Emniyet Tatbikatı: İşçi Hak Arayışı “Tehdit” Gibi Canlandırıldı

Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü’nün toplumsal olaylara müdahale tatbikatı, senaryosunda işçilerin hak arama eylemini “izinsiz gösteri” ve sert polis müdahalesiyle canlandırmasıyla eleştiri odağına yerleşti; sivil hakların kriminalize edilmesi anayasal haklara aykırı bulundu.

Tatbikatın içeriği ve senaryosu

Kahramanmaraş’ta 197 emniyet personelinin katılımıyla düzenlenen “toplumsal olaylara müdahale” tatbikatında, senaryo gereği küçülmeye giden bir fabrika işçisinin işten çıkarılması sonrası yolu kapatan grup “izinsiz gösteri” yapan eylemci olarak kurgulandı ve polis ekiplerince ateş yakma, barikat kurma gibi provokatif eylemlerle tasvir edilerek sert müdahale ile “dağıtıldı.” Tatbikatı izleyen yetkililer, gerçek olaylara hızlı müdahale becerisini artırmanın önemine vurgu yaptı. (Son Dakika)

Bu uygulama, çalışma yaşamında giderek görünür hale gelen hak arama eylemlerinin güvenlik perspektifinden “toplumsal olay” olarak algılandığı ve devlet refleksinin bu yönde pekiştirildiğinin işareti olarak değerlendiriliyor.

Eleştiri: Hak arama anayasal haktır

Eleştirmenler, sendikal haklar ve barışçıl toplanma özgürlüğünün açıkça anayasal koruma altında olduğuna dikkat çekiyor. Barışçıl şekilde basın açıklaması yapan veya hak arayan işçileri “izinsiz gösteri” diye kodlayarak buna karşı güvenlik güçlerinin müdahalesini provokatif tatbikatlarla çalışmak, sivil hakları kriminalize etme riskini artırıyor.

Bu tür tatbikat senaryoları, protesto ve greve katılan vatandaşları potansiyel “güvenlik tehdidi” olarak tanımlayarak, demokratik hakların kullanılmasını caydırıcı bir kodlama üretebilir; bu da özgür toplanma ve ifade hakkını zayıflatır. Eleştiriler, bu yaklaşımın hukuki çerçevede kabul edilemez olduğunu vurguluyor çünkü anayasa barışçıl protesto ve sendikal faaliyet hakkını güvence altına alır.

Devlet refleksi mi, güvenlik ağırlıklı yaklaşım mı?

Resmi açıklamalarda tatbikatın amacı, kamu düzenini koruma ve müdahale kapasitesini güçlendirmek şeklinde ifade edilirken, eleştirel değerlendirmeler bunun ötesine geçiyor. Bu tür tatbikatların, toplumsal hak arama süreçlerinin güvenlik olgusu içinde dramatize edilmesini normalleştirebileceği kaygısı dile getiriliyor.

Hak savunucuları, anayasal hak olan grev, basın açıklaması ve hak aramanın suçmuş gibi canlandırılmasına karşı çıkıyor ve bu tür uygulamaların devletin işçi haklarına yaklaşımını sorgulattığını belirtiyor. Bu bağlamda, güvenlik tatbikatlarının demokratik hukuk devleti normlarına uygun şekilde revize edilmesi çağrısı yapılıyor.