Uluslararası Kriz Grubu: ‘Yeniden Çözüm Süreci’ne Dönün’

Çatışmaları önlemek amacıyla kurulan Belçika merkezli sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’nun son raporunun konusu Türkiye’deki çatışmalar oldu. “Türkiye’deki PKK Çatışmasını Yönetmek: Nusaybin Örneği” başlıkla raporda, 2 yıl önce Mardin’de yaşanan sokak çatışmalarının üzerinden, Türkiye’nin PKK ile mücadelesine vurgu yapılıyor.

Raporun giriş bölümünde Nusaybin’de 2016 yılında benzeri görülmemiş şiddet yaşandığı belirtilerek, “Olağanüstü hal uygulaması, özellikle 2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrasında ve 16 Nisan anayasa referandumu öncesinde yasal Kürt siyasi hareketinin seçilmiş temsilcilerinin tutuklanması ve/veya görevden alınması ve siyasi kanallarının kapatılmasıyla sonuçlandı” denildi.

21 Ayda 2.748 Ölüm

2015 yılı Temmuz ayında yeniden başlayan şiddetin şehir merkezlerine taşındığına vurgu yapılan raporda, 21 ayda 2.748 kişinin yaşamını yitirdiği ifade edildi. Raporda, “PKK ile 33 yıldır devam eden çatışma, Güneydoğu’daki bazı ilçeleri yıkıma uğrattığı gibi geçim kaynaklarını da yok etti. Yirmi bir ayda en az 2.748 kişi öldü, yaklaşık 100.000 kişi evini kaybetti ve 400.000 kadar kişi geçici olarak yerinden edildi. Güvenlik güçleri Güneydoğu’da kentsel ve kırsal bölgelerde yüzlerce operasyon düzenledi; PKK, şehir merkezlerinde yoğun çatışmaların ve el yapımı bombalarla – Türkiye’nin batısı da dahil olmak üzere – düzenlenen saldırıların yaşandığı bir dönemin ardından 2016 yılı Haziran ayından itibaren çatışmayı kırsal bölgelere taşıdı. Ankara’da milliyetçi kadroların ve sertlik yanlısı politikaların hakimiyet kazanması ışığında devletin mevcut yaklaşımı; PKK’yı mümkün olduğu kadar zayıflatmak, Kürt siyasi hareketinin başlıca yasal temsilcisi Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) marjinalize etmek, daha iyi altyapı ve hizmetler sunarak bölge halkının güvenini kazanmak ve HDP’ye alternatif olarak gördüğü başka Kürt siyasi aktörleri desteklemek oldu” görüşlerine yer verildi.

Nusaybin’de 30.000 kişinin evini kaybettiği ifade edilen raporda, insanların umutsuz olduğuna dikkat çekildi: “Nusaybin İlçesi’nde çatışmadan kaynaklanan bir bıkkınlık ve yakın gelecekte siyasi bir çözümün mümkün olamayacağı hissi hakim. Ankara’nın ilçede yaşayanların temel ihtiyaçlarını karşılama ve maddi kayıplarını tazmin etme çabaları dikkate değer. Ancak, marjinalize edilmiş Kürt hareketi destekçilerinin PKK’nın kışkırtmalarına daha açık hale gelmesini ve şiddete yönelmesini engellemek için çatışmanın toplumsal/siyasi yansımalarının doğru şekilde ele alınması ve Kürt hareketini destekleyenlerin sorun ve kaygılarına çözüm üretilmesi gerekiyor.”

“Sınır ticaretine izin verin”

Raporda, Nusaybin’de 24’ü sivil en az 184 kişinin öldüğü çatışmalarda, 15 mahalleden altısının tamamen yıkıldığı, 6 bin evin ya yıkıldığı ya da ağır hasar gördüğü belirtildi. Çatışmanın ekonomik maliyetinin, Nusaybin’deki yaşamları derinden etkilediği ifade edilen raporda ”Sınır ticaretiyle yaşayan küçük dükkan sahipleri ve esnaf özellikle zorlandı. Yaklaşık 2.500’ü küçük esnaf, 4.500’ü aşkın işyeri dükkan/işletme (terzi, berber, kaynakçı, market, restoran vb.) hasar gördü. Sokağa çıkma yasağı 25 Temmuz 2016’da kaldırıldıktan sonra 1.000 kişi iflas etti” denildi. ICG, şu çağırıyı yaptı: “Hükümetin çatışma nedeniyle travma yaşayan halkın psikolojik gereksinimlerini uygun şekilde karşılaması ve küçük işletmelerin yeniden canlandırılması için mevcut beklentilere yanıt vermesi, bunun için gerekiyorsa kontrollü sınır ticaretine izin vermesi gerekmektedir.”

“Kürtler umutsuz”

Kürt siyasetçilerin tutuklanmasına ve belediyelere kayyum atanmasının etkilerine de yer verilen raporda, “Daha geniş açıdan bakıldığında, yasal Kürt hareketinin seçilmiş temsilcilerinin görevden alınması ve yerel halkın güvendiği belediye çalışanlarının işten çıkartılması, Kürt hareketi destekçileri arasında siyasi yönelim ve kimliklerinin tanınmadığı yönündeki algıyı güçlendirmiştir. Bu ve kamusal alanda temsilcilerinin susturulması, bazı bölgelerde toplu protestoların yasaklanması ve güvenlik güçlerinin yaygın mevcudiyeti, kimi kesimler arasında demokratik siyasetin mümkün olmadığı yönündeki algıyı kuvvetlendirmiştir. Bazılarına göre, bu, silahlı mücadeleyi daha meşru hale getirmiştir,” denildi.

Erdoğan’a çağrı

Raporda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da şu çağrı yapıldı: “İdeal olarak, referandumdan istediği sonucu almış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürtler arasındaki ideolojik farklılıkları gözönünde bulundurarak toplumsal gerginlikleri gidermeye odaklanmalıdır. Önümüzdeki iki yılda seçim öngörülmediği için Erdoğan milliyetçi seçmenleri mobilize etmeye odaklı olmayabilir. Kürt hareketinin meşru temsili için kanalların kapatılması ve geçmişten gelen siyasi taleplerin yok sayılması, öfkenin derinleşmesine ve toplumun bazı kesimlerinin radikalleşmesine yol açabilir. Eğer Ankara terörle mücadele yasalarını devletin resmi söylem ve yaklaşımlarına karşı çıkanlara suç isnad edecek şekilde geniş bir biçimde uygulamaya devam ederse, Türkiye’deki PKK çatışmasını uzun vadede çözmek için gerekli olan yapıcı ve barışçıl tartışmaların yeniden başlaması mümkün olmayacaktır.”

“Yeniden Çözüm Süreci’ne dönün”

Raporun son bölümünde ise, Türkiye ve YPG arasındaki gerginliğe dikkat çekilerek, çözüm sürecinin yeniden başlaması çağırısı yapıldı. “Baharın gelmesiyle birlikte çatışmaların yeniden artması ihtimali yüksek. Ankara ve PKK’nın uzantılarının karşı karşıya geldiği Suriye savaşı tehlikeyi daha da büyütüyor” denilen raporda kalıcı çözüm için görüşmelerin yeniden başlatılması gerektiği belirtildi. Rapor şu sözlerle tamamlandı: “Buna paralel olarak Kürtler’in ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, seçim barajının düşürülmesi, terörle mücadele yasalarının reformu ve anayasanın etnik atıflardan arındırılması gibi alanlardaki taleplerinin karşılanması için çaba harcanması gerekecektir.”