Mehmet Ağar’ın Faili Meçhul Cinayetler Davasında Beraat Kararının Gerekçesi: Masumiyet Karinesi

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 1990’lı yıllarda işlenen 10 faili meçhul cinayeti konu alan davada aralarında Mehmet Ağar’ın da bulunduğu 17 sanığa verilen beraat kararının gerekçesini açıkladı.

Kararda, davanın açılmasına neden olan eski Özel Harekât Polisi Ayhan Çarkın’ın anlatımlarının “çelişkili” olduğu öne sürüldü. Çarkın’ın bazı ifadelerinde olaya dâhil olmadığını, olayı Ahmet Demirel’den duyduğunu söylerken, bir kısım ifadelerinde ise maktul alındıktan sonra 4-5 araba maktulün içinde bulunduğu aracı takip ettiklerini beyan ettiği anlatıldı. Kararda, “Diğer bir ifadesinde ise maktulün infazı sırasında bulunmadığını, silah sesini duyduğunu, kendileri giderken infazın bitmiş olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca sanık yer gösterme işleminde de; maktulün infaz edildiği yeri görevlilere doğru olarak gösterememiştir” denildi.

Mahkeme, “Masumiyet Karinesi”ni Gözeterek Beraat Kararı Verdi

Gerek aşamalarda alınan ifadeleri arasındaki açık çelişkiler ve gerekse yer göstermeyi doğru yapamaması nedeniyle sanığın beyanlarına şüpheyle yaklaşıldığı savunulan kararda, şu değerlendirme yapıldı:

“Beyanda bulunan tanıkların olay zamanı araç hareketliliği görmekten öteye geçmeyen beyanlarının dışında olay anına ilişkin ateşli silahla öldürülen maktulün nasıl ve ne şekilde kimler tarafından öldürüldüğüne ilişkin görgüye dayalı tanık beyanları bulunmaması, maktulün öldürüldüğü silahların ele geçirilememesi ve aidiyetleri hususunda bir tespitin yapılamamış olması, uzmanlık raporuna göre olay yerinde ele geçen 9 mm çapında Parabellum tipi beş adet kovan, fişek ve mermi çekirdeklerinin iki ayrı tabanca ile atıldıkları, faili meçhul olaylara ait suç konusu kovanlarla yapılan karşılaştırmada aralarında irtibat bulunmadığı tespit edilmesine rağmen, bu silahlara ilişkin envantere herhangi bir kayıt bulunmaması, her ne kadar katılan tarafça cinayetin Uzi marka silahla işlendiği ve bu silahların sadece emniyet teşkilatında bulunduğu ileri sürülmüşse de; dosyamızda yargılanan sanıkların bu silahları kullanıp atılı öldürme olayını gerçekleştirdikleri yönünde kesin bir vicdani kanaate ulaşmanın mümkün olmadığı anlaşılmıştır.”

Mahkeme, “Şüpheden Sanık Yararlanır” Kuralını Uyguladı

Bu silahlarla sanıklar arasında irtibat kurmaya yeter delil bulunmadığı belirtilen kararda, şu sonuca varıldı:

“Masumiyet karinesi gözetilerek, yukarıda detaylı açıklandığı üzere şüpheden sanık yararlanır kuralı uyarınca sanıkların ayrı ayrı beraatine karar verilmiştir. Her ne kadar sanık Ayhan Çarkın’ın beyanları arasında somut gerçekle uyuşan hususlar mevcut ise de; sanığın, olayın üzerinden 18 yıl geçtikten sonra yaptığı açıklamaların, gerek soruşturma dosyasından ve gerekse basın-yayın organlarında yer alan haberlerden öğrenilip ifadeye dönüştürülmesi mümkün görülmekle; sanığın bu beyanları sanıkların mahkûmiyeti için yeterli görülmemiştir.”

Beraat Kararının Olası Sonuçları

Mehmet Ağar’ın da aralarında bulunduğu sanıklar, daha önce de beraat etmiş, ancak karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu. Bu kararın ardından Abdulmecit Baskın, Behcet Cantürk, Yusuf Ekinci, Feyzi Aslan, Salih Aslan, Namık Erdoğan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Medet Serhat ve Faik Candan cinayetleri yönünden dava yeniden başlamıştı.

Beraat kararının kesinleşmesi halinde, faili meçhul cinayetler davasında adaletin tecelli etmediği yönündeki eleştiriler artacak. Ayrıca, bu karar, Türkiye’nin yakın tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan 1990’lı yıllarda yaşanan hak ihlalleri konusundaki tartışmaları da yeniden alevlendirecek.

NHY/ DW