Türkiye’nin 2024 yılı uyuşturucu bilançosu açıklandığında rakamlar bir kez daha çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu: 86 tonun üzerinde uyuşturucu madde ve 105 milyon uyuşturucu hap ele geçirildi. Bu rakamlar kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, gazeteci-yazar Mine Söğüt T24’te yayımladığı “Uyuşturucu ile şaibeli mücadele” başlıklı yazısında dikkatleri asıl görünmeyenlere, yani ele geçirilemeyen miktarlara, bu miktarların dolaşım ağlarına ve bu ağların arkasındaki siyasal-kültürel mühendisliğe çekti.
Uyuşturucu Ticareti: Yakalananlar ve Görünmeyen Devasa Ağ
Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla uzun süredir uluslararası uyuşturucu rotalarının kesişim noktası konumunda. Emniyet verilerine göre yalnızca 2023 yılında 16 ton 210 kilogram, 2024’te ise 21 ton 912 kilogram metanfetamin yakalandı. Son üç yılda Türk armatörlerine ait gemilerden çıkan uyuşturucu miktarı 25 tonu aştı.
Bu tabloya bir de karasal yakalamalar, sınırlarda durdurulan sevkiyatlar ve limanlarda ele geçirilen yükler eklendiğinde devasa bir uyuşturucu ekonomisi gözler önüne seriliyor. Ancak Söğüt’ün altını çizdiği gibi, bu tablo bir yüzü açıkta kalan buzdağını andırıyor:
“Siz ele geçirilemeyenlerin miktarını düşünün. Sonra da bu maddelerin bu ülkeden hangi engelleri nasıl aşıp geçtiğini ve ne kadarının içeride kaldığını hayal edin.”
Organize Suç Endeksi: Türkiye Avrupa’nın Zirvesinde
Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2024 raporuna göre Türkiye, Avrupa’nın en yüksek organize suç endekslerinden birine sahip ülkeler arasında. Raporda özellikle eroin, kokain ve sentetik uyuşturucuların ticaretinde ülkedeki mafya yapıları ve devlet bağlantılı aktörlerin rolü vurgulanıyor.
Bu tablo, uyuşturucu ticaretinin yalnızca bireysel suçlularla ya da küçük çetelerle sınırlı olmadığını; aksine uluslararası ağlar, finansal yapılar ve siyasi bağlantılar üzerinden işleyen sistematik bir mekanizma olduğunu ortaya koyuyor.
Sokak Gerçekliği: Sessiz Çöküşün Tanıkları
Söğüt yazısında rakamların ötesine geçerek sokaktaki görünür tabloya da dikkat çekiyor. Uyuşturucu kullanım yaşı 10’a kadar indi. Satıcılar ilkokulların önlerinde dolaşıyor, gençler sentetik maddelerle erken yaşta tanışıyor.
Yerde titreyerek yatan genç bedenler, kasılarak kıvranan bağımlılar ve uyuşturucu dilini öğrenmiş sokaklar… Tüm bu sahneler kamuoyunda sık sık “bireysel dram” başlığıyla sunuluyor. Oysa Söğüt’e göre bu, bireysel değil, yapısal bir çöküş:
“Polisin, narkotik şubenin, emniyetin, milletvekillerinin, bakanların yani tüm dünyanın bu kadar kolay öğrenilebilen şeyleri nasıl olup da öğrenemediğini düşünün.”
Popüler Kültür Üzerinden Yeni Ahlak Düzeni
Söğüt’ün yazısında en çarpıcı eleştiri, iktidarın uyuşturucu meselesini popüler kültür üzerinden araçsallaştırdığı yönünde. Son dönemde ünlü sanatçı ve oyunculara yönelik sabah operasyonları, iddiaların servis ediliş biçimi ve medyanın bu operasyonları büyütme yöntemi, yazarın ifadesiyle “tekinsiz bir iklimde” yeni bir ahlak düzeninin inşası için kullanılıyor.
Bu süreçte kamuoyunun dikkatini devasa uyuşturucu ekonomisinden, organizasyonel suç şebekelerinden ve kara para aklama mekanizmalarından uzaklaştıran bir söylem üretildiğine işaret ediliyor. Söğüt’e göre bu, aynı zamanda yaşam tarzına müdahale politikalarının bir parçası:
“Başımızda yeni ahlak düzenini popüler kültür üzerinden şekillendirmeye çalışan bir iktidar… Ensemizde hassasiyetleri suistimal ederek gerçekliği dilediği gibi eğip büken tehditkâr bir irade…”
Gündem Mühendisliği: Görünen Hedefler, Görünmeyen Aktörler
Uyuşturucuya karşı mücadele söylemi yıllardır siyasetin güçlü bir aracı. Ancak bu söylemin “görünür hedefler” —yani ünlüler, sanatçılar, oyuncular— üzerinden yürütülmesi, kamuoyunun esas aktörlerden uzaklaştırılması riskini taşıyor.
Devasa kara para aklama ağları, finansal transfer kanalları, uluslararası ticaret rotaları ve devlet içindeki bazı güç odakları kamuoyunun gündemine nadiren taşınırken, birkaç ünlü ismin gözaltına alınması gündemi belirleyen bir araç haline geliyor.
Görünmeyenle Görünen Arasında Çizilen Bir Perde
Uyuşturucu ticareti, yalnızca bir güvenlik ya da kriminal mesele değil; ekonomik, siyasi ve kültürel boyutları olan çok katmanlı bir sorun. Bu nedenle gerçek bir mücadele ancak:
- Şeffaf veri paylaşımı,
- Finansal izleme mekanizmalarının güçlendirilmesi,
- Siyasi bağlantıların üstüne gidilmesi,
- Toplumsal farkındalık politikalarının geliştirilmesiyle mümkün olabilir.
Buna karşın mevcut tablo, görünmeyeni örten bir perdeyi işaret ediyor: Devletin ve medya aygıtlarının ahlaki hassasiyetleri kullanarak kamusal öfkeyi kolay hedeflere yönlendirmesi.
Sonuç Yerine: Soru Kalan Bir Mücadele
2024’te yakalanan 86 ton uyuşturucu, 105 milyon hap ve sayısız operasyon… Ama hâlâ aynı mahallelerde, aynı sokaklarda gençler kimyasalların içinde sessizce eriyor.
Ünlü isimler üzerinden yürüyen iddia haberleri, kamuoyunda “kararlılık” mesajı vermek için bir araç haline gelirken, esas sorular cevapsız kalıyor:
- Bu maddeler ülkeye nasıl giriyor?
- Kimlerin cebine milyarlar akıyor?
- Bu sistemin gerçek sahipleri kimler?
Cevapsız kalan bu sorular, aslında uyuşturucuyla mücadelenin neden “şaibeli” olarak nitelendirildiğini de açıkça gösteriyor.
Kaynak: Mine Söğüt, “Uyuşturucu ile şaibeli mücadele”, T24, 9 Ekim 2025, Global Organized Crime Index 2024, Emniyet Genel Müdürlüğü verileri, uluslararası basın (AP, Reuters) analizleri.
- Ünlüler Üzerinden Yürüyen “Uyuşturucu ile Mücadele” Anlatısı: Bir Gündem Mühendisliği mi? - 9 Ekim 2025
- Kiminin İktidarı, Kiminin İnsicamı: Kadınlar Evliliğe Hâlâ Mahkûm mu? - 8 Ekim 2025
- İPA Başkanı Buğra Gökçe’den Cezaevinden “İçerden Dışarıya Notlar”: “195 Gün sonra İlk Kez Çimen Kokusu Aldım” - 5 Ekim 2025