Milli Eğitim Bakanlığı’nın zorunlu eğitim süresini 12 yıldan 2 ya da 3 yıla düşürmeye yönelik hazırlıkları, eğitimde eşitlik ve kamusal sorumluluk tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, bu planın çocukların kamusal eğitim hakkının ortadan kaldırılması anlamına geldiğini belirterek, “Bu yükü devlet değil, çocuklar ve aileler taşıyacak. Zorunlu eğitim 12 yıl olmak zorunda” dedi.
Zorunlu Eğitimin Kısaltılması Gündemde
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kapsamında eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapmayı planladığı basına yansıdı. Çalışma kapsamında lise öğrenim süresinin mevcut 4 yıldan 2 ya da 3 yıla indirilmesi, LGS’de sosyal faaliyetlere ek puan verilmesi ve ilkokula başlama yaşının standart hale getirilmesi planlanıyor.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in hazırlıkları ilk kabine toplantısında sunması beklenirken, sendikalar ve eğitim örgütleri bu planın özellikle yoksul ve dezavantajlı çocuklar üzerinde ciddi olumsuz sonuçlar doğuracağını vurguluyor.
Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, bu girişimin yalnızca teknik bir düzenleme değil, kamusal eğitimin yapısını dönüştürecek bir adım olduğuna dikkat çekti.
“Çocukları Eğitim Alanının Dışına Atıyorlar”
Eğitim süresinin kısaltılmasına ilişkin çalışmanın uzun süredir MEB gündeminde olduğunu hatırlatan Irmak, “Zorunlu eğitim süresinin yansımaları” başlıklı bir çalıştayda bu planın ana hatlarının kamuoyuna sunulduğunu belirtti.
Irmak, “Burada iki temel açıklama var ki bizim açımızdan kabul edilemez. Bu plan, lise çağındaki çocukların eğitim alanının dışına atılması anlamına geliyor” dedi.
Bazı vakıf ve sivil toplum kuruluşlarının, “çocukların hayata geç atıldığı ve aile kurmakta geciktiği” yönündeki eleştirilerini hatırlatan Irmak, bu söylemin ardında çocuk işçiliğini ve erken evlilikleri meşrulaştıran bir yaklaşım olduğunu vurguladı:
“Biz buradan şunu anlıyoruz: Lise çağındaki çocuklar bir an önce çalışmaya başlasın, erken yaşta evliliğe zorlanabilsin. Bu sadece eğitimi kısaltmak değil, çocukluk hakkını elinden almaktır.”
OECD verilerine atıf yapan Irmak, birçok ülkede zorunlu eğitimin 11 ila 14 yıl arasında olduğunu ve bu süreye okul öncesi eğitimin de dahil edildiğini hatırlattı. “Bizde bu süreyi kısaltmak, çocukların eğitimden koparılması anlamına geliyor” diye konuştu.
“Devletin Asli Görevi Eğitime Erişimi Sağlamak”
Eğitim süresinin azaltılmasının, kamusal eğitimin devletin omuzlarından alınarak ailelere ve çocuklara yüklenmesi anlamına geldiğini belirten Irmak, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni hatırlatarak şunları söyledi:
“Herkesin eğitime erişim hakkının eşit bir şekilde sağlanması devletin asli görevidir. Devlet bu yükümlülüğünü yerine getirmek yerine bu yükü üzerinden atmak istiyor.”
Irmak’a göre zorunlu eğitimin kısaltılması, özellikle sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştirecek. Parası olan aileler çocuklarını özel okullarda ya da uzun süreli eğitim veren kurumlarda okutmaya devam ederken, yoksul ailelerin çocukları eğitimden kopacak ve erken yaşta çalışma hayatına itilecek.
“Yoksul Çocuklar Okuyamayacak”
Irmak, planlanan değişikliğin özellikle bölgesel eşitsizlikleri artıracağını vurguladı:
“Parası olan çocuklar eğitim hakkından faydalanmaya devam edecek ama yoksul çocuklar okuyamayacak. Aileler çocuklarına ‘Git bütçeye katkı sağla’ diyecek. Çocuklar çalışmak zorunda kalacak. Devlet bu tabloya karşı önlem almak yerine çocukları sistemin dışına itiyor.”
Irmak, zorunlu eğitimin 12 yıl olması gerektiğini ve devletin bu süre boyunca çocukların eğitim hakkını koruma yükümlülüğü bulunduğunu söyledi. “Eğitim hakkı pazarlık konusu yapılamaz” dedi.
İlkokula Başlama Yaşı Tartışması Yeniden Açılıyor
MEB’in gündemindeki bir diğer başlık da ilkokula başlama yaşı. 4+4+4 düzenlemesiyle 60 aya indirilen kayıt yaşının zamanla 66 aya çekildiğini hatırlatan Irmak, pedagojik açıdan en doğru yaşın 7 olduğunu belirtti.
“Çocuğu 7 yaşından önce zorunlu eğitime başlatmak, gelişimsel açıdan travmatik sonuçlar doğurabiliyor. Biz okul öncesi eğitim dahil olmak üzere lisenin sonuna kadar zorunlu eğitimin olması gerektiğine inanıyoruz.”
Irmak, erken yaşta zorunlu eğitime başlamanın hem pedagojik hem de sosyal açıdan ciddi riskler barındırdığını vurguladı.
Eğitim Hakkı Tartışmasının Derin Anlamı
Eğitim sendikalarına göre zorunlu eğitim süresinin kısaltılması yalnızca bir süre düzenlemesi değil, kamusal eğitimin özelleştirilmesine ve ticarileştirilmesine giden bir kapı anlamına geliyor. Bu adım, kamusal eğitimin piyasa mekanizmalarına devri ve eğitim hakkının sınıfsal bir ayrıcalığa dönüşmesi tehlikesini barındırıyor.
Eğitimciler, devletin kamusal sorumluluğunu azaltan bu tür düzenlemelerin uzun vadede eğitimde derin eşitsizlikleri kalıcı hale getireceği uyarısında bulunuyor.
- NHY / ANKA Haber Ajansı, Milli Eğitim Bakanlığı taslak düzenlemelerine ilişkin basına yansıyan bilgiler, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları, Sözleşmesi, OECD Zorunlu Eğitim Süresi Verileri (2023)
- Demirtaş Davasında Hukuk Tartışması Derinleşiyor: “Neden Hemen Şimdi Olmasın?” - 8 Ekim 2025
- Tarih Sofralarda Konuşuyor: 4000 Yıllık Nohut, 8600 Yıllık Ekmek - 8 Ekim 2025
- Zorunlu Eğitim Kısalıyor mu? - 8 Ekim 2025