Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ilişkin “Muhtemel Eğitim Süresi (MES)” bültenini yayımladı. Verilere göre, Türkiye’de ilkokul çağındaki bir bireyin eğitim hayatında geçirmesi öngörülen süre 2024’te 17,2 yıl olarak hesaplandı. Bu süre, bir önceki yıla kıyasla yüzde 3,4’lük düşüşe işaret ediyor.
İlkokul çağındaki bir öğrencinin ortaöğretimi bitirene kadar eğitimde geçirmesi muhtemel süre 11,9 yıl, okul öncesi eğitimde ise 1,5 yıl olarak belirlendi.
Kadınlar erkeklerden daha uzun süre eğitimde kalıyor
Veriler, kadınların eğitimde daha uzun süre kaldığını ortaya koydu. 2024 itibarıyla kadınlar için muhtemel eğitim süresi 17,6 yıl, erkekler için ise 16,7 yıl oldu.
Geçen yıla göre oranlara bakıldığında, erkeklerde MES yüzde 3,8 gerileyerek 16,7 yıla, kadınlarda ise yüzde 3’lük düşüşle 17,6 yıla indi. Böylece kadınların eğitimde kalma süresi erkeklerden 0,9 yıl daha uzun gerçekleşti.
Karabük ve İstanbul zirvede, Şanlıurfa ve Şırnak en geride
İl düzeyinde en yüksek muhtemel eğitim süresi 19 yıl ile Karabük ve İstanbul’da kaydedildi. Bu şehirleri 18,9 yıl ile Bayburt, 18,6 yıl ile Ankara, 18,5 yıl ile Rize, Erzincan ve Tunceli izledi.
En düşük eğitim süresi ise 14,4 yıl ile Şanlıurfa ve Şırnak’ta oldu. Bu iki ili 14,6 yıl ile Muş, 14,7 yıl ile Ağrı ve 15,2 yıl ile Mardin takip etti.
Cinsiyet eşitliği endeksi kadınlar lehine yükseldi
MES kapsamında hesaplanan cinsiyet eşitliği endeksi, kadınların eğitim süresinin erkeklere oranını gösteriyor. 2018’de 0,97 olan endeks, 2024’te 1,05’e yükselerek kadınlar lehine güçlenmeye devam etti.
Endeksin en yüksek olduğu iller sırasıyla Iğdır (1,14), Tunceli (1,12), Bartın (1,10), Çankırı ve Karaman (1,09) oldu. En düşük değerler ise Şanlıurfa (0,96), Bitlis ve Siirt (0,97), Erzurum ve Muş (0,99) illerinde görüldü.
Kadın-erkek farkı bölgesel farklılıkları açığa çıkardı
Veriler, eğitimde cinsiyet eşitliğinin bazı illerde kadınlar lehine oldukça güçlendiğini, ancak doğu ve güneydoğuda erkekler lehine ya da daha düşük seviyelerde seyrettiğini ortaya koydu.
TÜİK’in açıkladığı son tablo, Türkiye’nin eğitimde bölgesel farklılıklarının ve toplumsal cinsiyet boyutunun hâlâ güçlü şekilde varlığını sürdürdüğünü gözler önüne serdi.