Türkiye Gelir Eşitsizliğinde Avrupa Birincisi: 10 Kişiden 2’si Yoksul, 6’sı Borçlu

ANKARA – DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi (EMAR) tarafından hazırlanan “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu”, Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülke konumuna geldiğini ortaya koydu.

Rapora göre, her 10 kişiden 2’si yoksul, 6’sı borçlu durumda. En az 17 milyon 821 yurttaş, en temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak düzeyde gelirle yaşam mücadelesi veriyor.

Ekonominin “büyüdüğü” açıklamaları yapılırken, rapor emekçilerin gelirlerinin azaldığı, yoksulluğun derinleştiği ve borçluluğun toplumsal bir sarmala dönüştüğü gerçeğini rakamlarla gözler önüne seriyor.

“Ekonomi Büyüyor” Söylemine Rağmen Gelirler Eridi

Rapor, Türkiye ekonomisinin kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, yüksek enflasyon, zayıf büyüme, döviz kurlarındaki sert dalgalanma ve ücretlerdeki erime gibi göstergelerde ülkenin başı çektiğini vurguluyor.

2025’in ilk iki çeyreğinde büyüme oranlarının sırasıyla %2,3 ve %4,8 olmasına rağmen, bu büyümenin “kağıt üzerinde” kaldığı, çalışan sınıfın gelirlerinde reel düşüş yaşandığı belirtiliyor.

“Ekonominin büyüdüğü iddia edilirken, emekçi sınıfların gelirleri azalmış; yoksulluk ve borçluluk artmıştır.”
(Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu, DİSK/Genel-İş, 2025)

Yoksulluk Artıyor: 17,8 Milyon Yurttaş Temel İhtiyaçlarını Karşılayamıyor

TÜİK verilerine dayandırılan rapor, Türkiye’de yoksulluk oranının %21,2’ye yükseldiğini ortaya koydu.
Her on yurttaştan ikisi yoksul hale gelirken, 2014 yılında 6.665 TL olan yoksulluk sınırı, 2024’te 81.742 TL’ye yükseldi — bu artış 10 yılda 12 katı buldu.

Rapor, yoksulluğun yalnızca ekonomik bir gösterge değil, aynı zamanda “sosyal, siyasi ve insani bir kriz” olduğuna dikkat çekiyor. Temel hizmetlere erişimin zayıfladığı, adaletsizliğin “adalet saraylarından işçi cüzdanlarına kadar her alana sirayet ettiği” ifade ediliyor.

Çalışan Yoksulluğu Derinleşiyor

Rapora göre Türkiye’de bir işte çalıştığı halde yoksul olanların oranı %10,7’ye ulaştı.
Düşük ücretler, ağır vergiler ve adaletsiz gelir dağılımı, çalışan yoksulluğunu kalıcı hale getiriyor.

Asgari ücretin 22.104 TL olduğu Türkiye’de, Ağustos 2025 itibarıyla açlık sınırı 26.149 TL, yoksulluk sınırı ise 90.450 TL.
Bu tablo, milyonlarca çalışanın, tam zamanlı istihdama rağmen açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaya çalıştığını gösteriyor.

Gelir Uçurumu Derinleşiyor: En Zengin %20, En Yoksulun 9 Katı Gelir Elde Ediyor

Eurostat verilerine göre Türkiye, Gini katsayısında 0,461 değeriyle Avrupa ülkeleri arasında gelir eşitsizliğinde ilk sırada yer alıyor. Avrupa ortalaması 0,344 seviyesinde.

En zengin %20’lik kesim, en yoksul %20’lik tabanın yaklaşık 9 katı gelir elde ediyor.
Avrupa ortalamasında bu oran 4,6, Türkiye’nin hemen ardından gelen Bulgaristan’da ise 6,9.

Bu fark, Türkiye’deki gelir uçurumunun yalnızca ekonomik değil, siyasal ve toplumsal istikrarı da tehdit eden bir düzeye ulaştığını gösteriyor.

Borçluluk Toplumsal Sarmala Dönüştü

Raporda, 2024 yılı itibarıyla her 10 kişiden 6’sının borçlu olduğu tespit edildi.
Konut harici giderler nedeniyle borçlanan nüfus oranı %60,9, borçlarını ödemekte “çok zorlanan” kesim ise %12,5.

Nüfusun yalnızca %39,1’inin borçsuz olduğu Türkiye’de, gelir yetersizliği nedeniyle borçlanma bir geçim aracına dönüşmüş durumda.

Çocuklar da Krizin Gölgesinde: Her 10 Çocuktan 4’ü Yoksul

2024 yılı verilerine göre, 18 yaş altı çocukların %38,9’u yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında.
Bu oran 18–64 yaş grubunda %26,3, 65 yaş üstünde %23,3 olarak açıklandı.

Rapor, çocuk yoksulluğunun yalnızca bugünün değil, geleceğin de yoksulluk sarmalını derinleştirdiğini belirtiyor:

“Yoksulluk içinde büyüyen çocuklar erken yaşta çalışma hayatına giriyor; çocuk işçiliği hızla artıyor.”

Sermayenin Payı Hâlâ Emeğin Önünde

Rapor, emek-sermaye dengesizliğinin sürdüğüne de dikkat çekiyor.
2024 itibarıyla işgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payı %37 iken, sermayenin payı %42 seviyesinde.
Bu durum, işçilerin gelir payında kısmi bir artış olsa da, üretimden elde edilen toplam gelirin hâlâ sermaye lehine bölündüğünü ortaya koyuyor.

DİSK’ten Talepler: “Kriz Faturasını Halk Ödememeli”

Raporun sonuç bölümünde, gelir eşitsizliği ve yoksullukla mücadele için şu temel talepler sıralanıyor:

  • Krizin faturasını halka ve işçilere yükleyen ekonomi politikalarından vazgeçilmelidir.
  • Emek ve sermaye arasındaki gelir eşitsizliği son bulmalıdır.
  • Eğitim, sağlık, barınma gibi kamusal haklar parasız ve erişilebilir hale getirilmelidir.
  • Vergide adalet sağlanmalı; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır.
  • Asgari ücret hesaplamaları, dört kişilik bir ailenin giderleri üzerinden yapılmalıdır.
  • Kadınlar ve çocuklar için sosyal koruma politikaları güçlendirilmelidir.
  • Herkes için temel bir gelir güvencesi hayata geçirilmelidir.

Raporun Özeti: Büyüyen Ekonomi, Küçülen Yaşamlar

DİSK/Genel-İş’in çalışması, Türkiye’de “ekonomik büyüme” söyleminin ardındaki derin gelir uçurumunu somut biçimde gözler önüne seriyor.
Yoksulluk sınırının rekor seviyelere ulaştığı, çalışan yoksulluğunun kalıcılaştığı ve çocukların geleceğini tehdit eden bir borç ekonomisinin sürdüğü belirtiliyor.


NHY/ DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi (EMAR),
“Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu – 2025”
Veriler: TÜİK, Eurostat