Bahadır Özgür: “Can Holding Operasyonu Ani Değil, Saray Mühürlü ve Çok Yönlü”

Bahadır Özgür

Can Holding’e yönelik el koyma ve soruşturma süreci gündemdeki yerini korurken, gazeteci Bahadır Özgür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda kritik arka plan bilgilerini paylaştı. Özgür, yaşananların “ani bir operasyon” değil, uzun süredir devam eden bir sürecin sonucu olduğunu vurguladı.

Kritik ihaleler ve başarısız girişimler

Özgür’ün işaret ettiği ilk başlık, Can Holding’in Kalamış Yat Limanı ihalesine girmesi oldu. Holding, ihaleyi kazanacak bedeli ödemeye hazırdı, ancak “bir Koç meselesi” nedeniyle bu girişim sonuçsuz kaldı. Aynı şekilde, Tekfen Holding’i borsada ele geçirme operasyonu da Rekabet Kurulu’nun engeline takıldı. Kurul, Can Holding’e 10 milyon TL para cezası kesti ve bugüne dek devralmaya izin vermedi.

Bir diğer önemli gelişme Formula 1 pisti ihalesiydi. Can Holding bu ihaleyi kazanmıştı, ancak sahte teminat ortaya çıkınca iptal edildi. Burada asıl sorumlunun Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy olduğu iddiası gündeme geldi.

Saraya yakın isimler ve güç ilişkileri

Özgür’ün dikkat çektiği bir başka başlık, Can Holding’in F1 projesindeki ortağı Lale Cander oldu. Cander’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın “hemşehrisi ve arkadaşı” olarak bilindiğini, uzun süre bu yakınlığı bir tür “kartvizit” gibi kullandığının kulislerde konuşulduğunu aktardı. Ancak İbrahim Hacıosmanoğlu’nun TFF yönetiminden çıkardığını duyurduğu Cander için, sonunda Emine Erdoğan’ın da “biletini kestiği” öne sürüldü.

Eski defterler: Kaçakçılık ve akaryakıt

Bahadır Özgür, Can Holding’in eğitim, sağlık ve medya sektörlerine son dönemde girdiğini; asıl sermayesini ise tütün ve akaryakıt alanındaki faaliyetlerden elde ettiğini hatırlattı. Bu sektörlerde holdingin geçmişte milyar dolarlık kaçakçılık operasyonlarının konusu olduğu da biliniyor.

“Saray merkezli regülasyon” ve iç kavga

Özgür’e göre operasyon, sadece ekonomik değil, siyasi bir yeniden dizilimin de işareti. Bir süredir “iç kavga” biçiminde görünen gelişmelerin aslında Saray merkezli bir “regülasyon”a işaret ettiğini söyleyen gazeteci, savunma sanayii, sağlık sektörü ve medya gibi “ana havuzlarda” bir temizlik sürecinin devam edeceğini öne sürdü.

Özgür, bu süreci “15 Temmuz rejimi’nin restorasyonu” olarak yorumladı. Ancak çıkar ağlarıyla örgütlenmiş bir rejimin böyle bir dönüşümü kolaylıkla atlatamayacağına da dikkat çekti.

“Kara para sermayeye dönüşür ama sermayedar olmaz”

Özgür paylaşımında şu çarpıcı notu da ekledi:
“Kara para eninde sonunda sermayeye dönüşür ama kara para sahibi nadiren sermayedar olur. Besin zincirinin tepesinde daima devlet gücünü elinde tutanlar ve patronlar kulübü vardır.”

Bu tespit, Can Holding operasyonunu yalnızca bir şirket soruşturması değil, devlet-sermaye ilişkilerindeki güç matrisinin yeniden düzenlenmesi bağlamında değerlendirmek gerektiğini ortaya koyuyor.