Türkiye’nin Vergi Yükü: Yüzde 85’i Dar Gelirlilerin Omuzunda

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) verileri, Türkiye’de vergi yükünün büyük ölçüde dar gelirli kesimlerin sırtına yüklendiğini ortaya koydu. Holdingler ve finans kuruluşları, her 100 liralık verginin yalnızca 15 lirasını öderken, geri kalan 85 liralık yük, maaşlı çalışanlardan, küçük esnaftan ve geniş halk kesimlerinden karşılanıyor.

Kurumlardan Tahsil Edilmeyen Trilyonlar

Karar’dan Mine Açar’ın aktardığına göre, 2023 yılında hükümet, 1 trilyon 476 milyar liralık vergi alacağından “istisna ve muafiyet” gerekçesiyle vazgeçti. Bu rakam 2024’te 2 trilyon 210 milyar liraya çıkarken, 2025 için 3 trilyon lira seviyesinde hesaplandı.

1,2 milyon kurumlar vergisi mükellefinin bu yılın ilk 7 ayında ödediği toplam vergi ise 550 milyar 871 milyon lira oldu. Kişi başına düşen ortalama vergi miktarı 455 bin lira seviyesinde kaldı. Uzmanlar, şirketlerin önemli bir kısmının zarar beyan ederek ya da düşük kâr göstererek vergi yükünü minimize ettiğini vurguluyor.

Vatandaşın Araba Aldığında Ödediği Vergi

Dar gelirli yurttaşın ödediği vergilerle holdinglerin yükümlülükleri arasındaki fark, otomobil alımında daha da belirgin hale geliyor. Standart bir otomobil satın alan bir vatandaş, yalnızca ÖTV üzerinden en az 750 bin lira vergi ödemek zorunda kalıyor. Buna benzin ve Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) dahil değil.

Vergi uzmanları, devletin her yıl milyarlarca liradan “vazgeçtiğini” hatırlatarak, bu tutarın bütçe açığını kapatabilecek büyüklükte olduğunu ifade ediyor.

“Vazgeçilen Vergiler Dış Borç Yerine Kullanılabilir”

Prof. Dr. Ahmet Erol, konuyla ilgili makalesinde dikkat çeken bir değerlendirme yaptı:
“Devletin tahsil etmekten vazgeçtiği vergilerin ekonomik sonuçlarının hesaplanması gerekir. Etkin kullanılmayan, sosyal ve siyasal amaçları itibarıyla vazgeçilebilir vergi harcamalarından vazgeçilerek bu kaynağın, 265,4 milyar dolarlık dış borç stokunun kapatılmasında kullanılması, gelecek kuşakların üzerindeki yükü azaltacaktır.”

Uzmanlara göre, vergi adaleti tartışmaları yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda sosyal eşitlik, siyasal şeffaflık ve toplumsal güven açısından da kritik bir öneme sahip.