Toplumsal cinsiyet rolleri, tüketim kültürü ve ataerkil gelenekler, kadınları evlilik kurumunda görünmez bir tahakkümün içine hapsediyor. Akademisyen Doç. Dr Üyesi Melek Halifeoğlu, modern evlilik ritüellerinin ardındaki iktidar ağlarını çarpıcı biçimde anlatıyor.
Evlilik Ritüelleri: Romantik Masadan Pazarlama Mekanizmasına
Bingöl Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Doç. Dr Melek Halifeoğlu, evlilik kurumunun bugün romantik bir birliktelikten çok daha fazlasını temsil ettiğini vurguluyor. Halifeoğlu’na göre mesele “birbirini seven ve hayat arkadaşı olan çiftler” değil; bu birlikteliklerin pazarlama mekanizmasının parçası haline getirilerek toplumsal düzlemde normalize edilmesi.
Evliliğin insanlık tarihi kadar eski olduğuna dikkat çeken Halifeoğlu, Sümerlerden günümüze uzanan süreçte kadının konumunun “erkeğin arzusu ve üretim mekanizması” üzerinden belirlendiğini hatırlatıyor. “Kapitalist ekonominin diliyle konuşursak kadın işçidir, erkek sermayedardır” diyor.
Tarihsel Eşitsizliğin İzinde: Saban Tarımından Ataerkiye
Kadın-erkek ilişkilerindeki eşitsizliğin kökeni üretim biçimlerinde yatıyor. Halifeoğlu, bahçe tarımının ilk dönemlerinde kadının üretimde önemli bir rolü varken saban tarımı ve hayvancılıkla birlikte erkek egemenliğinin güçlendiğini belirtiyor. Bu dönüşüm, tek tanrılı dinlerin Ortadoğu’da yükselişiyle daha da pekişmiş.
“Ortadoğu’da ortaya çıkan tek tanrılı üç büyük din, kadını erkeğin uzvu ya da hizmetkârı olarak tanımladı. Bu durum, eşitsizliği tarihsel olarak kurumsallaştırdı,”
Kültürel Endüstri: Tüketimin Yeni İktidar Sahası
Günümüzde evlilik ritüelleri, medya ve reklam sektörü aracılığıyla bir güzellik hiyerarşisine ve “tüketim şovuna” dönüşmüş durumda. Sosyal medyada “imaj her şeydir” sloganıyla yayılan bu kültür, evliliği bireysel bir seçim olmaktan çıkarıp simgesel bir iktidar alanına taşıyor.
Halifeoğlu, “Yeni dünya düzeninde ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ yerini ‘Görünüyorum, öyleyse varım’ anlayışına bıraktı” diyerek tüketim toplumunun kadın üzerindeki baskısını anlatıyor.
Gelinlikten Kuşağa: Simgesel Şiddetin Sessiz Temsilleri
Evlilik törenlerinde gelinlik, kırmızı kuşak ve gösterişli organizasyonlar yalnızca birer estetik unsur değil. Halifeoğlu’na göre bu unsurlar, ataerkil düzenin sessiz temsilleri olarak işliyor. Feodal ilişkilerden miras kalan bu ritüeller, modern tüketim estetiğiyle birleşerek yeniden üretiliyor.
“Kırmızı kuşak kimileri için gururun, kimileri için utancın sembolüdür. Bekâretin erkekten erkeğe teslim edilen bir hiyerarşi mekanizması haline gelmesi, ataerkilliğin ne kadar köklü olduğunu gösterir.”
Tüketim Kültürünün Evlilik Estetiği
Gelinlik, mücevher, video çekimi, düğün organizasyonu… Hepsi birer meta. Diana Crane’nin “Moda ve Gündemleri” kitabına atıf yapan Halifeoğlu, evlilik ritüellerinin sınıfsal farkları görünmez kıldığını belirtiyor. Lüks düğünlerin minyatür kopyaları, düşük gelirli kesimlerce krediyle finanse edilerek egemen sınıfın estetiği yeniden üretiliyor.

Bu süreçte evlilik, aşkın değil tüketimin sahnesine dönüşüyor. Televole kültürüyle başlayan bu görsellik bugün sosyal medyanın en ücra köşelerine kadar sızmış durumda.
Kadınlık Algısında Derin Çatlaklar
Nimet Okan’ın “Canların Cinsiyeti: Alevilik ve Kadın” adlı çalışmasına atıfta bulunan Halifeoğlu, bekâretin hâlâ belirli coğrafyalarda kadınlık statüsünü belirlediğine dikkat çekiyor. Kentleşme ve küreselleşmeye rağmen kadınlık algısında ciddi bir dönüşüm yaşanmadığını belirten Halifeoğlu, “Sorunu sadece annelere ya da ailelere indirgemek çözüm üretmez” diyor.
Pasif Nesne Olmayı Reddetmek
Yazısının sonunda kadınlara doğrudan seslenen Halifeoğlu, kadınların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmaları gerektiğinin altını çiziyor.
“Ya altınla ölçülerek erkeklik altında kadınlığımızı öldüreceğiz, ya da altın da olsa zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz olmadığını fark edeceğiz,”
Kadınların toplumsal olarak dayatılan evlilik normlarını sorgulamadan kabullenmelerinin, kendi özgürlük alanlarını daralttığını ifade eden Halifeoğlu, bu yapının dönüşümü için bireysel farkındalık ve toplumsal mücadele çağrısı yapıyor.
Kaynaklar:
- Doç. Dr. Üyesi Melek Halifeoğlu, “Kiminin İktidarı Kiminin İnsicamı: Evliliğe Mahkûm Kadınlar”, Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi.
- Diana Crane, Moda ve Gündemleri (2003).
- Nimet Okan, Canların Cinsiyeti: Alevilik ve Kadın (2018).
- Anthony Giddens, Gordon Marshall – Sosyoloji Literatürü.
- Kiminin İktidarı, Kiminin İnsicamı: Kadınlar Evliliğe Hâlâ Mahkûm mu? - 8 Ekim 2025
- İPA Başkanı Buğra Gökçe’den Cezaevinden “İçerden Dışarıya Notlar”: “195 Gün sonra İlk Kez Çimen Kokusu Aldım” - 5 Ekim 2025
- CHP’li Evrim Rızvanoğlu’ndan Hükümete: “Meclis’e Hesap Vermekle Yükümlüsünüz!” - 1 Ekim 2025