Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 23 Mart’ta cumhurbaşkanı adayını belirlemek için ön seçim yapacağını duyurması, Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) tepkisini çekti. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, CHP’nin kararını hukuken geçersiz sayarak küçümser bir üslupla değerlendirdi.
Demokratik Bir Sürece Hukuki Bahane
Yıldız, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, ön seçimin yalnızca Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından belirlenen takvim içinde yapılması halinde hukuki bir anlam taşıyacağını savundu. Açıklamasında, “Bu tarihin dışında yapılacak olan şey ön seçim olmaz, belki bir temayül yoklaması olabilir” diyerek CHP’nin iç işleyişine dair yorum yapmaktan çekinmedi.
Ancak burada dikkat çeken nokta, CHP’nin parti içinde demokratik bir mekanizmayı işletmesi olurken, MHP’nin buna tepki göstermesi. Oysa partilerin aday belirleme süreçlerinde demokratik yöntemler benimsemesi, siyasetin şeffaflığı açısından olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir.
MHP’nin Kaygısı Ne?
Yıldız, CHP’nin kararını değersizleştirmeye çalışarak, “Cumhurbaşkanı adayını ancak Meclis grubu belirleyebilir. Gerisi boş laftır” ifadelerini kullandı. Ancak parti içi demokrasiyi işletmek isteyen bir partinin kendi üyeleriyle karar alması neden “boş laf” olsun? CHP’nin aldığı karar, seçmen iradesini sürece daha fazla dahil etmeyi amaçlıyor.
Asıl soru şu: MHP, başka bir partinin iç işleyişine neden bu kadar müdahil? Türkiye’de siyasi partilerin lider odaklı ve kapalı kapılar ardında karar alınan sistemlerine alternatif olarak CHP’nin ön seçim yapması bir istisna yerine, örnek alınması gereken bir uygulama değil mi?
Görünen o ki, parti içi demokrasinin işletilmesi MHP’yi rahatsız etmiş durumda. CHP’nin aday belirleme sürecinde üyelerinin iradesini öne çıkarması, diğer partilerde eksik olan bir pratik olarak dikkat çekiyor. Siyasi rekabetin şeffaf ve demokratik yollarla yürütülmesi gerektiği düşünüldüğünde, MHP’nin bu eleştirisinin asıl nedeninin ne olduğu sorgulanmalı.