Peker, Ağar, Çiller ve Frankfurt Davası

Sedat Peker’in videolarında dile getirdiÄŸi derin devlet, mafya ve uyuÅŸturucu ticareti iddialarına benzer suçlamalar 1997’de Frankfurt’ta görülen davada da kayıtlara geçti. O davada Türkiye’ye hangi suçlamalar yöneltildi?

Hakkında yakalama kararı çıkarılan Sedat Peker’in videolarında sıklıkla dile getirdiÄŸi derin devlet, mafya ve uyuÅŸturucu kaçakçılığı konularına iliÅŸkin iddialar 1997 yılında Frankfurt’ta görülen bir davada da gündeme geldi.

Peker’in iddiaları sonrası çıktığı bir televizyon programında İçiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu, o davaya ait bir gazete kupürünü göstererek “Almanya‘nın derin devleti güçlüdür, dünyanın derin devleti en güçlü olan yeri. Türkiye uyuÅŸturucu ticaretinden suçlandı. Biz ÅŸimdi neyle suçlanıyoruz? Bunun bir operasyon olduÄŸunu biliyorum. Bunun sadece ucuz bir eleman tarafından gerçekleÅŸtirildiÄŸinin, bunun sistematik bir ÅŸekilde sürdürülebilir olduÄŸunu görüyorum” diye konuÅŸtu ve Peker’in videolarında öne sürdüğü uyuÅŸturucu kaçakçılığı iddialarını eski bir dava üzerinden yeniden gündeme getirdi. Oysa kupürünü gösterdiÄŸi Frankfurt’taki davada hakimler Soylu’nun iddiasının aksine Türkiye’deki derin devlet- mafya iliÅŸkilerine iÅŸaret ediyordu.

“Derin Mehmet”

Frankfurt’taki o eski davaya bir atıf da hukukçu Turgut Kazan’dan geldi. Peker’in iddialarında sıkça hedef aldığı ve “Derin Mehmet” diye nitelediÄŸi eski içiÅŸleri bakanı ve emniyet genel müdürü Mehmet AÄŸar’ın “Ben alnı açık gezerim. Böyle olduÄŸumu devlet de, millet de bilir. Benden, ehli namus olan, ehli vatan olan kimse ÅŸikayetçi olmaz” sözleri üzerine hukukçu Turgut Kazan, AÄŸar’ın akıl almaz bir yöntemle aklandığı yorumuyla tepki gösterdi.

Twitter hesabından yaptığı açıklamada Kazan “96 yılının sonlarıydı. Mesut Yılmaz meclis araÅŸtırma komisyonuna inanılmaz iki video sunacağını açıkladı. Frankfurt Eyalet Mahkemesinin üç eroin kaçakçısıyla ilgili delilleri ortaya saçıldı. Böylece AÄŸar’ın durumu tartışmaya açıldı. Dokunulmazlığı kaldırıldı. AYM de itirazını reddetti” dedi.

Neydi o Frankfurt davası?

29 Ekim 1996’da görülmeye baÅŸlanan, 21 Ocak 1997’de de sonlanan söz konusu davanın sekiz sayfalık kararına DW Türkçe ulaÅŸtı. Kararda Frankfurt Eyalet Mahkemesi 17’nci Ağır Ceza’nın hakimleri, biri Türk, biri Türkiye kökenli Belçika vatandaşı, diÄŸeri de Ä°talyan olmak üzere üç uyuÅŸturucu kaçakçısına 4 yıl 11 ay ile 9 yıl arasında hapis cezaları verdiÄŸini duyuruyor. 17 Åžubat 1997 tarihli gerekçeli kararda ise Türkiye’ye yönelik suçlamalar dile getiriliyor: “Kapsamlı soruÅŸturmalar sonucu Türkiye’de uyuÅŸturucu kaçakçılığının ÅženoÄŸlu ve BaybaÅŸin adlı iki aile tarafından yapıldığı, bu ailelerin Ä°stanbul’dan Avrupa’ya eroin kaçırdıkları ve her iki ailenin Türkiye’de hükümet çevreleri ile DışiÅŸleri Bakanı Tansu Çiller’e ve PKK’ya büyük etki edebildikleri” ifadelerine yer veriliyor.

“Her iki ailenin hükümetle mükemmel baÄŸları var”

Gerekçeli kararda Türk hükümetine yönelik iddialar bu kadar olsa da kararın açıklanması sırasında ve hemen sonrasında verilen demeçler Ankara ile Almanya’nın o dönemki baÅŸkenti Bonn arasında krize neden oldu. 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti BaÅŸkanı Rolf Schwalbe, “Türkiye’den Avrupa’ya eroin kaçakçılığının ÅženoÄŸlu ve BaybaÅŸin aileleri tarafından yapıldığını, bu ailelerin uyuÅŸturucu iÅŸlerinin Türk hükümeti tarafından da korunup, kollandığını” ileri sürdü ve “Her iki ailenin hükümet ile mükemmel baÄŸlantıları var, bir kadın bakan ile de kiÅŸisel iliÅŸkileri mevcut” diye konuÅŸtu. Soru üzerine ise söz konusu bakanının Tansu Çiller olduÄŸunu söyledi.

Mahkemenin raportörü Dox Veveling de kararın, AÅŸağı Saksonya Eyaleti’nde yürütülen kapsamlı soruÅŸturmaya dayandırıldığını vurguladı. DW Türkçe’nin incelediÄŸi gerekçeli kararda, Almanya’ya eroinin ÅženoÄŸlu aÅŸireti tarafından AÅŸağı Saksonya eyaletinin baÅŸkenti Hannover’deki bir grup üzerinden dağıtıldığı bilgisine yer veriliyor. Sanıklardan Belçika vatandaşı olan Türkün de Belçika sorumlusu olduÄŸu, 1993’te Belçika’da 1,8 kg eroin ile yakalandığı, onun öncesinde 100 kilogram eroin kaçırmak baÄŸlantılı bir soruÅŸturma nedeniyle de ileride yargılanmasının muhtemel olduÄŸu belirtiliyor. UyuÅŸturucu Frankfurt’ta yakalansa da takibatın 1995’te Hannover grubu üzerinden baÅŸlatıldığı, telefon dinlemeleri ve fiziki takibat ile operasyona gidildiÄŸi dikkat çekiliyor.

Türkiye’den sert tepki

Frankfurt’taki mahkeme kararının sözlü açıklamasında ve hakimlerin akabinde verdiÄŸi demeçlerde dile getirdiÄŸi Türkiye’ye yönelik ciddi suçlamalar üzerine Bonn’da görev yapan dönemin Büyükelçisi Volkan Bozkır olayı “skandal” diye niteliyor. Dönemin DışiÅŸleri Bakanlığı sözcüsü Onur Öymen de “Türkiye’nin ulusal gururunun zedelendiÄŸi” açıklamalarında bulunuyor. Türkiye’nin Almanya DışiÅŸleri Bakanı Klaus Kinkel’e protesto notası ilettiÄŸini de arÅŸiv haberlerinde okumak mümkün.

1996-1997 yıllarına ait Almanca gazetelerde Susurluk Kazası ve sonrasına dair bilgi ve gelişmelerin de yer aldığı çok sayıda haber görülüyor ve derin devlet- mafya ilişkileri ve insan hakları ihlalleri bağlamındaki söz konusu haberlerde Tansu Çiller kadar Mehmet Ağar adı öne çıkıyor.

Alman Meclisi’nde verilen önergelerde de yer aldı

Almanya kamuoyunu da epeyce meÅŸgul eden Frankfurt‘taki dava sonrası konuyla ilgili ilk soru önergesini 11 Mart 1997’de milletveili Ulla Jelpke veriyor. Halen Sol Parti’de milletvekili olan Jelpke, o dönem Sol Parti’nin ön oluÅŸumlarından Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) adına mecliste vekil ve kendi grupları adına “Türk hükümet üyelerinin olası suçlarla baÄŸlantıları ve Almanya ile iliÅŸkileri” adlı önergeyi sunuyor.

Önergede Tansu ve Özer Çiller’in uyuÅŸturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığıyla baÄŸlantısı olup olmadığının sorulmasından Mehmet AÄŸar ve Susurluk kazasına, Abdullah Çatlı’nın ülkücüler ile iliÅŸkisi ve yaptığı uyuÅŸturucu kaçakçılığına yönelik toplam 31 soru bulunuyor.

“Peker’in iddiaları ancak 25 yıldır uyuyanları ÅŸaşırtır”

O dönemin tanığı da olan Ulla Jelpke, DW Türkçe’ye verdiÄŸi demeçte son Sedat Peker videolarından da haberdar olduÄŸunu, konuyu takip ettiÄŸini belirtiyor. Sedat Peker’in Mehmet AÄŸar hakkındaki uyuÅŸturucu ticareti ve siyasi cinayetler konusundaki suçlamalarının “Sadece son 25 yıldır uyuyanları ÅŸaşırtacağını” söyleyen Jelpke, Susurluk Kazası’nı da iyi hatırladığını anlatıyor.

“Ta o zamanlar Mehmet AÄŸar’ın kazada ölen, Ä°nterpol tarafından aranan ülkücü paralı katil ve eroin kaçakçısı Abdullah Çatlı’ya polis kimliÄŸi ile diplomat pasaportu verdiÄŸi ortaya çıkmıştı. Türkiye’deki mafyanın temelleri 1970’lere dayanıyor. Eskinin ülkücü katillerine ve sokaklardaki ülkücülere 1980 darbesinden sonra artık ihtiyaç duyulmayınca organize suça kaydılar. Ancak bunu yaparken devlet ile iyi iliÅŸkilerini de korudular. Türk istihbaratı onları deneyimli katiller olarak sürgündeki Türk muhalifleri, Kürtleri ve Ermenileri öldürmekte kullandı. Yargılanmaktan da korudu”.

Jelpke’ye göre ayrıca Sedat Peker’in anlattıkları ÅŸaşırtıcı da deÄŸil, çünkü çoÄŸu yeni deÄŸil. “Türk araÅŸtırmacı gazeteciler, muhalefet partisi politikacıları ve Kürt medyası Peker’in anlattıklarının çoÄŸunu uzun yıllardır ortaya çıkardılar zaten” diyor. Ona göre Sedat Peker videolarında yeni olan sadece, mafya ve iktidar partileri üyelerinden oluÅŸan derin devletin içinden bir suçlunun aÄŸzından yaÅŸananların anlatılıyor olması.

“Bir nevi bir suçlunun itirafları” diye tanımlıyor Peker’in anlatımlarını. Jelpke, MÄ°T tırlarının yakalanmasını haberleÅŸtiren sürgündeki gazeteci Can Dündar’a atıfla da: “Ãœlkesinden ayrılmaya zorlanmış sürgündeki bir gazetecinin ortaya çıkardığı gerçeklere inanmak yerine, halkın, mahkum edilmiÅŸ bir mafya liderinin itiraflarına inanması çok düşündürücü” diyor.

Yeşiller de önerge verdi

Nisan 1997’de YeÅŸiller Partisi de konuyla ilgili bir önerge verdi. Önerge, daha önce Ä°stanbul Ãœniversitesi’nde de görev yapan milletvekili Amke Dietert-Scheuer ile Cem Özdemir imzasını ve “Türk istihbaratının ve Türk uyuÅŸturucu kaçakçılarının Almanya’daki olası faaliyetleri” baÅŸlığını taşıyor. Önergede federal hükümete 11 Temmuz 1978’de eÅŸiyle birlikte aracındayken Ankara’da katledilen akademisyen Bedrettin Cömert’in katilleri Abdullah Çatlı, Ãœzeyir Bayraklı ve Rıfat Yıldırım’ın Almanya’da olup olmadıklarından Türkiye baÄŸlantılı uyuÅŸturucu trafiÄŸine dair pek çok soru yöneltiyor.

“AÄŸar birçok kiÅŸiye kimlik temin etti”

Önergenin giriÅŸinde de Hürriyet gazetesine bir mülakat veren, o dönem Avrupa’nın Escobar’ı diye nitelenen Hüseyin BaybaÅŸin’in açıklamaları yer alıyor. BaybaÅŸin, 27 Aralık 1996 tarihli o söyleÅŸide polis araçlarında yolculuk ettiÄŸini ve polis kimliÄŸi olduÄŸunu belirtiyordu. Devamlı emniyet adına kayıtlı silah da bulabildiÄŸini, bunları Mehmet AÄŸar’dan aldığını belirten BaybaÅŸin, AÄŸar’ın saÄŸladığı kimliklerin kendi adına olduÄŸunu ve kendi fotoÄŸrafının yer aldığını öne sürüyordu. “Ä°steÄŸimiz üzerine AÄŸar böylesi kimlikleri çok kiÅŸiye temin etti. 1980 sonrası hep bu kimliklerle dolaÅŸtım” diye devam ediyordu.

YeÅŸiller’in yönelttiÄŸi önergedeki bir soruda, “Federal hükümet, Avrupalı emniyet uzmanlarının, uyuÅŸturucunun yüzde 80’inin Avrupa’ya Türkiye’den geldiÄŸi görüşünü paylaşıyor musunuz?” deniyor. Federal hükümetin cevabıysa şöyle: “Almanya Federal Emniyet TeÅŸkilatı’nın bilgisine göre, Güneybatı Asya‘dan Batı Avrupa’ya gelen eroin ticaretinde Türkiye önemli rol oynamakta. Bu baÄŸlamda Türkiye sadece transit bir ülke deÄŸildir, sıklıkla kara yolundan Balkanlar üzerinden Avrupa’nın batısına getirilen uyuÅŸturucunun çıkış ülkesidir. Avrupa’da yakalanan eroinin yüzde 60-90’ı bu rotadan getirilmektedir. 1995’te Avrupa’da yakalanan eroinin yüzde 60’ının Türkiye’den getirildiÄŸi tespit edilmiÅŸtir” diyor ve kaynak olarak da Interpol’ü veriyor.

“AÄŸar ve Menzir Alman makamlarıyla görüştü”

Susurluk kazası baÄŸlantılı ifadesine baÅŸvurulan veya hakkında soruÅŸturma baÅŸlatılan Mehmet AÄŸar, Korkut Eken, Necdet Menzir gibi pek çok ismin 1993’ten itibaren Alman makamlarıyla görüşüp görüşmediÄŸini de soran YeÅŸiller’e verilen cevapta: Mehmet AÄŸar ve Necdet Menzir ile Emniyet Genel Müdürü veya Ä°stanbul Emniyet Müdürü oldukları dönemde Alman makamlarının görüştüğü bildiriliyor.

Necdet Menzir, Sedat Peker’in iÅŸaret ettiÄŸi ve 23 kiÅŸinin hayatını kaybettiÄŸi 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde üç kıraathanenin taramasıyla baÅŸlayan olaylar döneminde Ä°stanbul Emniyet Müdürlüğü görevini de yürütüyordu. Susurluk Komisyonu’na verdiÄŸi ifadede Menzir, 1995 yılı 15 veya 16 Ekim’de bu görevden kendi isteÄŸiyle ayrıldığını söylemiÅŸti.

Elmas Topcu, Deutsche Welle Türkçe