Gar Katliamında Adaletin Eşiğinde: Mahkeme, Sorumlu Polisler İçin Devletten Hesap Soruyor

10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasında mahkeme, soruşturma izni vermeyen Gaziantep Valiliği kararlarına rağmen sorumluluğu olduğu belirtilen üç polis hakkında ne işlem yapıldığını savcılıktan resmen sordu; dosya, devletin cezasızlık pratiğini bir kez daha görünür kıldı.

Mahkeme Devlete Soru Yöneltti

Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’te 103 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı IŞİD saldırısına ilişkin firari sanıklar yönünden süren davada mahkeme, kritik bir adım attı. Sıhhiye Adliyesi 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Gaziantep Valiliği’nin mahkeme kararlarına rağmen soruşturma izni vermediği üç polis hakkında savcılıktan bilgi talep etti. Mahkeme, Antep Bölge İdare Mahkemesi’nin “derhal soruşturma açılmalı” yönündeki kararına rağmen bugüne kadar ne tür işlemler yapıldığının belgeleriyle bildirilmesini istedi.

Bu talep, davanın yalnızca IŞİD bağlantılı sanıklarla sınırlı tutulmasına karşı, kamu görevlilerinin sorumluluğunun da yargı gündemine taşınması açısından kritik bir eşik olarak değerlendiriliyor.

“Soruşturma Yapılmadı, Deliller Görmezden Gelindi”

Duruşmada söz alan aile avukatlarından İlke Işık, Gaziantep Emniyeti’nde görevli üç polisin saldırıdan önce faillerden Yakup Şahin’e ilişkin ciddi istihbari bilgilere rağmen harekete geçmediğini vurguladı. Işık, “Gaziantep Emniyeti Yakup Şahin’i dinlemeye aldı, ancak bunu yıllarca inkâr etti. Belgeler ortada; tespit var ama yakalama yok” diyerek, açık bir görevi ihmal zincirine işaret etti.

Valiliğin soruşturma izni vermeme gerekçesini de eleştiren Işık, “Gübre almak isteyen ve vazgeçen bir kişi ‘basit şüphe’ olarak tanımlanıyor. Oysa Bölge İdare Mahkemesi, bu kamu görevlileri hakkında açıkça soruşturma açılmasını emrediyor” dedi. Avukatlar, bu tutumun cezasızlık politikasının somut bir örneği olduğunu vurguladı.

Firari Sanıklar Ve Siyasi İrade Tartışması

Duruşmada firari sanıkların akıbeti de yeniden gündeme geldi. Avukat Senem Doğanoğlu, sanıkların Suriye’de bulunduğunun bilindiğini, Türkiye’nin Suriye’deki geçici yönetimle ilişkileri dikkate alındığında iade taleplerinin fiilen mümkün olduğunu söyledi. Kırmızı bültenle aranan Nusret Yılmaz’ın Türkiye üzerinden geçişlerine rağmen işlem yapılmaması, yargının ve yürütmenin isteksizliği tartışmalarını derinleştirdi.

Yaşamını yitirenlerin yakınları ise mahkemeye, olayın “patlama” değil açık bir “katliam” olduğunu bir kez daha hatırlattı. Katliamda oğlunu kaybeden Halime Atabey, “On yıldır adalet arıyoruz, her seferinde ret kararlarıyla karşılaşıyoruz. Bedeli annelerin gözyaşlarıyla ödendi” diyerek salonu sessizliğe bürüdü.

“Cezasızlık Devam Ettikçe Adalet Sağlanamaz”

Mağdur yakınları ve avukatlar, kamu görevlilerinin sorumluluğu yargı önüne çıkarılmadan davanın eksik kalacağını vurguladı. Derman Doğan, “Bu ülke kimsenin babasının malı değil. Bizi görmezden gelen bu düşman hukukunu reddediyoruz” sözleriyle adalet talebini siyasal bir zemine taşıdı. Yaralı öğretmen Ayşegül Doğan ise, katliamın insanlığa karşı suç niteliği taşıdığını belirterek firari sanıkların bulunmamasının kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Duruşma Ertelendi, Beklenti Yükseldi

Mahkeme, Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarına firari sanıkların adres ve iade süreçlerine ilişkin müzekkere yazılmasına, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan üç polis hakkında yapılan işlemlerin belgelenmesine karar verdi. HTS kayıtlarına ilişkin talep ise reddedildi. Dava 30 Haziran 2026’ya ertelendi.

Onuncu yılına yaklaşan Gar Katliamı davası, yalnızca failleri değil, katliamı önleyebilecekken önlem almayan devlet mekanizmasını da sorgulayan bir sınav olmayı sürdürüyor.


TB / Mezopotamya Ajansı (MA), Duruşma Tutanakları, Antep Bölge İdare Mahkemesi Kararları, Avukat Beyanları