Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmalarını alevlendiren yeni bir skandal, medya kamuoyunun gündemine oturdu. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD dönüşü uçakta yanıtladığı soruların, daha uçak havalanmadan kendisine ulaştığını açıkladı.
Bildirici, kendisine gelen listede yalnızca soruların değil, soruları soracak gazetecilerin isimlerinin de yer aldığını belirterek, “Saatler öncesinden gelen sorularla uçaktaki söyleşide sorulanlar neredeyse bire bir aynıydı” dedi. Açıklama, Erdoğan’a yöneltilen soruların İletişim Başkanlığı tarafından önceden belirlendiği iddialarını güçlendirdi.
Kıdemli Gazetecilerden Sert Tepkiler
Bildirici’nin açıklamaları üzerine kıdemli gazetecilerden art arda tepkiler geldi. Hasan Cemal, kaleme aldığı yazıda, “Biliyorduk ama bu sefer suçüstü yakalandılar. Gazeteciliğin bu hallere düşeceğini hayal etmezdim” ifadelerini kullandı. Cemal, meslektaşlarına “Gazetecilik soru sormakla vardır. Bugünkü tabloya isyan edin!” çağrısı yaptı.
Murat Yetkin ise “Sorulamayan, sorulmayan sorular: Bir medya skandalı açıklama bekliyor” başlıklı yazısıyla, hem İletişim Başkanlığı’ndan hem de soru sorma özgürlüğü kısıtlanan gazetecilerden açıklama istedi. Ancak aradan günler geçmesine rağmen resmi bir açıklama yapılmadı.
Ahmet Hakan Doğruladı
Tartışmalara yanıt, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’dan geldi. Hakan, köşesinde soruların İletişim Başkanlığı tarafından toplandığını doğruladı. Bu yöntemin “mükerrer soruları engellemek ve çeşitlilik sağlamak” amacıyla uygulandığını savunan Hakan, “Sorularımızı özgürce iletiyoruz, herhangi bir müdahale olmuyor” iddiasında bulundu.
Ancak bu savunma, tartışmaları dindirmek yerine büyüttü. Gazeteci Zafer Arapkirli, “Soruların önceden toplanması bile başlı başına skandal. Kendine güvenen siyasetçi önceden soru toplar mı?” diyerek tepki gösterdi.
“Asıl Skandal Sorulmayan Sorular”
Kamuoyunda en çok dikkat çeken noktalardan biri, Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinde gündemin en önemli başlıklarının uçakta hiç sorulmamış olması. F-35 programı, Halkbank davası, Heybeliada Ruhban Okulu, ABD’nin Gazze politikası gibi kritik konuların gündeme gelmemesi, “özgürce soru sorulabiliyor mu?” sorusunu beraberinde getirdi.
Siyaset bilimci Murat Somer, bu durumu “Özgür iradelerini otoriterliğe teslim etmiş gazeteciler sorunu” olarak niteledi. Somer’e göre sorun, yalnızca baskı altında gazetecilik yapılması değil, aynı zamanda iktidarın çizdiği sınırları gönüllü olarak içselleştiren medya mensuplarının varlığı.
Cem Küçük: “Sorular Sansürleniyor”
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Cem Küçük dahi, uygulamayı eleştirdi. Türkiye gazetesindeki yazısında, İletişim Başkanlığı’nın yalnızca mükerrer soruları engellemekle kalmadığını, “istenmeyen soruları” da ayıkladığını belirtti. “Bu yanlış bir uygulama. Erdoğan en zor dönemlerde manşetlerle çarpışa çarpışa geldi” diyen Küçük, daha kapsayıcı bir medya anlayışı çağrısı yaptı.
Türkiye Basın Özgürlüğünde 159’uncu Sırada
Tartışmalar sürerken, Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi de çarpıcı veriler sunuyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 159’uncu sırada yer aldı. Rapora göre Türkiye’de medyanın yüzde 90’ı hükümet kontrolünde ve basın özgürlüğü “en ağır kısıtlamalara maruz kalan ülkeler” arasında değerlendiriliyor.
Bildirici’nin ifşasıyla yeniden gündeme gelen “uçak röportajları” tartışması, iktidarın medya üzerindeki kontrolünü ve gazeteciliğin mesleki bağımsızlığını kaybettiği yönündeki eleştirileri daha da görünür hale getirdi.
- Türkiye’de Medya Skandalı: Sorular Önceden Mi Hazırlanıyor? - 29 Eylül 2025
- Özgür Özel’e Saldıran Selçuk Tengioğlu Tahliye Edildi - 29 Eylül 2025
- Troya Savaşı’na Dair Yeni Bulgular: Traklarla Troyalılar Arasında Çatışma Yokmuş - 29 Eylül 2025