AKP Parlelsiz yapamıyor…

Yakılmış, kurÅŸunlanmış ölü bedenler, ceset torbalarına doldurulup 10’ar 10’ar, 30’ar 30’ar taşınıyor.

Cizre’nin üç ayrı bodrumunda kuÅŸatılmış 150’ye yakın insanın kurÅŸunlanmasını, bombalanmasını, çığlıklarını günlerdir canlı yayında, naklen izliyor bütün dünya.

HDP EÅŸbaÅŸkanı DemirtaÅŸ’ın dünkü iddiası korkunç:

“Savcı oraya girmiyor çünkü izin verilmiyor. Cenazeler deÄŸiÅŸik evlere, bodrumlara bırakılıyor, sonra belediyelerin ambulansları çağırılıyor, cenazeler deÄŸiÅŸik ÅŸehirlere gönderiliyor. Otopsiyi yapacak savcılar, doktorlar çok sayıda cenazede aynı ölüm ÅŸeklini tesbit edemesin diye. Çünkü ortada büyük bir savaÅŸ ve insanlık suçu var.”

Cizre’de uygulanan sokaÄŸa çıkma yasağı 60 günü aÅŸmıştı. Son bodrum kuÅŸatmasında öldürülenlerin sayıları 70’lerle 80’lerle ifade ediliyordu. Bir o kadar insanın akıbeti günlerdir meçhuldü.

90’lı yıllarda ne sosyal medya, ne cep telefonu vardı; ancak Gabar ya da Cudi daÄŸlarında olan bir çatışmanın ayrıntılarını en çok birkaç saatte öğrenebiliyorduk. 2016 yılının AKP iktidarında ise 130 bin nüfuslu bir kentte, günlerdir dışarıdan naklen izlediÄŸimiz, insanların çığlıklarını cep telefonlarından canlı yayında dinlediÄŸimiz halde gerçeÄŸi bir türlü öğrenemiyorduk.

1990’lı yıllarda “faili meçhul”ler vardı. AKP iktidarında vardığımız son aÅŸamada “fail” belli olduÄŸu için artık “akıbeti meçhul”ler süreci yaÅŸamaya baÅŸlamıştık.

Daha üç-beÅŸ gün önce BaÅŸbakan DavutoÄŸlu bu katliamın yaÅŸandığı Cizre’ye 150 kilometre mesafedeki Mardin’in merkezinde “KardeÅŸlik seferberliÄŸi” yapıp “Åžefkat Paketi” dediÄŸi 10 maddelik “Terörle Mücadele Eylem Planı”nı açıklamıştı.

1990’lı yıllardan bu yana özellikle Kürtler, hükümetlerin “GüneydoÄŸu paketleri”nden, CHP’nin “GüneydoÄŸu raporları”ndan bıkmıştı.

Ama herhalde böylesini ilk defa görüyorlardı. Çünkü 90’lı yıllardan bu yana hem en az heyecan uyandıran, hem de kendi yandaÅŸlarına göre bile “yok hükmünde” sayılan bir paketti DavutoÄŸlu’nun Mardin’de açıkladığı.

Hatta siyaset tarihi ilk kez tanık oluyordu; bir paketin önce açıklanıp, adının sonradan değiştirildiğine.

DavutoÄŸlu 5 Åžubat’ta Mardin’de açıkladığı “Terörle Mücadele Eylem Planı”nın adını dört gün sonra, 9 Åžubat’ta Ankara’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuÅŸmada deÄŸiÅŸtiriyordu:

“Hazırladığımız eylem planının adını Birlik, Demokrasi ve Huzur Planı olarak ilan ediyorum.”

“Önce planı açıkla, adı istim gibi arkadan gelsin” politikası da yakışır hani Neo-Osmanlı sevdalılarına…

Süleyman Demirel 1992’de açıklamıştı BaÅŸbakan olarak “GüneydoÄŸu Paketi”ni. Ne rastlantı ki, Mart 1992’de yaÅŸanan ve en az 50 kiÅŸinin öldüğü Cizre’deki Newroz katliamı sonrasına rast getirilmiÅŸti.

Ekim 1993’te BaÅŸbakan Tansu Çiller’in “paketi”, Kürt sorunun çözümünde “Bask Modeli” öneriyordu. Bu dönemde Türkiye tarihinin en yoÄŸun köy yakmalarına, boÅŸaltmalarına; devletin karanlık odaklarınca gerçekleÅŸtirilen binlerce “faili meçhul” yaÅŸanmıştı.

Yıllar sonra Çiller’le DavutoÄŸlu’nun ortak paydası da “Ä°spanya” olarak ortaya çıkıyordu.

Çiller Kürt sorunun çözümü için Ä°spanya’nın Bask Modeli’ni öneriyordu, DavutoÄŸlu da yakılıp yıkılan  Diyarbakır’ın tarihi Sur Ä°lçesi’ni Ä°spanya’nın Toledo kenti gibi yapacaklarını söylüyordu.

Dönemin BaÅŸbakanı Necmettin Erbakan’ın “GüneydoÄŸu Paketi”nde ise “ekonomik iyileÅŸtirme, bölgeye kaynak aktarılması” vardı.

Aynen DavutoÄŸlu’nun paketinde yer alan beÅŸinci madde gibi; “prim borçları ertelenecek, kredi verilecek”.

1997’de GüneydoÄŸu Paketi”ni açıklama sırası dönemin baÅŸbakanı Mesut Yılmaz’a gelmiÅŸti. Yok yoktu paketin içinde. Bu nedenle medya Yılmaz’ın planını “GüneydoÄŸu’ya cennet paketi” baÅŸlığıyla verdi. Aynen DavutoÄŸlu’nun önce açıklayıp günler sonra adlandırdığı gibi:

“Birlik, Demokrasi ve Huzur Planı”

AKP iktidarı amacına ulaÅŸmak için yöntem olarak “çatışmalı süreçi” seçmiÅŸti ve 1 Kasım seçimlerinde aldığı sonuçtan hareketle “savaÅŸ hali”ni amacına ulaÅŸmada ciddi bir araç olarak görüyordu.

Korkutarak, sindirerek, tehdit ederek, “Kürtlere açtığı savaÅŸ” üzerinden milliyetçi-muhafazakar kitleleri arkasında hizalandırmayı amaçlıyordu. “BaÅŸkanlığa” giden yol kanlı taÅŸlarla döşeniyordu.

Ä°yi de, ana muhalefet partisi CHP’nin liderliÄŸi de, AKP iktidarın bu yaklaşımının “paralel”ine geçmiÅŸti.

AKP’nin dünkü tavrını eleÅŸtirirken pek mahirdi CHP Lideri KılıçdaroÄŸlu, dünü sorguluyordu ama aynı CHP Lideri “çatışmalı ortamın etkisiyle” AKP’nin iktidarının bugün Kürtlere yaptıklarına ciddi bir eleÅŸtiri getirmiyordu.

16 AÄŸustos’tan bu yana onlarca kez ilan edilen, yüzlerce gün süren hukuksuz sokaÄŸa çıkma yasaklarına karşı etkin bir muhalefet yapmak bir yana bu süreçte yaÅŸamını yitiren ve insan hakları örgütlerinin “200’den fazla” diye açıkladığı öldürülen sivil insanların bile hesabını sormuyordu.

9 Åžubat günü yapılan son grup toplantısında yine sadece “ÅŸehitler” vardı KılıçdaroÄŸlu’nun gündeminde:

“7 Haziran’dan bu yana 180 günde 270 ÅŸehit verdik arkadaÅŸlar. Herkesin çok iyi anlaması için ÅŸunu ifade etmek isterim: Son altı ayda verdiÄŸimiz ÅŸehit sayısı son on dokuz yılın en yüksek seviyesi, hiçbir yılda bu kadar fazla ÅŸehit vermedik. Bunun sorumlusu kim?”

Elbette öldürülen askerlerin, polislerin hesabı sorulacaktı AKP iktidarına. Ama yaşlısıyla genciyle, kadınıyla çocuğuyla bu çatışmalı ortamda yaşamını yitiren bu ülkenin yurttaşlarının hesabı hiç mi sorulmayacaktı?

Zaten medyanın büyük bölümü de bölgeden gelen asker ve polis ölümlerini “acı haber” diye veriyor. Ancak tek bir sivil ölümü bu medyanın büyük bölümünde hiç “acı haber” olmadı. Oysa, çok kiÅŸi farkında deÄŸil ama, bu savaşın barışı ancak her ölüm “acı haber” diye verildiÄŸinde olacak.

Bu savaÅŸ hali, bu çatışmalı ortam; sadece Kürtlerin yaÅŸadığı kentlerin ablukaya alınması, olmadık zulümün, vahÅŸetin uygulanması açısından deÄŸil, PYD’ye yaklaşım konusunda da isteyerek ya da istemeyerek CHP LiderliÄŸini “paralelleÅŸtirmiÅŸ” durumda.

Hemen kızmayın kanıt ortada.

Dün ne diyordu KılıçdaroÄŸlu PYD konusundaki tartışmada ErdoÄŸan’ı eleÅŸtirirken:

“Ey Recep Tayyip ErdoÄŸan sen PYD’nin liderini Ankara’ya davet ettin, kırmızı halı serdin. Sen onun terör örgütünün bir üyesi olduÄŸunu bilmiyor muydun? Terör örgütü ise, senin onu tutuklaman, göz altına alman, yargının önüne çıkarman gerekmiyor muydu? AKP’nin yöneticileri, iktidar sahipleri terör örgütüne açıkça yardım ve yataklık yapmışlardır.”

Yanı CHP Lideri, ErdoÄŸan’a “Sen PYD’ye niye, terör örgütü diyorsun” diye sorma cesaretini gösteremiyor.

Oysa KılıçdaroÄŸlu’na göre PYD daha düne kadar “kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiÅŸ bir oluÅŸum“du.

Ä°ÅŸte kanıtı… Tarih 21 Ekim 2014. KılıçdaroÄŸlu, partisinin grup toplantısının ardından Ä°stanbul Ãœniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Kulübü öğrencileriyle bir araya geliyor. Bir soru üzerine PYD’yle ilgili olarak ÅŸunları söylüyor öğrencilere KılıçdaroÄŸlu:

“Bizim için YPG terör örgütü deÄŸildir. Åžimdi bir kere terör örgütü olarak sivillere genç, yaÅŸlı, kadın, erkek demeden öldüren örgütlenmelere biz ‘terör örgütü’ diyoruz. PKK bu baÄŸlamda terör örgütüydü, çünkü genç, yaÅŸlı, kadın, erkek demeden katletti. Ancak YPG’nin ÅŸu ana kadar Türkiye’ye veya kendi halkına yönelik böyle bir uygulama olmadı. YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiÅŸ bir oluÅŸumdur.”

Aradan geçen 15 ayda ne deÄŸiÅŸti? PYD/YPG genç, yaÅŸlı, kadın, erkek demeden insanları mı katletti? Elbette hayır. Tek deÄŸiÅŸen AKP iktidarının “barış konsepti”nden “savaÅŸ konsepti”ne geçmesiydi. “Mevzubahis Kürtler olunca” da CHP liderliÄŸinin ErdoÄŸan’a “paralel” baÄŸlanmasında bir sakınca yoktu!

Zaten CHP “terör örgütüyle neden masaya oturdun?” diye sordukça bu ülkeye ne barış gelecek, ne de AKP iktidarı deÄŸiÅŸecek. Ne zaman ki CHP Lideri sorusunu “neden masaya oturdun?”dan, “Neden barış yapmadan masadan kalktın”a çevirecek, iÅŸte o zaman bu ülkeye barış  gelecek.

MHP için de zaten “Kürtler mevzubahisse” paralel baÄŸlanmakta bir sakınca yoktu, “muhalefet teferruat”tı.

Belli ki yaÅŸanan süreçte Kürt meselesi üzerinden CHP liderliÄŸi de, MHP’liler de “hayatlarının en mutlu dönemlerini” yaşıyorlardı!

Fetullah Gülen de 2010 referandumu için ölüleri bile “evet” oyu vermeye çağırırken “hayatının en mutlu dönemi”ni yaşıyordu AKP’ye “paralel” olduÄŸunun farkına varmayarak:

“DeÄŸil sadece kadını erkeÄŸiyle, çoluÄŸu çocuÄŸuyla ve dünyanın dört bir yanına dağılmışıyla hayatta olan insanları, imkan olsa mezardakileri bile kaldırarak o referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Mezardakileri bile kalksın. Ben zannediyorum kalkarlar da, ben zannediyorum ruhları koÅŸar da. Çünkü demokrasi adına en önemli bir adımdır.”

Ä°ÅŸte bu referandumda oluÅŸan yargı düzeni deÄŸil mi ki, bugün Gülen Cemaati’ni tek bir mahkeme kararı olmaksızın “terör örgütü” ilan eden!

Åžimdi Perinçek’iyle, Ergenekon’uyla yeni “paralel“leri var AKP’nin.

“Yeni paralel” olarak hayatının en mutlu dönemini yaşıyor Perinçek:

“Hayatımın en mutlu dönemlerindeyim, diyebilirim. Türkiye’nin geleceÄŸine güvenle bakıyorum. Birçok karamsar var Türkiye’de. Hiç karamsar bir süreçte deÄŸiliz.”

Demek AKP iktidarına “paralel” baÄŸlanınca insan bu kadar iyimser olabiliyor bu kan gölünün, baskı ve ÅŸiddet coÄŸrafyasının ortasında.

Bir zamanlar “en mutlu”yken düşman ilan edilen Fetullah Gülen, eski ortağı ErdoÄŸan’ın durumuna bir teÅŸhis koymuÅŸtu:

“Güç zehirlenmesi yaşıyor.”

Åžimdi belli ki içine düştüğümüz çatışmalı ve kanlı süreçte bilerek ya da bilmeyerek “mutluluk zehirlenmesi” yaÅŸayanların sayısı artıyor.

Bu zamana kadar olan pratiÄŸi gösterdi ki, AKP her dönemde yanına bir “paralel” almadan yapamıyor. Dün savcısı olduÄŸu sanıkları bugün kendi “paralel”ine baÄŸlıyor.

AKP’nin iktidar olma anlayışı; her süreç deÄŸiÅŸiminde suçları, günahları kendi sırtından atmak, kendini temize çıkarmak için yanında sürekli bir “paralel” bulundurma ihtiyacı hissediyor.

Bu ülkede akan kan yeni “paralel”lerde zincirleme bir biçimde “mutluluk zehirlenmesi”ne yol açıyor. Aslında “zehirlenen”; barış, adalet, demokrasi ve özgürlük umudumuz; birlikte yaÅŸama beklentimiz, bu ülkenin geleceÄŸine olan inancımız!

Celal BAŞLANGIÇ

Haberdar, 11 Åžubat 1016