinden yüzde 20 ve yüzde 25 oranında daha az. Bunun nedeni Bill Gates ya da Jeff Bezos gibi multi milyarderler değil. Çünkü bu hesaplamalar, kaç hanenin ortalama gelirin altında olduğuna bakılarak yapılıyor.

Üstelik yoksul ailelerden gelen siyahilerin çok az bir bölümü daha yüksek bir gelir grubuna geçiÅŸ yapabiliyor. Brookings Enstitüsü’nün verilerine göre, en düşük gelir grubundan daha iyi bir gelir grubuna çıkabilen beyazların oranı siyahilerden iki kat fazla.

Peki ırk ayrımının yasak olduğu bir ülkede, bu adaletsizlik nasıl açıklanabilir? Bu soruyu, Berlin Hür Üniversitesi John F. Kennedy Enstitüsü siyaset bilimcilerinden Christian Lammert yanıtladı.

Kurumsal ırkçılık

ABD’de kurumsal ırkçılığın uzun bir geçmişe sahip olduğuna dikkat çeken Lammert, yargı süreçleri, eğitim fırsatları ve sağlık hizmetleri gibi konularda Afroamerikalıların daha dezavantajlı konumda bulunduğunu kaydetti.

Bazı yasa ve hukuki uygulamaların, siyahilerin yaşam koşulları  üzerinde olumsuz etki yarattığına işaret eden Lammert, 1935 yılında sosyal güvence uygulaması yürürlüğe sokulurken tarım işçileri, ev hizmetlileri ve geçici işçiler gibi düşük gelir grubundaki çalışanların bu kapsam dışında tutulduğunu, siyasilerin büyük bir bölümünün de bu grupta yer aldığını hatırlattı.

Christian Lammert, ayrımcılığın uyuşturucu politikalarında da gözlemlenebildiğine dikkat çekti.

“Siyahiler, kullandıkları uyuÅŸturucular nedeniyle Wall Street’te kullanılan sentetik modifiye olanları kullananlardan daha ağır cezalandırılıyor” bilgisini paylaÅŸan Lammert, bunun siyahilerin hapse girme ihtimalini beyazlara kıyasla üç kat artırdığını söyledi.

Sosyoekonomik kısır döngü

Sağlık politikaları da Afroamerikalıları dezavantajlı konuma iten nedenler arasında. ABD’de ancak iyi gelire sahip olan, işvereni olan ya da kendi imkanlarıyla ödeyebilenler, sağlık güvencesine sahip.

Kaiser Aile Vakfı’nın bir araÅŸtırmasına göre 2018 yılında siyahilerin yüzde 11,5 ‘i saÄŸlık güvencesine sahip deÄŸildi. Beyazlar arasında bu oran yüzde 7,5. Üstelik ABD’deki saÄŸlık sistemi, dünyanın en pahalıları arasında yer alıyor. Amerika’daki iflasların yaklaşık üçte ikisi saÄŸlık harcamalarından kaynaklanıyor ve bunda siyahilerin oranı da daha yüksek.

ABD’de ırk ayrımı hukuken yasak olsa da fiilen var ve Afroamerikalılar ile beyaz Amerikalılar genelde ayrı mahallelerde yaşıyor. SaÄŸlık hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çeken siyahiler beyazlarla eÅŸit eÄŸitim fırsatlarından da yararlanamıyor.

ABD uzmanı Lammert, “genelde, siyahilerin mahallerindeki okulların kalitesi, beyazların mahallerindeki okulların kalitesine kıyasla daha kötü. Bunun sonucunda siyahilerin iÅŸ piyasasındaki ÅŸansları da azalıyor” diye konuÅŸtu.

ABD’deki etnik grupların sahip olduğu imkan ve fırsatlar arasındaki bu farklar, gelir adaletsizliğinin hem nedeni hem de sonucu oluyor ve eşitsizlik bir kısır döngüyü yansıtıyor.

Ortalama yaşam süresi daha düşük

Berlin Hür Ünversitesi’nden Lammert, siyahilerin yaÅŸam koÅŸullarının, ortalama yaÅŸam sürelerini de etkilediÄŸine dikkat çekiyor.

Afroamerikalıların daha sık kronik hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlatan Lammert, yetişkin siyahiler arasındaki diabet oranının beyazlardan iki kat fazla olduğunu söyledi.

Lammert, bunun nedenlerine ÅŸu sözlerle ışık tuttu: “Siyahiler genelde hava kirliliÄŸin yoÄŸun olduÄŸu mahallelerde yaşıyor, daha az saÄŸlıklı gıda tüketebiliyor, dondurulmuÅŸ yemek ile beslenmek zorunda kalıyorlar.”

Siyahilerin ortalama yaşam süresi beklentisi de beyazlardan daha az. Ulusal Sağlık Merkezi’nin istatistiklerine göre siyahilerin yaşam süresi beyazların 4 yıl gerisinde.

ABD’de COVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenler arasında Afroamerikalıların sayısı daha yüksek. Bunun gerisinde hem çok sağlıklı olma koşullarına sahip olmamaları, hem sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları hem de para kazanmak için çalışmak zorunda kalmaları yatıyor. Bu da zaten sosyal adaletsizliğin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.