Kiralar Dört Yılda Yüzde 836 Arttı: Asgari Ücret Yerinde Sayıyor

Türkiye’de barınma krizi giderek derinleşiyor. Son dört yılda genel fiyat artışı yüzde 472 olurken kiralar bu oranı neredeyse ikiye katlayarak yüzde 836 yükseldi. Aynı dönemde asgari ücret enflasyon karşısında erirken, yılbaşından bu yana da sabit kaldı. Uzmanlara göre konut piyasası artık “sınırlı arzı olan bir sermaye aracı” gibi işliyor, barınma hakkı ise piyasanın insafına terk edilmiş durumda.

Kira Enflasyonu Genel Enflasyonu Katladı

Eylül 2021’de başlayan faiz indirimleriyle birlikte hız kazanan enflasyon, konut piyasasında çok daha sert hissedildi. Ortalama fiyatlar dört yılda yüzde 472 artarken, kiralardaki yükseliş yüzde 836’ya ulaştı. Bu tablo, Türkiye’de yaşam maliyetini en çok belirleyen kalemin artık kira olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

İktisatçı İnan Mutlu, bu olağanüstü artışı şöyle değerlendirdi:
“Eylül 2021’de faiz indirimi ile başlayan süreç sonrası, yani son 4 yılda ortalama fiyatlar yüzde 472 arttı. Kiralardaki artış çok daha yüksek, yüzde 836. Şimşek boşuna ‘kiracı oranı düşük (yüzde 28)’ diyerek sorunu küçük göstermeye çalışmıyor.”

Asgari Ücret Enflasyona Karşı Eriyip Gidiyor

Barınma maliyetlerinin olağanüstü artışı karşısında en düşük gelir grubu en ağır yükü taşıyor. Türkiye’de milyonlarca işçi asgari ücretle geçinirken, maaşların büyük kısmı kiraya ayrılmak zorunda kalıyor. Yılbaşında yapılan tek seferlik artıştan sonra hükümet, asgari ücrete ikinci zam yapmayacağını açıkladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, bu tutumu eleştirerek, “Asgari ücrete ikinci zam yapılmaması ne enflasyonu ne de kira artışını frenledi. Çalışanlar, barınma ve yaşam maliyetleri karşısında daha da savunmasız hale geliyor” dedi.

Konut Sermayenin Yeni Oyun Alanı

Ekonomist Ensar Yılmaz ise kiraların enflasyondan daha hızlı yükselmesini, konutun artık tipik bir “sermaye enstrümanı” gibi çalışmasına bağladı:
“Konut piyasası sınırlı arzı olan bir sermaye aracı gibi işliyor. Bu tablo, toplumun geniş kesimlerini mülksüzleştirip, mülk ve sermayeyi giderek daha küçük bir azınlığın elinde topluyor.”

Yılmaz’a göre kira krizinin altında yalnızca arz-talep dengesizliği değil, aynı zamanda siyasal tercihler ve piyasaya sınırsız serbestlik tanıyan bir ekonomik yaklaşım var. Böylece barınma, bir sosyal hak olmaktan çıkarılıp salt yatırım aracına dönüştürülüyor.

Barınma Hakkı Kriz Alanına Dönüştü

Kiralardaki hızlı artış ile gelirlerin sabit kalması, barınmayı temel bir kriz alanına dönüştürüyor. Özellikle dar gelirli ve asgari ücretle geçinen milyonlar, maaşlarının büyük bölümünü kiraya ayırmak zorunda kalıyor. Bu durum, yalnızca ekonomik bir sıkıntı değil; aynı zamanda sosyal adalet, kent hakkı ve yaşam kalitesi açısından da derin yaralar açıyor.

Uzmanlar, kira krizinin çözümü için konutun yatırım aracına değil, sosyal hak olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak mevcut gidişat, iktidarın kira ve konut sorununu piyasanın insafına bırakmaya devam edeceğine işaret ediyor.